IP  Adresleri ve Altağlar

IP Adresleri

Network üzerindeki bilgisayarlar Ethernet kartları aracılığıyla bir biriyle iletişim kurarlar. Her bir Ethernet kartının fiziksel olarak bir MAC adresi vardır. Bu üretimi sırasında karta işlenir. TCP/IP bakımında ise bir network kartının iki adresi vardır:

·                    IP adresi

·                    Host adresi (ethernet adresi)

IP adresleri bir bilgisayarı adreslemeyi amaçlayan 32 bitlik bir bilgidir. Aynı cadde ve sokak adları gibi bölümlüdür ve tek bir kapı sadece tek bir IP adresi ile gösterilir. IP adresleri her biri onlu sayı 0 ila 255 arasında olan 4 gruptan oluşur. Bu gruplar w,x,y,z harfleriyle temsil edilir. Örneğin: 123.45.35.122. Dörtlü gruplardan her biri 8-bitlik bir Internet adresini belirtir.

Desimal gösterim : 123. 45 . 35 .122 

İkili Gösterim : 11001010. 00101010 . 00100101 . 11010010

 

Sonuç olarak network içinde her bilgisayar bir network kartına sahiptir. Her network kartı da tanımlanmış bir adrese sahiptir. Network yöneticisi TCP/IP yazılımını yükleyerek her bir kartın IP adreslerini tanımlar.

 

Her IP adresi iki kısımdan oluşur. Network ID ve Host ID. Network ID değeri bilgisayarın bulunduğu network (segment) numarasını, Host ID ise bilgisayarın ya da diğer aygıtın numarasını gösterir. Yani mahalle içinde ev numaraları gibi. Bir şehirde 500 mahalle olabilir. Bu beş yüz tane network ID anlamına gelir. Her mahallede binlerce kapı numarası olabilir. Onlarda host ID anlamına gelir.

Bir IP adresi 32 bit uzunluğundadır; dolayısıyla ağ üzerine, teorik olarak 232 tane, yani yaklaşık 4 milyar tane bilgisayar bağlanabilir.32 bitlik IP adresleri gösterimi ve yazımı kolay olsun diye, aynı zamanda ağ yönetimi için sağladığı kolaylıklardan dolayı her biri noktalarla ayrılan 8 bitlik dört parçaya bölünmüştür; parçalar 162.72.155.27, 144.122.65.0 gibi birbirinden noktalar ile ayrılmıştır. Adreslemede hiyerarşik yapı kullanılmaktadır.

 Bu 8-bitlik 4 kısmın her biri binary (ikili) olarak da ifade edileceğinden desimal olarak 0-255 arasında, ikili olarak da 0000000 ile 11111111 arasında değer alır.

 

32-Bit IP Adresi

 

XXXXXXXX XXXXXXXX XXXXXXXX XXXXXXXX

        Yaklaşık 4 milyar tane IP adresi, ağa 4 milyar tane bilgisayar bağlanabileceğini gösterir; pratikte bu sayının çok altında olacağı düşünülse de, aslında ağa bağlanabilecek bilgisayarların sayısı çok daha fazla olacaktır.

 

          İlk bakışta internet’e bağlanacak bilgisayarların 4 milyarın altında olacağı düşünülür. Çünkü IP adresleri yalnızca bilgisayarlara değil ağ içinde aktif görevi olan cihazlara da verilir. Buna ek olarak üzerinde birden fazla arayüz bulunduran bir bilgisayar birden fazla IP adresine sahip olabilir. Örneğin iki LAN arasında bağlantı aygıtı görevini gören bir bilgisayarın iki tane arayüzü olur; iki tane de IP adresi olur. Sonuçta toplam IP adresi sayısı ağa bağlanacak olan toplam bilgisayar sayısını göstermez. Üstelik bir kısmının atıl durumda kaldığı (birçok yer kendisine gerekenden fazla IP adresi alıp uzun süre boş tutmaktadır), bir kısmının da ilerisi için saklı tutulduğu düşünülürse, bu sayı 4  milyarın çok altında olacaktır.

          Ancak internet’e bağlanan bilgisayarların sayısı 4 milyarın çok çok üstünde  olabilir. Çünkü, bir servis sağlayıcı üzerinden dial-up bağlantıda kullanılan bilgisayara sabit bir IP adresi verilmez: verilen IP adresi dinamiktir ve oturum kurulması anında belirlenir. Oturum sonlandığında o IP adresi bir başkasına verilir. Böylece sınırlı sayıda IP adresi birçok bilgisayar tarafından kullanılır.

 

Simgesel Adresler 

 

         Kullanıcı düzeyinde, sayısal IP adresleriyle uğraşmak, onları akılda tutmak, yani gerektiği zamanlar kolayca hatırlamak güç olur. Bu nedenle, IP adreslerine simgesel isimler verme yoluna gidilmiştir. Örneğin 179.23.45.0 adresine simgesel olarak “deu.edu.tr” verilirse, ikincisini anımsamak her zaman daha kolay olacaktır. Dolayısıyla bir IP adresi iki farklı şekilde verilebilir: biri sayısal olarak, diğeri simgesel olarak. Gerçekte her ikisi de aynı yeri adresler, ancak simgesel adreslerin sayısal karşılıkları nasıl bulunur?

 

            Adres Sınıflaması

 

            İnternet’e bağlı büyüklü küçüklü binlerce ağ vardır ve bu ağlar için gerekli IP adresleri sayısı birbirlerinden oldukça farklı olabilmektedir. Adres dağıtımını ve ağlara atanan adreslerin ağ aygıtlarına yerleştirimini kolaylaştırmak amacıyla IP adres alanı alt kümelere bölünmüştür; yani sınıflanmıştır. 5 temel sınıflama vardır. Bunlar: A,B,C,D ve E sınıfı adresler olarak adlandırılırlar. Bunlardan hangisinin gerektiğini, doğrudan, bu adreslerin kullanılacağı ağın büyüklüğü belirler.

         IP adresleri 32 bit uzunluğundadır. Bu adresler temelde 2 parçaya ayrılır; parçanın biri ağı (network ID), diğeri ağ içindeki sistemleri (hosts, network devices) temsil eder. Adresin kaç bitinin ağı, kaç bitinin sistemleri göstereceği üzerine bir sınırlama yoktur. Ancak tanımlanan 5 tür sınıflama için bu bitlerin sayısı bellidir. Dolayısıyla bu sınıflar içinde en azla kaç tane ağ ve sistem olacağı önceden belirlenmiştir.

 

  • A Sınıfı Adres (Class A)

A sınıfı adres içinde ağlar (netID) 7 bit, ağ içindeki bilgisayarlar (hostID) ise 24 bit ile temsil edilir. Bu tür adres alanı çok büyük ağlar için kullanılır. Örneğin ARPANET,NSFNET gibi ağlar A sınıfı adres alanına sahiptir. Aşağıda bu tür adres alanının formatı görülmektedir; ilk biti 0 (sıfır)’dır. A sınıfı adresleme, her biri 16 777 214 tane bilgisayar içerebilen 126 tane altağa (Subnet) izin verir. 16 777 214 sayısı (224-2)’den hesaplanır; iki adres özel amaçlı kullanılır. hostID’in tüm bitleri 1 olan adresler yayın (broadcast) ve 0 olanlar ise ağ adresi olarak kullanılır. 126 sayısı ise (27-2)’den hesaplanır. Görüldüğü gibi toplam sayıdan 2 çıkarılmıştır. Çünkü 0.0.0.0 ve 127.0.0.0 adresleri özel amaçlı kullanılmaktadır: 0.0.0.0 adresi default yönlendirme, 127.0.0.0 adresi ise yerel çevrim için kullanılır.

w.x.y.z biçimindeki adresin w parçası ağı, x.y.z. kısmı sistemleri adresler. İlk parçası (w) 1 ile 126 arasında olan IP adresleri A sınıfındandır. 

                                                w              x                  y               z

1  0 netID 7 bit hostID 24 bit

 B Sınıfı Adres (Class B)

Bu tür adres alanı içinde ağlar 14 bit, ağ içindeki bilgisayarlar ise 16 bit ile temsil edilir;  adres alanı her biri 65 534 bilgisayar içeren  16 382 tane altağa izin verir.  Adres formatının ilk iki biti 1 0 şeklindedir. Bu tür adres alanı  büyük veya orta büyüklükte ağlar için kullanılır. Birçok büyük üniversiteler ve ISS’ler[1] bu tür adres alanına sahiptir. w.x.y.z biçimdeki adresi w.x kısmı ağı, y.z kısmı sistemleri adresler. İlk parçası (w) 128 ile 191 arasında olan IP adresleri B sınıfındandır.                                                                                              

                                                w               x                 y               z

1  0 netID (14 bit) hostID (16 bit)

 C sınıfı Adres (Class C)

C sınıfı adres içinde de ağlar 21 bit, ağ içindeki bilgisayarlar 8 bit ile temsil edilir. Dolayısıyla bu tür adres alanı her biri  254 tane bilgisayar içerebilen 2 097 152 altağa izin verir. w.x.y.z biçimindeki ağın w.x.y kısmı ağı, z kısmı sistemleri adresler. İlk parçası (w) 192 ile 223 arasında olan IP adresleri C sınıfındandır.  Günümüzde kurumlara daha çok C sınıfı adres verilmektedir. Dolayısıyla yerel ağında az sayıda sistem bulunan kurumlarda birçok IP adresi boşa gitmektedir !

                                                 w               x                 y               z

 

1 1  0    netID (21 bit) HostID (8 bit)

 

Adres Sınıfı

 

İlk Parçanın Alabileceği Değerler
A 1-126
B 128-191
C 192-223

*127 adresi ağ içi test ve sistemin kendi işlemleri arasında iletişim için kullanılır; bu nedenle geçerli bir ağ adresi değildir!

 

ALTAĞLAR (SUBNETS)

         Ağ tasarımında, IP adresleri sistemlere dağıtılırken ağ daha küçük birimlere parçalanarak altağlar (subnets)  oluşturulur. Bu Internet’in hiyerarşik adresleme yapısına uygun olduğu gibi, yönlendirme işinin başarılması için gerekli yapının kurulmasını da kolaylaştırır. Örneğin büyük bir üniversiteye B sınıfı bir adres alındığında, bu adreslerin bölümlerdeki bilgisayarlara, altağlar oluşturulmadan gelişigüzel verilmesi birçok sorunu da beraberinde getirir. Halbuki verilen B sınıf adres alanı daha küçük alanlardan oluşan alt alanlara bölünse ve bu alt alanların her biri bölümlerdeki LAN’lara atansa birçok  kolaylık da  beraberinde gelecektir. Adres yerleştirme işlemleri  kolay olacak, hiyerarşik yapı korunacak, adrese bakılarak ilgili sistemin hangi altağda olduğu anlaşılacak vs. gibi getirileri olacaktır. Bu hiyerarşik adresleme yapısı, yerleşim alanlarının adreslenmesine benzer: önce mahallelere ayrılır, ardından caddelere ve sonra da sokaklara…Tam bir hiyerarşik  yapı vardır: Taksim , İstiklal Caddesi , Sinema Sokak gibi.

         Bir adres alanı altağlara bölünürken o adres sınıfının uç sistemlere ayrılan bitleri kullanılır. Örneğin alınan B sınıfı adresten 254 tane altağ oluşturulacaksa, sistemler için ayrılan  16 bitin 8 biti altağı, diğer 8 biti de sistemleri adreslemek için kullanılır.

 

1 0

 

netID (14 bit) hostID(16 bit)

(8 bit) (8 bit)

 

 

 

 

Satır Belirtme Çizgisi 3: Altağları adreslemek için kullanılırSatır Belirtme Çizgisi 2: Ağa bağlı olan sistemleri adreslemek için kullanılır 

Altağ adresinde 000… ve 111… adresleri kullanılmaz. Bu durumda altağı sayısı, adresin ağ kısmı n  bit ise, 2n-2 olur.

 

Altağ Maskesi (Subnet Mask)

          Altağ için kullanılacak bit sayısında bir sınırlama yoktur. Ağ yöneticisi kendi sorumlu olduğu ağın adreslemesini istediği gibi düzenleyebilir. Altağın kaç bit kullanılarak temsil edildiğini belirlemek için altağ maskesi (Subnet mask) kullanılır. Altağ maskesi (kısaca ağ maskesi) genel olarak, bir IP adresinin ağ ve sistem için kullanılan bitlerini bulmak ve dolayısıyla ağ adresini belirlemek için kullanılır.  Örneğin 192.120.55.129 adresinin kaç bitinin ağı, kaç bitinin uç sistemleri gösterdiğini belirlemek için ağ maskesine gerek vardır: ağ maskesi 255.255.255.0 ise 192.120.55.129 adresinin altağ parçası 192.120.55.0, uç sistem adresi 129 olur. Aynı adres için altağ maskesi 255.255.255.128 ise, bu sefer, altağ parçası 192.120.5.1 ve uç sistem adresi 1 olur.         Eğer adresin bulunduğu sınıf altağlara ayrılmamışsa, bu C sınıfı bir adres olduğundan ilk 24 biti ağı, kalan 8 biti de sistemleri adresler. Fakat, altağlara ayrılmışsa ağ maskesi olmadan bulmak mümkün değildir.

         Aslında bütün sınıflar tüm adres alanı içinde altağları gösterir. Ağ maskesi, ağı gösteren bitler 1, sistemi gösteren bitler 0 yapılarak bulunabilir.

Adres Sınıfı               Ağ maskesi              Maskelerin Bitleri

 A                        255.0.0.0                11111111-00000000-00000000-00000000

 

 

B                        255.255.0.0            11111111-11111111-00000000-00000000

C                        255.255.255.0         11111111-11111111-11111111-00000000

 

Örneğin B sınıfı adreste ilk 16 bit 1, kalan 16 bit de 0 yapılırsa (11111111-11111111-00000000-00000000), B sınıfı adres kendi içinde yukarıdaki şekilde olduğu gibi 8 biti altağ, 8 biti de uç sistemler için olacak şekilde altağlara bölünürse, yeni altağların maskeleri 255.255.255.0 olur. Böylelikle B sınıfı adres alanı içinde 28 tane C sınıfı altağ elde edilmiş olur.

 

Network ID ve Host ID değerlerinden oluşan IP adreslerinde özel subnet masklar yaratılarak networklerin bölümlenmesi ve daha etkin çalışması sağlanır. Peki bu durumda networkü kısımlara ayırmak için özel subnet masklar nasıl yaratılacak?

 

Öncelikle network üzerinde kaç tane subnet yaratılacak ona karar verilir. Örneğin şirket networkü üzerinde 3 ya da 5 subnet yaratılacaktır.

 

Network (subnet) sayısı: 6

 

Binary değeri: 00000110

Yukarıdaki binary (ikili) değer 00000110 üç bit uzunluğundadır (110). Bu durumda gereken sayı sol baştan üç bitin oluşturduğu iki değerdir.

Sonuç: 11100000

Bu ikili değerin desimal karşılığı ise 224 dür. Böylece B sınıfı bir adresi için özel subnet mask değeri 255.255.255.224 olarak hesaplanır. Bu durumda temel subnet yaratma tablosu şu şeklinde olacaktır:

 Tablo: A sınıf adresler için özel subnet masklar:

 

Subnet Sayısı

 

Bit Sayısı Subnet Mask Her Subnetteki Host Sayısı
0 1 Yok Yok
2 2 255.192.0.0 4,194,302
6 3 255.224.0.0 2,097,150
14 4 255.240.0.0 1,048,574
30 5 255.248.0.0 524,286
62 6 255.252.0.0 262,142
126 7 255.254.0.0 131,070
254 8 255.255.0.0 65,534

 Tablo: B sınıf adresler için özel subnet masklar:

 

Subnet sayısı

 

Bit sayısı Subnet Mask Her Subnetteki host sayısı
 0 1 Yok Yok
 2 2 255.255.192.0 16,382
 6 3 255. 255.224.0 8,190
 14 4 255. 255.240.0 4,094
 30 5 255. 255.248.0 2,046
 62 6 255. 255.252.0 1,022
 126 7 255. 255.254.0 510
 254 8 255. 255.255.0 254

Tablo: C sınıf adresler için özel subnet masklar: 

Subnet sayısı

 

Bit sayısı Subnet Mask Her Subnetteki host sayısı
 0 1 Yok Yok
 1-2 2 255. 255. 255.192 62
 3-6 3 255. 255. 255.224 30
 7-14 4 255. 255. 255.240 14
 15-30 5 255. 255. 255.248 6
 31-62 6 255. 255. 255.252 2
 Yok 7 Yok Yok
 Yok 8 Yok Yok

Tablo: Özet olarak subnet tablosu:

 

Bit

 

Maskeli Subnet Subnet Mask C sınıfı

host

sayısı

B sınıfı

host

sayısı

A sınıfı

host

sayısı

11000000 2 2 192 62 16,382 4,194,302
11100000 3 6 224 30 8,190 2,097,150
11110000 4 14 240 14 4,094 1,048,574
11111000 5 30 248 6 2,046 524,286
11111100 6 62 252 2 1,022 262,142
11111110 7 126 254 0 510 131,070

Network Adresinin Bitlerinden Ödünç Almak

 Subnetting sırasında bir networkün alt networklere bölünmesi için adresleme sisteminde özel gösterimler yapmak gerekir. Örneğin bir C sınıfı adreslemede her networkün içinde 255 tane host tanımlanabilmektedir.

 

Örneğin bir C sınıf IP networkünün adresi: 192.168.1

Bu network içinde 255 tane host tanımlanır: 1-255 arasında.

Ancak 192.168.1 networkü içinde alt networtler (subnwetworkler) yaratmak isterseniz, network adresinden belli sayıda bit ödünç alınır.

 Normal C sınıfı adresleme: 

Network Adresi Yerel Host Adresi

Network adresinin bitlerinden ödünç alma:

Network Adresi Ödünç Alınan Adresleri  Yerel Host Adresi

 

AND İşlemi

Bir kaynak IP ve hedef IP adresleri gönderilmeden önce subnet masklarıyla AND işlemine tabi tutulurlar. Eğer sonuç aynı ise o zaman paketin lokal subnet içinde olduğu anlaşılır. AND işleminde sadece 1 AND 1 işleminin sonucu 1 dir. Diğer bileşimlerin hepsinin sonucu 0 dır.

Örnek: Subnet mask hesaplama

 IP adresi: 192.168.2.1

İkili değer: 11000000 10101001 00000010 00000001

Subnet Mask: 11111111 11111111 11111111 00000000

 AND işlemi

Sonuç: 11000000 10101001 00000010 00000000

 İkinci IP adresi:192.168.2.2

İkili değer: 11000000 10101001 00000010 00000010


Subnet Mask: 11111111 11111111 11111111 00000000

AND işlemi

Sonuç: 11000000 10101001 00000010 00000000

Sonuçlar aynıdır !:

Sonuç: 11000000 10101001 00000010 00000000

Sonuç: 11000000 10101001 00000010 00000000

 Bu durumda iki host da aynı subnet içindedir.

Yayın Adresi (Broadcast)

 Yayın adresi, ağ adresi dışında kalan bitlerin 1 yapılmasıyla elde edilir. Amacı altağ içindeki tüm sistemleri aynı anda adresleyebilmektir. Bir paketin alıcı adres kısmında yayın adresi bulunuyorsa, altağ içerisindeki tüm sistemler ile ilgili paketi alır ve işlerler.

Örneğin 137.36.12.3 adresinin altağ maskesi 255.255.0.0 (B sınıfı) ise, ilgili altağ için yayın adresi 137.36.255.255 olur.

 Örnek adresleme 1:

Bünyesinde birbirine başlı birçok LAN bulunduran bir araştırma kurumu, aldığı B sınıfı adresi 254 altağa bölüp, kurum içindeki bölümlere dağıtmak istemektedir. Adresi 164.55.0.0 olduğu varsayılırsa, ağın genel maskesi, altağların adresleri ve maskesi ne olur? Bir altağ için yayın adresi nasıl bulunur?

 Çözüm 1:

B sınıfı adresin, 254 altağa ayrılması için sistemlere ait 16 bitlik kısmın 8 biti kullanılır. Böylece 28-2 hesaplamasında 254 tane alt ağ elde edilir. Diğer 8 bit ise altağlar içindeki uç sistemler için kullanılır. Buna göre 24 bit (3 sekizli) altağları, kalan 8 bit ise altağlar içindeki sistemleri adresler.

B sınıfı adres à       164.55.0.0              maskesi        à 255.255.0.0

Altağların Adresleri

  1. Altağ     à       164.55.1.0              maskesi        à 255.255.255.0

   2. Altağ     à       164.55.2.0              maskesi        à       aynı

   3. Altağ     à       164.55.3.0              maskesi        à       aynı

   …

   253. Altağ  à       164.55.253.0           maskesi        à       aynı

   254. Altağ  à       164.55.254.0           maskesi        à       aynı

 Altağların, hepsinin maskesi 255.255.255.0 olur. Altağ adresleri ise,

 164.55.1.0

164.55.2.0

  • 164.55.3.0

olarak sıralanır. Bir altağ içindeki sistemlerin adresleri de, altağ adreslerinin son parçalarının birer arttırılmasıyla bulunur. Örneğin 164.55.254.0 altağı için IP adresleri aşağıdaki gibi olur:

164.55.254.1

164.55.254.2

  • 164.55.254.3
  • Altağ yayın adresleri ise, son 8 bitin 1 yapılmasıyla elde edilir. Örneğin 164.55.1.0, 164.55.2.0 altağlarının yayın adresleri aşağıdaki gibi olur:

 164.55.1.255

164.55.2.255

  • ………………255

 Örnek Adresleme 2:

     Bir kurumun internete bağlantısı için C sınıfı bir adres (194.240.120.0) alınmış olsun. Ağ yöneticisi bu adres alanını kurumda bulunan LAN’lara bölerek hiyerarşik yapıda dağıtmak istemektedir; 6 tane LAN olduğuna göre bu altağların adresleri, maskeleri ve yayın adresleri ne olur?

 Çözüm 2:

          C sınıfı adres maskesi 255.255.255.0’dır. 6 altağ elde etmek için sistem için ayrılan bitlerden 3 bit (23=8) ödünç alınır ve burası altağ adreslemesi için kullanılır. Dolayısıyla bir C sınıfı adreste 24 bit olan ağ adres kısmı 3 bit daha eklenerek 27 bite çıkmış olur. Buna göre;

 C sınıfı adres  à       194.240.120.0                   maskesi        à       255.255.255.224                        

Altağların adresleri

          Altağ   à       194.240.120.0                   maskesi        à       255.255.255.224

      1. Altağ   à       194.240.120.32                 maskesi        à       255.255.255.224

      2.          Altağ   à       194.240.120.64                 maskesi        à                aynı

      3.          Altağ   à       194.240.120.96                 maskesi        à                aynı

      4.          Altağ   à       194.240.120.128               maskesi        à                aynı

      5.          Altağ   à       194.240.120.160               maskesi        à                aynı

      6.          Altağ   à       194.240.120.192               maskesi        à                aynı

         Altağ   à       194.240.120.224               maskesi        à                aynı

 Daha sonra altağ içerisindeki sistemlere adres atamsı yapılır. Örneğin 194.240.120.32 adresine sahip altağ içindeki 1,2 ve 3. sistemin adresleri sırasıyla

 194.240.120.33,

194.240.120.34 ve

  • 194.240.120.35

 olur. Benzer şekilde 194.240.120.64 adresine sahip ikinci altağ içindeki sistemlere de sırasıyla 194.240.120.65, …66, …67 verilebilir.

 Altağlara ait yayın adresleri, altağ içerisindeki sistemleri adresleyen 5 bitin hepsinin 1 yapılmasıyla bulunur. Örneğin 194.240.120.32 altağı için yayın adresi şöyle hesaplanır:

Ağ adresi      à        194.240.120.32

32 sayısı       à        0 0 1 0 0 0 0 0          à        0 0 1 1 1 1 1 1

 194.240.20.32 altağ yayın adresi 194.240.20.63 olarak bulunur.

194.240.20.64 altağı için yayın adresi 194.240.20.95’dir.

 [1] Internet Servis Sağlayıcı: modem ile çevrimli erişim veya kurumsal Internet bağlantı hizmeti veren şirketler.

 

Bilgi Bankası /

DNS, DOMAIN NAME SYSTEM (domain isim sistemi)

DNS nedir?

DNS,Domain Name System’in kısaltılmış şeklidir. Türkçe karşılığı ise Alan İsimlendirme Sistemi olarak bilinir.

DNS, 256 karaktere kadar büyüyebilen host isimlerini IP’ye çevirmek için kullanılan bir sistemdir. Host ismi,tümüyle tanımlanmış isim (full qualified name) olarak da bilinir ve hem bilgisayarın ismini hem de bilgisayarın bulunduğu Internet domainini gösterir. Örneğin murat.anadolu.com.tr ismi. Bu isimde “anadolu.com.tr” ifadesi internet domainini, “murat” ifadesi ise bu domaindeki tek bir makineyi belirtir. DNS , verilen bir makina adının IP adresini çözerek makinaların Internet üzerinde host isimleri ile haberleşmelerine olanak tanır.

DNS’in amacı nedir?           

DNS, kolay anlaşılabilir ve kullanılabilir makine ve alan isimleri ile makine IP adresleri arasında çift taraflı dönüşümü sağlar. IP adreslerinin gündelik hayatta kullanımı ve hatırlanması pek pratik olmadığı için domain isimlendirme sistemi kullanılır.

            Ana amacı, ağ uzerinden gelen alan adı veya IPnumarası ile ilgili sorgulamalara yanıt vermektir. Bu amaç için cok yaygın olarak “Berkeley Internet Name Domain (BIND)” yazılımı kullanılmaktadır. Siz bir siteye erişmek istediğinizde, DNS sayesinde hangi site nerde , hangi IP hangi bilğisayara ait olduğu belirlenir, ve istediğiniz yere erişirsiniz.

DNS tarihçesi

1984 yılına kadar DNS diye bir şey yoktu. O yıla kadar isim-IP çözümlemesi HOSTS adında bir metin dosyası ile yapılmaktaydı. Internetteki bilgisayarların isimleri ve IP adresleri bu dosyaya elle kaydediliyordu. Internetteki bilgisayarların herbirinde bu dosyanın bir kopyası bulunmaktaydı. Bir bilgisayar bir başka bilgisayara ulaşmak istediğinde bu dosyayı inceliyor,eğer dosyada o bilgisayarın kaydı bulunuyorsa IP adresini alıyor ve iletişime geçiyordu.

Bu sistemin iyi işleyebilmesi için HOSTS dosyası içeriğinin hep güncel kalması gerekiyordu. Bunu sağlamak için de dosyanın aslının saklandığı ABD’deki Stanford Universitesine belli aralıklarla bağlanarak kopyalama yapılıyordu.

Ama internetteki bilgisayarların sayısı arttıkça hem bu dosyanın büyüklüğü olağanüstü boyutlara ulaşmaya başladı,hemde internetteki bilgisayarların dosyayı kopyalamak için yaptığı bağlantı Standford’daki bilgisayarları kilitlemeye başladı.

Tek bir HOSTS dosyası kullanmanın başka bir kötülüğü de şuydu: bütün bilgisayarlar aynı düzeyde yer aldığı için bir bilgisayar isminin bütün internette bir eşinin daha bulunmamasını sağlamak gerekiyordu.

Bu sorunlar yüzünden internet yetkili organları 1984 yılında DNS’i ürettiler.DNS hem bilgisayar veri tabanını dağıtık bir yapıya sokuyor,hemde bilgisayarlar arasında hiyerarşik bir yapı kurulmasını sağlıyordu.

DNS’de dağıtık veri tabanı şöyle sağlanıyordu. Bilgisayarlar bulundukları yerlere,ait oldukları kurumlara göre sınıflandırılıyorlardı. Örneğin türkiyedeki bilgisayarların listesini(.tr domaini) türkiye’den sorumlu bir DNS sunucu makine tutuyordu.böylece internet ortamındaki bütün bilgisayarların bilgisinin tek bir yerde tutulması zorunluluğu kalmıyordu.

DNS’in yapısı 

DNS sistemi isim sunucuları ve çözümleyicilerinden oluşur. İsim sunucuları olarak düzenlenen bilgisayarlar host isimlerine karşılık gelen IP adresi bilgilerini tutarlar. Çözümleyiciler ise DNS istemcilerdir. DNS istemcilerde, DNS sunucu yada sunucuların adresleri bulunur.

Bir DNS istemci bir bilgisayarın ismine karşılık IP adresini bulmak istediği zaman isim sunucuya başvurur. İsim sunucu, yani DNS sunucu da eğer kendi veritabanında öyle bir isim varsa, bu isme karşılık gelen IP adresini istemciye gönderir.

DNS veritabanına kayıtların elle,tek tek  girilmesi gerekir.

Internet adresleri ilkönce ülkelere göre ayrılır. Adreslerin sonundaki tr, de , uk gibi ifadeler adresin bulunduğu ülkeyi gösterir. Örneğin tr Türkiyeyi, de Almanyayı, uk İngiltereyi gösterir. ABD adresleri için bir ülke takısı kullanılmaz çünkü DNS ve benzeri uygulamaları yaratan ülke ABD’dir.

Internet adresleri ülkelere ayrılıdıktan sonra com, edu, gov gibi daha alt bölümlere ayrılır. Bu ifadeler DNS’de üst düzey (top-level) domainlere karşılık gelir. Üst düzey doainler aşağıdaki gibidir:

Com :Ticari kuruluşları gösterir.

Edu  :Eğitim kurumlarını gösterir.

Org  :Ticari olmayan, hükümete de bağlı bulunmayan kurumları gösterir.

Net   :Internet  omurgası işlevini üstlenen ağları gösterir.

Gov  :Hükümete bağlı kurumları gösterir.

Mil   :Askeri kurumları gösterir.

Num :Telefon numaralarını bulabileceğiniz yerleri gösterir.

Arpa :Ters DNS sorgulaması yapılabilecek yerleri gösterir.

Alan isimleri, agaç yapısı denilen ve belli bir kurala göre dallanan bir yapıda kullanılmaktadır.

Amerika haricinde, internete baglı olan tüm ülkelerdeki adresler, o ülkenin ISO3166 ülkekodu ile bitmektedir. Türkiye’deki tüm alt alan adresleri, .tr ile bitmektedir. Örneğin;

            marine.ulakbim.gov.tr adresinde;

            tr              Türkiye’yi,

            gov          alt alanın devlet kurumu olduğunu,

            ulakbim   bu devlet kurumunu,

marine     bu kurumda bulunan bir makineyi göstermektedir.

Yetki Bölgesi (Zone of Authority) 

Yetki bölgesi DNS sisteminde belli bir adres aralığıdır. Örneğin, yukarıda verdiğimiz örnekte murat.anadolu.com.tr , bir yetki bölgesini gösterir.

Her yetki bölgesinden sorumlu bir isim sunucusu, yani DNS sunucusu vardır. DNS sunucu yetkili olduğu bölgedeki bilgisayarların isimlerini IP adreslerini içerir. Aynı zamanda bu bölgeye dair sorgulamalara da yanıt verir.

DNS sunucunun yetki bölgesi en az bir tane domain içerir. Bu domain bölgenin kök domaini olarak adlandırılır. Yetki bölgesinde kök domainin altında bir veya birden fazla alt domain içerebilir. Bir DNS sunucu birden fazla bölgeyi yönetebilir.

DNS sunucu çeşitleri 

Çalışmalarına göre DNS sunucular üçe ayrılır.

Birincil isim sunucu(Primary Name Server): Bölgesiyle ilgili bilgileri kendisinde bulunan bölgeden (zone file) elde eder. Bu dosyaya bilgiler elle tek tek girilir.

İkincil isim sunucu(secondary name server): Bölgesiyle ilgili bilgileri bağlı bulunduğu bir DNS server’dan alır. Yani bilgileri bu sunucuya elle girmek gerekmez.

Yalnızca-Kaşeleyen isim sunucu (caching-Only name server): Kendisinde bölge bilgilerinin tutulduğu bir dosya bulunmaz. Bağlı bulunduğu sunucuya sorarak topladığı bilgileri hem istemcilere ulaştırır, hemde kaşesine koyar

Birincil DNS Sunucu 

Birincil DNS sunucu yetkili olduğu bölge ile ilgili bilgileri kendi üzerinde bulunan bölge dosyasından (zone file) alır demiştik. O bölgede bulunan bilgisayarlara da DNS sunucu adresi olarak Birincil DNS sunucunun adresi verilir. Böylece isim/IP çözümlemesi yapan istemci bilgisayarlar Birincil DNS sunucuya başvururlar, isme karşılık IP adresi bilgisini ondan alırlar.

İkincil DNS Sunucu 

Eğer ağımızda çok sayıda bilgisayar varsa bütün bilgisayarların tek bir DNS sunucuya gitmeleri sonucunda isim/IP çözümleme performansımız düşecektir. Bu durumda ikinci bir DNS sunucu kurup bilgileri ona da tek tek elle gireriz ve bilgisayarların yarısında  DNS sunucu olarak bu bilgisayarı gösteririz. Ama ağımızda çok bilgisayar olduğu için ikinci DNS sunucuya bilgileri girmek büyük bir yük getirecektir. Üstelik işlerimiz ilk girişle bitmeyecek. Bir de her iki DNS sunucusunun bilgilerinin güncel kalmasını sağlamamız gerekecektir. İkinci DNS sunucuda burda bize kolaylık sağlar.

İkincil DNS sunucunun bilgilerini bağlı bulunduğu DNS sunucusundan alması “bölge bilgisi aktarımı”(zone transfer) olarak adlandırılır.

İkincil DNS sunucu hem yük dağıtımı yapmamızı hem de bir arıza durumunda sistemin ayakta kalmasını (isim/IP çözümlemesi yapılabilmesi) sağlar.

Her bölgenin bilgisi ayrı dosyalarda saklanır. Bu yüzden birincil, ikincil gibi gibi ayrımlar bölge temelinde yapılır. Yani bir DNS sunucu bir bölge için birincil DNS sunucu iken, başka bir bölge için ikincil DNS sunucu olabilir.

Yalnızca-Kaşeleyen DNS sunucu 

İkincil DNS sunucu tek bir lokasyonda, hızlı bir ağ üzerinden birbirine bağlanmış çok sayıda bilgisayarın bulunduğu kurumlar için oldukça iyi bir çözümdür. Fakat kurumda çok sayıda bilgisayar bulunuyorsa birincil ile ikincil DNS sunucular arasındaki bölge bilgileri aktarımı büyük bir trafik üretecektir. Bunun çözümü için yalnızca-kaşeleyen DNS sunucu kurulmalıdır.yalnızca-kaşeleyen sunucuya bilgiler elle girilmez. İkinci lokasyondaki bilgisayarlara DNS sunucu olarak kendi lokasyonlarındaki yalnızca-kaşeleyen sunucunun adersi verilir.yalnıca-kaşeleyen DNS sunucuda birinci lokasyondaki birincil ya da ikincil DNS sunucunun adresi vardır.

Bir bilgisayar isim/IP çözümlemesi yapacağı zaman bu yalnızca-kaşeleyen DNS sunucuya gider. Yalnızca-kaşeleyen DNS sunucuda bir bilgi yoktur bu yuzden yalnızca-kaşeleyen DNS sunucu  iki lokasyon arasındaki hatta çıkar, bağlı bulunduğu DNS sunucuya gider, sorgulamasını yapar, aldığı yanıtı da soru soran kendi lokasyonundaki bilgisayara iletir ve elde ettiği bilgiyi bir DNS kaşesinde saklar. Eğer aynı bilgiye belli bir zaman diliminde ikinci bir bilgisayar daha erişmek isterse artık aradaki hatta çıkmadan elimizdeki bilgiyi kullanırız.

DNS dosyaları           

DNS için gerekli olan dosya türleri şunlardır:

1-named.boot: Bu dosya, DNS çalışmaya başladığında program tarafından okunan ilk

dosyadır.

2-named.local: Bu dosya, “loopback” denilen ve makinenin kendisini gösteren adresin

çözümlenmesi icin kullanılan bir dosyadır.

3. named.ca: En üst seviyede bulunan ve “root server (.)” denilen makinelerin adreslerini içerir.

4. named.hosts: Bu dosya, DNS çalıştıran bir alt alanda bulunan makinelerin adreslerinin yazıldığı yani sorumlu olduğunuz alanınızda çalısan tüm bilgisayarların   adreslerinin tutuldugu dosyadır.

5. named.reverse: Bu dosya, yukarıda açıkladığımız named.hosts dosyasının içerdiği IP adreslerini makinelerin isimlerine çevirmek için kullanılır ve yapı olarak named.local dosyasına benzer.

DNS’te kullanılan kaynak kodlar ve anlamları

Standart DNS kaynak kodlarının yazım formatı şu şekildedir:

; [isim]   [ttl]   [sınıf] [kod]      [diger uygun tür – adres,açıklama vs.]

 [isim/name]    : Sorumlu olunan alt alan ismini belirtir.

[ttl]                 : (Time To Live). Saniye olarak bellekte (cache) tutulacak olan bilginin süresi.

[sinif/class]    : Kaydın sınıfını belirler. Diğer sınıflar olmasına rağmen DNS’te genelde IN                            kullanılır.

[kod]              : Kaynak kodunun ne oldugunu gösterir. A,NS,MX,vs…

A – Address : Belli bir makinenin internet adresini bildirmek ve makine ismini IP adresine eslemek icin kullanılır.

CNAME – Canonical Name : Esas makine ismine ek olarak başka bir isim daha tanımlamak için kullanılır.

HINFO – Host Information : Bilgisayarın donanım ve işletim sistemi bilgilerini yazmak için kullanılır

MX – Mail Exchanger : Belli bir alan adına gelen e-postaların hangi makineye dağıtılacağını gösterir

NS – Name Server: Internet üzerindeki belli bir alandan sorumlu olan bilgisayarın adresini belirtir

PTR – Pointer : Bilgisayar IP adresini bilgisayar ismine eşlemek için kullanılır.

SOA – Start of Authority : SOA tanımı, internet üzerindeki bir alanın başlangıcını ve bu alandan sorumlu olunduğunu belirlemek için kullanılır.

TXT – Text Data : Açıklayıcı bilgi vermek amacıyla kullanılır

WKS – Well Known Services : Bilgisayar tarafindan sunulan servisler hakkında bilgi verme amacıyla kullanılır

 DNS dosyaları içinde kullanılan anahtar sözcükler

Directory: Belirtilen dosyaların bulunacağı dizin burada verilir.

Cache: Cache dosyasını belirtir.

Primary: Ana sunucunun (Primary Name Server) adı burada verilir. Alana ait temel bilgiler burada bulunur ve program ilk olarak aramaya bu sunucudan başlar.

Forwarders: Ana sunucuda makine bulunamazsa burada belirtilen sunucuda aramaya başlanır

Serial: Burada seri numarası bulunur ve bu numaranın dosyada yapılan her değişiklikten sonra bir artırılması gerekir.
Refresh: Burada, ayarlama yapılan dosyaların ne kadar sürede bir kendini yenilediği belirtilir.
Retry: Burada ne kadar sürede bir aramanın yeniden deneneceği belirtilir.
Expire: Ne kadar süre sonra aramanın sonlandırılacağı belirtilir.

Ttl (Time-To-Live): Belirtilen süre kadar cache tutulabileceğini belirtir. Burada süre verilmemişse SOA’daki değer kullanılır.
Name : Makine adı belirtilir.
Data : IP numarası belirtilir.
 

Bir name server’ın görevi           

*İsim/IP çözümlemesi yapmak

            *Yaptığı sorgulamaların sonuçlarını belli bir süre saklamak

            *Kendi domaini için isim/IP bilgilerini sunmak           

            DNS sorgulaması        

            Bilgisayar herhangi bir adres sorgusu yapmak istediğinde bu sorgusunu Lokal DNS’e gönderir(1). Lokal DNS ise bu adresi bularak isteğe cevap verir(2). Eğer Lokal DNS üzerinde bu bilgi yoksa sorgulama işleri aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi ilerler.

 

Bilgisayar sorgusunu Lokal DNS’e gönderir(1). Lokal DNS bu isteği alır. Kendi verilerinde bu isteğin karşılığı bulunmadığı için kendisinin bir üst seviyesindeki yetkili root DNS makinasına bu isteği iletir(2). Root DNS aranılan adresten sorumlu olan sunucunun adresini yani uzaktaki DNS’in adresini Lokal DNS’e iletir(3). Lokal DNS aldığı bu adrese istenen sorguyu gönderir(4). Uzaktaki DNS istenen veriyi Lokal DNS’e gönderir(5). Lokal DNS ise aldığı veriyi sorgulama işleminin yapan ilk bilgisayara verir(6).

Aynı isteklerin bir yerde toplanması(cache) sorgulama işleminin hızını arttırır. Lokal sunucu aynı adrese bağlanmak isteyen başka bir bilgisayar için (2) ve (3).cü adımları atlayarak işlemi daha hızlı gerçekleştirir. 

Ters DNS Sorgulaması 

DNS sunucusu herzaman isim/IP çözümlemesi yapmaz. Eğer uygun bir şekilde kurulursaIP/isim çözümlemesi de yapabilir. Yani bir DNS sunucuya IP adresi verip, karşılığında isim de alabiliriz. Buna ters sorgulama (inverse query) denilir.

Ters sorgulamayı kolaylaştırmak için in-addr.arpa adında özel bir domain yaratılır. Bu domainde de isim/IP eşlemeleri bulunur ama IP adresleri soldan sağa doğru, isimler ise sağdan sola doğru özelleştikleri için bu domaindeki adreslerin oktetleri tersten yazılır.

In-addr.arpa domaini yaratıldıktan sonra işaretçi kayıtları (pointer records) denilen kayıtlar bu domaine eklenir. Örneğin, 195.142.78.98 adresine karşılık gelen bilgisayar ismini bulmak için DNS sunucuya 98.78.142.195.in-addr.arpa kayıtı sorulur.

DNS Hizmetinin Kuruluşu 

Anadolu.com.tr gibi bir domain ismine sahip bir işletmenin DNS sunucusunu oluşturmak için izleyeceğimiz basamaklar şunlardır:

Öncelikle bu domain için C sınıfı adreslerin kullanıldığını varsayalım. C sınıfı adresimiz 195.194.34.0 olsun. Yani bu domaindeki adresler 195.194.34.1 ile 195.194.34.254 arasında yer alacaktır.

DNS hizmetini yüklemeden önce TCP/IP özelliklerinden DNS sayfasına gidip domain ismini girmemizde yarar vardır. DNS hizmeti de diğer ağ hizmetleri gibi Denetim Masasındaki Ağ uygulamasından yüklenir, ve sistem yeniden başlatılır.

Sistem açılınca Yönetimsel Araçlar menüsüne DNS yöneticisi şeklinde bir şık eklenir, DNS hizmeti buradan düzenlenir.

DNS yöneticisi bölümüne girip DNS menüsünden New Server şıkkından DNS sunucu ekleriz. Sonra bu sunucu altına yetkili olduğumuz bir bölge (zone) yaratırız. Bunun için eklediğimiz sunucu üzerinde iken DNS menüsünden Yeni Bölge(new zone) şıkkını tıklarız. Sunucumuzu birincil yada ikincil olarak tanımlarız. Biz yeni bir kurulum yaptığımız için birincil’i seceriz. Karşımıza Bölge İsmi(Zone Name) ve Bölge Dosyası(zone file) isminin sorulduğu bir kutu gelir. Zone name kısmına anadolu.com.tr yazıp TAB tuşuna bastığımız takdirde bilgisayar otomatik olarak zone file bölümünü anadolu.com.tr.dns olarak yazar. Bu bilgileri girdikten sonra işlem,i tamamlamak için finish tuşuna basarız.

Yeni oluşturduğumuz bölgede kendiliğinden yaratılmış kayıtlar vardır.bu kayıtların isimleri kayıt tipleri ve dataları yazılıdır.kayıt tipi bölümünde NS,SOA, ve A gibi ifadeler görürüz bu ifadeleri açıklamak gerekirse:

NS, bu satırdaki kayıtın isim çözümleyici (name server) bilgisayara ait olduğunu gösterir.

SOA, ise yetki bölgesi başlangıcı(start of authority) anlamına gelir ve DNS kuruluşu ile ilgili bilgiler içerir. Örneğin, kayıt sonunda eğer “administrator” ifadesi varsa bu ifade bölgeden sorumlu kişinin adını içerdiğini gösterir.

A kayıtı ise isim çözümleyici bilgisayarın, yani DNS sunucu bilgisayarın IP adresini verir.

Ters sorgulama yapacaksak bu aşamada ters sorgulama bölgesini (reserve look-up zone) de yaratmalıyız. Bunun için DNS New Zone şıkkını tıklarız. Yaratacağımız bölge yine birincil olmalıdır. Bölgenin ismi 1.107.195.in-addr.arpa şeklinde olacak. Bu ismin ilk kısmı bir IP adresine karşılık geliyor. İkinci kısım olan in-addr.arpa ise her ters sorgulama bölgesinin isminde bulunması gereken bir ifadedir. Girdiğimiz adres C sınıfı bir adres olduğu için de üç oktet kullandık. Böylece  sonuncu oktet ne olursa olsun bize 195.107.1 ile başlayan bir adres sorulduğunda bu adrese karşılık gelen sorgulayabilecez.   

Yapay Zeka

 YAPAY  ZEKÂ

          1 – TANIMI:

          Sayısız uygulama alanı olan “Yapay Zekâ” kavramının doğal olarak pek çok tanımı da olacaktır. Aşağıda bunlardan bir bölümü verilmiştir:

          YAPAY ZEKÂ’ nın amacı, normal olarak insan zekâsını gerektiren görevleri yapabilecek makinalar yapmaktır.

          YAPAY ZEKÂ araştırmalarının amacı, insan varlığında gözlemlediğimiz  ve “akıllı davranış” olarak adlandırdığımız davranışları gösterebilen bilgisayarlar yapmaktır.

          YAPAY ZEKÂ, genel olarak insan tarafından tapıldığında, doğal zekâyı gerektiren görevleri yapabilecek mekanizmanın oluşturulması çabalarının tümüdür.

  Y

APAY ZEKÂ, bilgisayarları akıllı yapma bilimidir ve hem bilgisayarları daha faydalı hale getirmek isteyenler, hem de zekânın doğasını anlamak isteyenler tarafından uygulanmaktadır… Zekânın doğası ile ilgili olanların amacı, zekâyı taklit etmek değil ama programları zeki hale getirmektir.[1]

          YAPAY ZEKÂ, bilgisayar biliminin akıllı, yani dili kullanabilme, öğrenme, akıl yürütme, problem çözme gibi niteliklere sahip bilgisayar sistemleri tasarımlamakla uğraşan koludur.[2]

          Tüm bu tanımların benzerliği ve/veya farklılığından hareketle Yapay Zekâ’ nın iki temel fikri yapıyla ilgili olduğu söylenebilir: Bunlardan birincisi; zekânın ne olduğunun anlaşılabilmesi için insan düşünce sürecinin araştırılması, ikincisi ise bu sürecin bilgisayarlar , robotlar vb. aracılığıyla gösterilmesi, somutlaştırılmasıdır.

          Bu noktadan itibaren Yapay Zekâ’ nın en çok kabul edilen tanımı şu şekilde ortaya konabilir: Yapay Zekâ, insan tarafından yapıldığında zeka olarak adlandırılan davranışların (akıllı davranışların) makina tarafından da yapılmasıdır; ya da Yapay Zekâ, insan aklının nasıl çalıştığını gösteren bir kuramdır.

          2 – AMACI:

          Genel olarak Yapay Zekâ’ nın amacı üç ana başlık altında toplanabilir:

1. Makinaları daha akıllı hale getirmek,
2. Zekâ’ nın ne olduğunu anlamak,
3. Makinaları daha faydalı hale getirmek,

 

          Bu noktada “akıllı davranış” ın tanımını ortaya koymak gerekmektedir. Birçok davranış türü, zekânın işaretleri olarak kabul edilebilir.

 

          Bunlara aşağıdaki tipik örnekleri gösterebiliriz:

·        Tecrübelerden öğrenme ve anlama,

·        Karışık ve zıt mesajlardan anlam çıkarma,

·        Yeni bir duruma başarılı ve çabuk bir şekilde cevap verme,

·        Bilgiyi anlama ve kullanma,

·        Alışık olunmayan, şaşırtıcı durumlarla başedebilme,

·        Düşünme ve muhakeme etme vb.        

           3 – YAPAY ZEKÂ’NIN KISA TARİHÇESİ:

          Yapay Zekâ’ nın tarihçesi çeşitli biçimlerde, çeşitli dönemlere ayrılabilir. Uygun bir akışı içermesi bakımından aşağıdaki gibi bir sınıflandırma benimsenmiştir:

          Tarih Öncesi Dönem: Bundan binlerce yıl öncesinde insanlığın zor anlaşılır bir düşüncesi vardı; insan vücudu dışında bir zekâ yaratmak… Bu konuda eski Yunan mitolojisinde de birtakım örneklere rastlamak olasıdır; rüzgarın yaratıcısı olarak bilinen Daedelus’ un bir yapay insan yaratmaya teşebbüs etmesi buna bir örnek olarak gösterilebilir…

          Yapay Zekâ için önemli dönüm noktası 1884 yılıdır. Bu tarihte, Charles Babbage adındaki bir bilim adamı, bazı zeki davranışlar göstermesini istediği bir takım makinalar üzerinde deneyler yapmaktaydı. İnsan kadar zeki olamayacağı üzerinde hemfikir olunan bu makinalar üzerinde çalışmalar sürdürülerek, nihayet 1950 yılına gelindi ve bu tarihte, Shannon adındaki bir bilim adamı, bilgisayarların satranç oynayabileceğini ileri sürdü. Böylece tarih öncesi adı altında isimlendirilen dönemin başındaki çalışmalar, 1960’lı    yılların başlarına kadar pek de hızlı denemeyecek bir süratte sürdürüldü.

          3.1 Dartmouth Konferansı:

          Bu konferansın başlangıcı; Yapay Zekâ konusunda yeni bir çağın doğuşu olarak da nitelendirilebilir. Dartmouth Koleji tarafından düzenlenen bu konferansta Yapay Zekâ adı ilk kez önerildi ve bu konferansa katılanlar,Yapay Zekâ’ nın öncüleri olarak kabul gördüler. Bunların arasında, Marvin Minsky (MIT’ de Yapay Zekâ laboratuarının kurucusu), Claude Shannon, Nathaniel Rochester (IBM), Allen Newell (Amerikan Yapay Zekâ Derneği’nin ilk başkanı) ve Nobel Ödülü sahibi Herbert Simon sayılabilir.

          Bu dönemde ulaşılan bazı önemli başarılara, zekâ testlerindeki benzer geometrik şekillerin ayırt edilmesinde kullanılan bir program örnek olarak gösterilebilir. Diğer bir gelişme, sembolik bütünleşmeyi sağlayan programın geliştirilmesi oldu. Bu iki gelişme kendi alanlarında oldukça önemliydiler. Çünkü bu fikirler Uzman Sistemlerin geliştirilmesinde yaygın olarak kullanılacaktı. Bu dönemdeki başarılar ne yazık ki zeki bilgisayarların yaratılması konusunda çok erken ve gerçekçi olmayan bir beklenti döneminin de başlangıcını oluşturdu.

          3.2 Karanlık Dönem (1965-1970):

          Bu dönemde çok az şeyin geliştirilebilmesi böyle bir nitelemeyi haklı çıkarmaya yetecek nisbettedir. Bir önceki dönemde yaratılan aşırı iyimser ve aceleci tutum, konuyla ilgili bilim adamlarını akıllı bilgisayarlar yapımının çok kolay bir işlem (aşama) olduğuna inandırdı. Neticede bilgisayar uzmanları filozof türünde bir mekanizma geliştirmek için uğraştılar ve sadece verileri yükleyerek akıllı bilgisayarlar yapmayı umdular. Sonuç olarak bu dönem tam anlamıyla karanlık bir bekleme dönemi niteliği kazandı.

          3.3 Rönesans Dönemi (1970-1975):

          Bu dönem  önüne geçilemeyecek gelişmelerin başlangıcı olarak algılanmaktadır. Yapay Zekâ uzmanları özellikle hastalık teşhisi gibi sistemleri geliştirerek, bugün  sonuçları kestirilmeye çalışılan, uzun ve heyecanlı bir maceranın temelini attılar.

          3.4 Ortaklık Dönemi (1975-1980):

          Rönesans döneminin hemen ardındaki bu dönemde Yapay Zekâ araştırıcıları, dil ve psikoloji gibi diğer bilim alanlarından da faydalanabileceklerini gördüler.[3]

          Patrick Winston’ ın, bu alanın klasik kaynakları arasında sayılan Yapay Zekâ başlıklı kitabında, veya Yapay Zekâ’ nın tarihçesinin 1940’lı yıllarda başladığını yazan Ana Brittanica’da da bulmak mümkün. Bu tanımların dikkatimizi çekmesi gereken ortak özelliği, Yapay Zekâ projesinin doğuşunu, dijital bilgisayarların ortaya çıkışıyla koşut tutması. Gerek Yapay Zekâ araştırma alanı içinde, gerekse konuya uzaktan yaklaşanlar arasında yaygın olarak kabul gören bir kanı bu. Eğer Yapay Zekâ akıllı bilgisayarlar tasarımlamaya çalışan bir alansa, bilgisayarlar keşfedilmeden önce nasıl varolabilirdi ki?

          Nitekim, çağdaş Yapay Zekâ’ nın anafikri sistematik bir biçimde ortaya ilk kez dijital bilgisayarları kavramlaştırarak tasarımlayan İngiliz matematikçisi Alan Turing tarafından atılıyor. 1950 yılında bir felsefe dergisi olan Mind’ da “Hesaplama Makineleri ve Zekâ” başlıklı bir makale yayımlayan Turing, yazısına şu satırlarla başlıyor:

          “Makineler düşünebilir mi?” sorusu üzerinde düşünmemiz gerektiğini öne sürüyorum. Bunu da “makine” ve “düşünme” terimlerinin anlamlarının

tanımlanmasıyla başlamamız gerekir.

          Makalesinde bilgisayarların düşünebilmesi fikrini derinlemesine irdeleyen ve bu fikre karşı çıkan görüşleri (örneğin, makineler düşünemez çünkü insanların sinir sistemleri analog ilkelere göre çalışırken, bilgisayarlar ancak dijital ilkelere göre çalışabilirler; ya da, makineler düşünemez çünkü düşünce ve bilinç kul yapısı cihazlara değil yalnızca Tanrı yapısı canlılara özgüdür, vb.) dokuz ana başlık altında toplayarak yanıtlayan Turing’ i Yapay Zekâ’ nın yaratıcısı olarak düşünmek mümkün. “Yapay Zekâ” teriminin kendisiyse, bu alandaki en yaygın işlevsel programlama dili olan LISP’ ın yaratıcısı John McCarthy’ ye ait.

          Öte yandan, Yapay Zekâ’ nın temelinde yatan fikrin 1950′ lerden, hatta yirminci yüzyıldan çok daha gerilere gittiğini, ve dijital bilgisayarların kavramsallaştırılması ve tasarımından bağımsız olarak varolageldiğini görmek mümkün. Öyleyse, dijital bilgisayarların bugün Yapay Zekâ alanında oynadığı rol, daha önceki yüzyıllarda teknolojinin daha başka ürünleri tarafından oynanmış olan bir roldür, ve günümüz bilgisayarların uzun bir tarihsel sürecin yalnızca bugün için son halkasını oluşturduğu ileri sürülebilir.[4]

          İçinde bulunduğumuz girişimcilik döneminin en önemli özeliği ise Yapay Zekâ’ nın laboratuarının dışına çıkarılacak, gerçek dünyanın ihtiyaçlarına uyarlama girişimleridir. Burada yeni olduğu söylenebilecek olan, daha önce geleneksel işlem metotları ile ihtiyaçları karşılanan kullanıcıların, bugün ekonomik olarak daha uygun yazılımlar ve teçhizatlar sayesinde, daha

geniş kullanım alanlarının ortaya çıkmasıdır.

          Yapay Zekâ için geliştirilen temel program  John McCarthy tarafından 1957’de geliştirilen LISP programıdır. Basıc, Fortran, Cobol ve Pascal gibi programların aksine , LISP cümle , kural, isim gibi diğer ayrıntılı konularla da ilgilidir. LISP kullanıcıları için esas teçhizat, LISP makinesi veya sembolik işlemci diye adlandırılan düzenektir. Bu sembolik işlemci, bir çeşit bilgisayar sistemi ve Yapay Zekâ programlarının geliştirilmesi ve uygulanmasını etkili ve verimli şekilde desteklemek için dizayn edilmiş mantıksal bir sistemdir.

          4-YAPAY ZEKÂ İLE DOĞAL ZEKÂNIN KARŞILAŞTIRILMASI:

          Yapay Zekâ’ nın potansiyel değeri ve gelecekteki ufukları, Yapay Zekâ’ nın doğal zeka ile bazı alanlarda karşılaştırılmasıyla daha net bir şekilde algılanabilir:

ü      Yapay Zekâ daha fazla kalıcıdır: Doğal zekâ zaman içinde çalışanlar yer değiştirdikçe değişebilir veya doğal zekâya sahip olan insanlar sahip oldukları bilgileri unutabilirler. Yapay Zekâ, buna karşılık kalıcıdır ve bilgisayar sistemleri ve programları değişmediği sürece kaybolması, unutulması söz konusu değildir.

ü      Yapay Zekâ kolaylıkla kopyalanabilir ve geniş kitlelere yayımlanabilir: Doğal zekâ söz konusu olduğunda bir uzmanlığın bir kişiden diğerine aktarılması uzun süreli bir çıraklık dönemini gerektirir. Bu sağlansa bile uzmanlık tam anlamıyla diğer kişiye transfer edilemez. Ama bilgi bir bilgisayar sisteminin içine sokulursa, bu kolayca bir bilgisayardan diğerine kopya edilebilir ve kullanım alanı genişletilebilir.

ü      Yapay Zekâ doğal zekâdan daha ucuza elde edilebilir: Birçok alanda bilgisayarın satın alınması ve kullanılması, insanın eğitilip kullanılmasından çoğu alanda, çok daha ucuza sağlanabilir.

ü      Yapay Zekâ bir bilgisayar teknolojisi olarak bütünüyle tutarlıdır, onda tutarsızlık yoktur: Buna karşılık doğa zekâ kararsız, değişken ve düzensizdir. Bu, doğal zekânın sahibi olan insanın tabiatından kaynaklanır.

ü      Yapay Zekâ belgelenebilir: bilgisayar tarafından verilen kararlar kolaylıkla sistemin faaliyetleri takip edilerek belgelenebilir. Doğal zekânın tekrar üretimi zordur. Örneğin bir insan ulaştığı bir karara belli bir süre geçtikten sonra tekrar ulaşamaz; bu karara nasıl ulaştığını, hangi varsayımlardan yola çıktığını hatırlamayabilir.

          Bütün bunlara karşın doğal zekânın da Yapay Zekâ’ dan üstün olduğu durumlar ve alanlar vardır. Bunlara şu örnekleri gösterebiliriz.

ü      Doğal zekâ yaratıcı ve doğurgandır, Yapay Zekâ’ da ise yaratıcılık ve doğurganlık yoktur:Bilgiyi kazanma yeteneği insanın doğal zekânın doğal bir haliyken, Yapay Zekâ’ da bilgi, sistemin içine özenle yerleştirilmelidir.

ü      Doğal zekâ, insanlara duyuları yoluyla öğrendiği deneyimleri kullanma ve bunlardan faydalanma yeteneği sağlar: Buna karşılık Yapay Zekâ sistemlerinin çoğu sembolik girdilerle çalışırlar.

ü      Doğal zekâ avantajlarının en önemlisi, insan muhakeme gücünün, problemleri çözmek için geniş tecrübeleri, karşılaşılan konuya göre hemen kullanma yeteneğidir: Yapay Zekâ sistemleri ise kendilerine sağlanan nispeten dar çözüm yöntemlerini kullanmaya mahkumdurlar.

          Bilgisayarlar konu, olay ve süreçler hakkında bilgiler toplayabilir ve bilgileri insanlardan çok daha etkili ve verimli bir şekilde işleyebilirler. Fakat insanlar da bilgisayarlara program olarak verilemeyecek birçok şeyi yapabilirler: İnsanlar bazı nesneler arasındaki ilişkileri görebilirler, kaliteyi anlayabilir ve değişik nesnelerin nasıl birbirleriyle ilişkili olduklarını ortaya koyacak şekilleri tanımlayabilirler. Aşağıdaki şekil, insan beyin gücünü bilgisayar teknolojisi ile karşılaştırmaya yardım etmektedir.


Şekil 1 : Aklın veya Beyin Gücünün Görünüşü

          5 – YAPAY ZEKÂ’ NIN KAPSAMI :

          Akıllı özelikler gösteren makinelerin gelişmesi birçok teknoloji ve bilimle ilgilidir. Bunlar arasında dilbilimi, psikoloji, felsefe, bilgisayar teçhizatı ve yazılımı, mekanik ve optik anılabilir. Psikoloji  Yapay Zekâ’ nın kesiştiği alanlar algılama ve akıl-dil bilimi olarak adlandırılmaktadır. Felsefe  ve Yapay Zekâ; mantık, dil bilimi ve algılam alanlarında geniş ölçüde örtüşürler. Elektrik mühendisliği ile Yapay Zekâ arasında ortak noktalar; imaj işleme, kontrol teorisi, şekil tanımlama ve robotiktir. 

          Son zamanlarda yönetim, örgütlenme teorisi, karar verme, istatistik, matematik, yönetim bilimi ve yönetim bilgi sistemlerinden de Yapay Zekâ alanına katkılarda bulunulmaktadır.

          Yapay Zekâ alanına giren çeşitli disiplinler bazen kesişirler, bu yüzden Yapay Zekâ alanını bu disiplinlere göre sınıflandırmak oldukça zordur.

          Yapay Zekâ kendi başına bir ticari alan değildir; bu başlıbaşına bir bilim ve teknoloji alanıdır. Yapay Zekâ’ nın temel uygulama alanları Uzman Sistemler, Robotik, Doğal-Dil İşleme, Konuşma Anlama, Bilgisayar Görüşü, Sahne Tanımlaması ve Zeki Bilgisayar Yardımlı Eğitimdir.

          Yapay Zekâ’ nın kapsamı içindeki alanları kısaca tanımları aşağıda olduğu gibidir:

          5.1 Uzman Sistemler:

          Uzman Sistemler, bilgisayarlaştırılmış danışma programlarıdır. Bunlar belirli bir problemi çözmek için uzmanın muhakeme sürecini ve bilgisini kullanırlar. Yapay Zekâ teknolojisinin en fazla kullanılan uygulamalarından biridir. Bu sistemler özellikle organizasyonlar tarafından verimliliği artırmak ve uzman bulmanın gittikçe zorlaştığı yerlerde kullanılmak üzere talep edilmektedirler. Şimdiki uygulamalar kısmen zor olarak tanımlanan uzmanlık alanlarını kapsamaktadır.

          İnsan- uzmanlar genellikle çok dar problem çözme alanlarında veya görevlerinde genellikle uzmanlaşma eğilimindedirler. Tipik olarak insan- uzmanlar şu karakterlere sahiptirler:

·        Problemleri çabuk ve doğru olarak çözerler ve nasıl yaptıklarını açıklarlar,

·        Kendi kararlarının güvenirliliğini sorgularlar,

·        Ne zaman işin içinden çıkamayacaklarını ve diğer uzmanlarla görüşmeleri gerektiğini bilirler,

·        İnsan-uzmanlar geçmiş tecrübelerden ders alırlar ve problemlere uygun olarak pozisyonlarını değiştirirler.

          Temel kaynak olan bilgiye sadece birkaç uzman sahip olabilir. Bu yüzden bilginin elde edilmesi önemlidir. Bilgi ancak bu yolla başkalarının da kullanımına sunulabilir. İnsan-uzmanın hastalık durumunda ondan yararlanılamaz. Kitaplara gelince; bunlar bilginin tamamına sahip olmakla birlikte, bu bilgilerin uygulanması ancak okunmaları ile mümkündür. Uzman Sistemler ise uzmanlığa başvurma şansını doğrudan temin ederler. Aynı zamanda uzmanın bilgisini ele geçirerek bilgisayarda saklarlar ve bilgiyi kullanmak isteyen herkesin istifadesine sunarlar.

          Uzman Sistemlerin amacı, insan-uzmanın yerine geçmek değil, onun bilgisini daha yaygın kullanıma sunmaktır. Özetle Uzman Sistemler, insan-uzmanın olmadığı yerde, diğer insanların verimliliklerini ve karlarının kalitesini arttırarak problemleri daha bir ehliyetle çözmeyi amaçlarlar. 

          5.2 Robotik ve Duyu Sistemleri:

          Görme ve dokunma gibi duyu sistemleri Yapay Zekâ ile birleştirildiğinde ortaya Robotik olarak adlandırılan sistemler çıkar. Basit anlamda robot, el işleri yapan elektro-mekanik bir araç olarak tanımlanabilir. Pek tabiki bütün robotlar Yapay Zekâ alanı içinde düşünülemezler. Örneğin bulaşık makinesi akıllı bir robot değildir. Akıllı robot mutlaka bir çeşit duyuyu kapsamalıdır. Robotun akıllı kısmı çevresindeki değişikliği algılar ve ona tepki verir ve/veya otomatik makineler ile akıllı robotlar arasındaki temel fark, robotların çevresini duyması ve davranışlarını, kazanılan bilgilerin bir sonucu olarak düzenlemeleridir.

          5.3 Doğal Dil İşleme:

          Doğal dil teknolojisi, bilgisayar kullanıcılarına bilgisayarlarla bilgisayar dilinde konuşma olanağı sağlar. Bu teknoloji karşılıklı konuşma ortamı sağlar. Bu alandaki başarı şimdilerde sınırlı olup ancak çok kısıtlı konularda yazılan cümleler tanımlanıp yorumlanabilir. Böylesi bir yeteneğin birçok uygulamaları olmasına karşın, genel bir doğal dil-işleme sistemi henüz tam olarak hayata geçirilememiştir.  

          5.4 Konuşma-Anlama:

          Bundan kasıt, bilgisayarın bir konuşmayı tanıması ve anlamasıdır. Bu işlemde bilgisayar ile haberleşme konuşma yolu ile olur. Konuşmayı anlama iki aşamalıdır. Birincisi konuşmayı tanıma, ikincisi anlamadır. Konuşmayı tanıma, konuşulan kelimenin anlamının ne olduğunu bakılmaksızın kelimenin tanınması, ikinci aşama ise kelimenin anlamının kavranmasıdır.

          5.5 Bilgisayar Görmesi ve Sahne Tanıması:

          Optik tanıma, bir çeşit bilgisayar aklının ve karar vermenin bir duyu düzeneği (makinası) yolu ile bilginin alınması olarak tanımlanır. Bu bilgi bir robotik hareketi yaratmak, üretim kalite kontrolü yapmak gibi faaliyetler için kullanılır. Bilgisayar görüşünün temel amacı resim yaratmaktan çok resim yorumlamaktır.

          5.6 Akıllı Bilgisayar Yardımlı Eğitim:

          Bu değiş insanlara eğitim veren makinaları ifade etmektedir, bu makinalar bir Uzman Sistem olarak da kabul edilebilir. Bu tür eğitim sadece okullara mahsus olmayıp şirket faaliyetleri ve askeri uygulamalarda da kullanılabilmektedir. Örnek olarak, benzetme, keşif, öğrenme, çeşitli oyunlar ve test etme eylemleri gösterilebilir.[5]

          6 – YAPAY ZEKÂ’NIN YARINI:

          Yapay Zekâ bundan sonrası için nasıl bir yol izlemeli? Bu sorunun yanıtı, genel olarak Yapay Zekâ’ nın kendi tarihçesinde, en başarısız olduğu alanlarda neyin eksik kaldığının incelenmesinde yatıyor. Daha özel olaraksa şu söylenebilir: Yapay Zekâ’ nın, yalnızca bir programlama ya da mühendislik projesi olarak görüldüğü müddetçe, Turing’ in öngördüğü rotadan çıkıp giderek daha uygulamalı ticari kullanım alanlarına kayması ve dolayısıyla özgün bakış açısını yitirmesi kaçınılmaz gözüküyor. Bunu önlemekse ancak Yapay Zekâ’ yı  tarihsel bağlamı içinde yeniden gözden geçirerek ve üstlenmiş olduğu projenin gerçek boyutlarını ortaya çıkartarak mümkün olabilir. Bu süreç içinde özelikle önem taşıyan iki alana kısaca dikkat çekmek istiyorum: Sibernetik ve Felsefe.

          Sibernetik, 1930’lu yıllarda, mühendislik alanında geliştirilmekte olan enformasyon ve kontrol kuramındaki ana fikirlerin, gerek elektronik/mekanik  karmaşık sistemlerin, gerekse canlıların, içinde bulundukları ortamla yaptıkları bilgi alış verişi çerçevesine uyarlanması ile doğmuş olan bir araştırma alanı. Sibernetik, temel olarak “geri-besleme” kavramı güdümünde pek çok değişik alandan araştırmacıyı bir araya getiren bir dizi konferans sonucu ortaya çıkıyor. İlk zamanlar, “Biyolojik ve Toplumsal Sistemlerde Döngüsel, Nedensel ve Geri- Besleme Mekanizmaları” başlığı altında düzenlenen bu konferanslar, matematikçilerden mühendislere, biyologlardan antropologlara kadar geniş bir akademik kitleyi bir araya getiriyor. Pek çok değişik sebep sonucu ilk yıllardaki ivmesini yitiren ve özellikle Yapay Zekâ’ nın 1950’lerde ortaya çıkmasından sonra iyice çözülen Sibernetik uzun yıllardır (ilk ortaya çıktığı biçimiyle) iddialı ama yarım bırakılmış bir proje olarak durmakta.

          Yapay Zekâ’ nın şimdiye dek (bir ölçüde siyasi sebeplerle) kayıtsız kaldığı, hatta düşmanca bir tavır takındığı Sibernetik’ in, vakti zamanında, robotların çevreleri ya da içinde varoldukları ortamlarla bilgi alışverişi yapma süreçlerinin formüle edilmesinden çok önemli rol oynayabilecek olan “geri-besleme” kavramı üzerinde yapmış olduğu çalışmalar, günümüz robot bilimi için faydalı bir kaynak oluşturabilir. Bunun ötesinde, Sibernetik’ in tarihinde, değişik alanlarda çok sayıda araştırmacıyı heyecan yaratacak bir ortam içinde bir süre de olsa barındırabilmiş olması yatıyor. Yapay Zekâ’ nın, bu noktada Sibernetik’ in tarihinden öğrenip yararlanacağı çok şey olduğu açık.

          Benzer şekilde, Yapay Zekâ’ nın konusu olan insanla ve akılla ilgili, bilim-mühendislik-teknoloji üçgeni dışında kalan toplum ve insanlık bilimleri tarafından tarih boyunca araştırılagelmiş savlar, Yapay Zekâ için çok değerli referans noktaları haline dönüşebilir. Bu bağlamda Felsefe’ nin özel bir yere sahip olduğunu söylemek de mümkün.

          Stanford Üniversitesi’ ndeki  bir konuşmasında “Yapay Zekâ Felsefe’ ye sırtını dönmeyi göze alamaz, çünkü o zaman kötü bir felsefe ile yola devam ediyor olacaktır” diyen John McCarthy, “Yapay Zekâ’ nın Felsefe’ yle Ortak Nesi Var?” başlıklı yazısında şöyle diyor:

          Yapay Zekâ’ nın, şimdiye kadar yalnızca felsefeciler tarafından araştırılmış olan pek çok fikre gereksinimi var. Çünkü bir robot insanlar kadar akıllı olabilmek ve deneyimlerinden bir şeyler öğrenebilmek için, birbirinden bağımsız olguları derletip toparlayacak genel bir dünya görüşüne gereksinim duyacaktır.

          Yapay Zekâ’ nın isim babası olan McCarthy’ nin, benzer bir tezi 1972′ de basılmış olan kitabı “Bilgisayarlar Neler Yapamaz” dan bu yana savunmakta olan felsefeci Hubert Dreyfus ile uzun yıllar sonra ortak bir kuramsal noktada buluşmuş olmaları, belki de bu iki çalışma alanı arasında gelecek vaat eden bir işbirliğinin bir adımı olarak görülebilir.

          Carnegie-Mellon Üniversitesi’ ndeki Hareketli Robot Laboratuvarı başkanı Hans Moravec, “Zihin Çocokları”başlıklı kitabında şöyle diyor:

          Bugün makinelerimiz “zeki” sıfatını hakedemeyecek kadar az gelişmiş, ve yeni doğmuş bebekler kadar anne-baba ilgisine muhtaç yaratıklardır. Fakat önümüzdeki yüzyılda biz insanlar kadar karmaşık sistemler haline gelecek, ve zamanla bizleri ve tahminlerimizi de aşan, ve bizleri ataları olarak gördükleri için gurur duyacağımız varlıklara dönüşeceklerdir.

          Yapay Zekâ’ nın bize vaat ettiği gelecek, bu tür bir robotlar dünyasında yaşamak olabilir mi? Ben, gelecekte bir gün insanlar kadar zihinsel yetilere sahip robotların inşa edilmesi projesinin önünde duran, ilkesel olarak aşılması olanaksız, matematiksel, teknolojik, ya da metafiziksel bir engel görmüyorum. (Bu, ne indirgemeci bir tavırdan, ne de bilim-kurguya düşkünlükten kaynaklanan, ama temellendirmesi bir başka makaleye ancak sığacak bir görüş.) Öte yandan, Moravec’ in iddiası bana kendisinin Yapay Zekâ’ nın kısa ya da uzun tarihçesinden haberdar olmadığını, ya da bu kıssadan çıkartılması gereken hisseyi çıkartmadığını düşündürür. Sonuçta benimki de bir öngörü olmaktan öteye gidemese de, Yapay Zekâ projesinin gerçek boyutları ve tarihsel evrimi düşünülürse, bizlerden akıllı robotların at koşturduğu bir dünyanın gerçekleşmesi için, o da eğer bir gün gerçekleşirse, bir değil daha pek çok yüzyıla gereksinim olduğu açıkça görülebilir.    


Şekil 2

          Amacım sizleri şaşırtmak ya da şoka uğratmak değil… Ama anlattıklarımın en basit şekilde özetlemenin tek yolu, şu anda dünyada düşünen, öğrenebilen ve yaratabilen makinelerin varolduğunu söylemek olacak. Üstüne üstlük, bu makinelerin öğrenme yetileri gelecekte daha da hızla gelişecek, öyle ki, yakın bir gelecekte, çözebilecekleri problemler kümesi, insan zihninin uğraşmakta olduğu problemler kümesi ile özdeş hale gelecek.[6]

 

7 – BİLGİ TOPLUMUNDA YÖNETİM BİLİŞİM SİSTEMLERİNİN GELİŞİMİ VE YAPAY ZEKÂ

Bilgi çağı ve bilgi toplumu kavramları son zamanlarda oldukça yaygın olarak konuşulmaktadır. Bilgi ve bilginin kullanımı günümüzde artık kaçınılmazdır. Kısaca bilgi çağı denen bu yeni oluşumda endüstriyel toplum yerine enformasyon yani bilgi toplumuna bırakmaktadır. Bilgi çağına ulaştığımız bu yeni dünya düzeninde gerçekten bilgi toplumunu oluşturmada Yapay Zekâ teknolojisinin önemini kavramak ve gereken araştırma imkanlarını oluşturmak gerekmektedir. Hem fert olarak hem de kurumsal bazda bu yeni oluşumda etkin rol alınmaz ise bilgi toplumu sadece kavram olarak ağızlarda kalacaktır.

            Bilgi toplumunun temeli adından da anlaşıldığı gibi bilgidir. O  nedenle Yapay Zekâ gibi ve bilgi üreten teknolojiler toplumda benimsenmeli ve yaygın olarak kullanılmalıdır. Bugün, bilgi toplumuna ulaşma yolunda olan toplumlarda bu süreç ve değişiklik kendini açık olarak göstermektedir. Özellikle yapay zekâ çalışmaları, yeniden yapılanma, toplam bilgi yönetimi gibi kavramların arkasında yatan gerçek de budur. Yalnız sadece kavramları topluma yerleştirilerek bilgi toplumu oluşturulmaz. Her  eve bir bilgisayar, herkese bir cep telefonu, her mutfağa bir mutfak robotu girmesi ile bilgi toplumunun oluşamayacağı gibi.

            Bilgi teknolojisinin en yaygın kullanım alanlarından biriside yönetim bilişim sistemleridir. Yöneticiler için doğru bilgiye doğru zamanda erişmek çok önemlidir. Yönetim bilişim sistemleri yöneticilerin daha etkin ve verimli karar vermelerine yardımcı olmak üzere geliştirilmiş sistemlerdir. Toplumda bu sistemlerin sadece endüstriyel kurumlarda kullanabileceği şeklinde yanlış bir yargı vardır. Yönetici olan, karar vermek için bilginin gerekli olduğu her kurumda bu sistemlere ihtiyaç vardır. Adalet, maliye, nüfus, hükümet ve mahalli idareler, endüstriyel kurumlar, hastahane, postahane vb. gibi bir çok alanda etkin bir yönetim oluşturmak iyi tasarlanmış yönetim bilişim sistemleri ile oldukça kolay olmaktadır. Bilişim sistemlerini sadece otomatik bilgi yönetimi olarak görüp elektronik belge yönetimi olarak algılayanlar da vardır. Gerçekte bu, bilişim sistemlerinin temelde doğuş nedeni olarak görülebilir. Bugün bu sistemler belge yönetiminden daha çok oldukça önemli yönetim fonksiyonlarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaktadır. O nedenle bilgi toplumunda oluşacak yönetim bilişim sistemlerinin iyi kavranabilmesi için bu sistemlerin tarihsel gelişimine bir göz atmak, nasıl başladıklarına bakmak ve nasıl geliştirdiklerini irdelemekte fayda vardır. Bilgi ve bilginin yönetilmesi kavramı 1950’li yıllardan beri düşünülmektedir. Önceleri daha çok veri yönetimine, yani verinin işlenmesi, transfer edilmesi, saklanması ve korunmasına yönelik sistemler geliştirilmiş daha sonraları bilginin önemi, üretilen mal ve hizmetlerdeki karmaşıklık arttıkça bilişim sistemlerinin yönü gerçek bilgi yönetimine doğru kaymıştır. Bugün artık veri yönetimi problem olmaktan çıkmış bilginin yönetilmesi sorun olmaktadır. Genel olarak bakıldığında bilişim sistemlerinin gelişimi şu adımlarda olmuştur. Her sistem bir sonrakinin doğması için gereken alt yapıyı hazırlamıştır.

·        Elektronik veri hareketi sistemleri: Genel olarak günlük rutin işlerin yapılabilmesi için veri hareketlerini sağlar, kayıt altında tutar ve kontrol edilmesine olanak verirler.

·        Ofis otomasyon sistemleri: bu sistemlerin amacı insana fazla yük yüklemeden ofis işlemlerini bilgisayarlaştırmaktır. Kelime-işlem programları, elektronik posta ve zamanlama (randevu) sistemleri gibi işlemlerin otomatik olarak gerçekleştiriliyor olması bu sistemlere örnek olarak verilebilir. Basit sistemlerden Lotus Notes gibi sofistike sistemlere değişik şekillerde bu sistemlerin gelişmesini görmek mümkündür.

·        Yönetim bilişim sistemleri: Daha çok olağan, rutin bilgiler ile olağan dışı beklenmedik gelişmeler neticesinde oluşan bilgilerin yöneticilere rapor edilmesi amacı ile geliştirilmektedirler. Bu sistemler tamamen dahili bilgiler ile kurum içerisinde ne olup bitiğini ortaya koymak üzere geliştirilmiş raporlama sistemleridir.

·       


Karar destek sistemleri: Karar destek sistemleri hızla değişen belirsizliğin arttığı günümüz ortamlarında yönetim bilişim sistemlerinin aksine analitik yöntemleri kullanarak sadece olanı rapor etmek yerine yöneticilere karar vermede yardımcı olacak alternatif sonuçları sağlayabilecek ve kesin  kuralları olmayan yani yapısı bilinmeyen (yapısal olmayan) veya kısmen belirli problemlere çözüm üretmek üzere geliştirilmiş sistemlerdir.

Şekil 3

·        Üst düzey yönetici destek sistemleri: Daha çok yönetim kurulu üyeleri gibi çok üst düzey yöneticiler için geliştirilir. Bu sistemlerin analitik metotları kullanma özellikleri de yine karar destek sistemleri kadar çok değildir. Bu sistemlerin ana hedefi stratejik düzeyde karar destek sistemi olmalarıdır.

·        Yapay Zekâ sistemleri: Yapay Zekâ tekniklerini kullanarak her seviyede karar verme işlemine yardım eden sistemlerdir.

Yalnız burada şunu belirtmekte fayda vardır. Bu sistemlerde birisi başladığında bir öncekinin işi bitmemiştir. Hepsi bir kurumda değişik seviyelerde fonksiyonel olarak çalıştırılmaktadır. Bu sistemlerin yaygın olarak kullanılmasına gelişen yeni teknolojik donanım ve yazılımlar ile daha etkin ve verimli bir şekilde devam edecektir. Çünkü bu sistemler birbirini sürekli beslemektedir.

Yukarıda anlatılan bütün sistemler dikkat edilirse öncekilerin üzerine bazı özeliklerin eklenmesi ile geliştirilmiştir. Hiç birisinin karar verme yetenekleri yoktur. Başlangıçta sadece verileri otomatik olarak hazır hale getirmek amaçlanmış, daha sonra olanı rapor etmek ve yöneticiyi bilgilendirmek esas olmuştur. Bundan sonra yöneticinin karar vermesine yardımcı olacak alternatif çözümler sunabilecek destek sistemleri ortaya çıkmıştır. Yapay Zekâ sistemleri ise bunu bir adım daha ileri götürmekte ve bilişim sistemi değişik durumlar için kararlar verebilmekte ve yöneticiye alternatif çözümler üretebilmektedir. Önerilen çözümleri uygulamak veya uygulamamak yine yöneticinin insiyatifindedir. Yalnız burada önemli olan Yapay Zekâ tabanlı bir bilişim sisteminin karar verme özeliğinin de olmasıdır. Özelikle uzman sistemler, endüstri başta olmak üzere politikadan sağlık hizmetlerine hemen hemen bütün toplumsal olaylarda kullanılmaktadır. Bu sistemler sadece belirli bir uzmanlık alanı gerektiren olayların çözülmesinde veya karara bağlanmasında kullanılır. Bu konuda sayısız örnek bulmak mümkündür.[7]

 


[1] HARP Akademileri Komutanlığı Yayınlarından, Uzman Sistemler ve Yapay Zekâ, HARP Akademileri Basımevi, İstanbul, Mart-1996, S. 49

[2] Cogito 3 Aylık Düşünce Dergisi, Sayı: 13, Yıl: 1998, S. 27

[3] HARP Akademileri Komutanlığı YayınlarındanAdı Geçen Eser, S. 49-51

[4] Cogito 3 Aylık Düşünce Dergisi, S. 27-29

[5] HARP Akademileri Komutanlığı Yayınlarından, Adı Geçen Eser, S. 51-59

[6] Cogito 3 Aylık Düşünce Dergisi, S. 34-41

[7] Doç. Dr. Ercan ÖZTEMEL, OTOMASYON Aylık Elektrik Elektronik Makina Bilgisayar Dergisi, BİLEŞİM Yayıncılık A.Ş., Sayı: 69, Mart-1998, S. 72-74

 VİRÜSLER 

Virüs, bilgisayar programlarını istem dışı olarak etkileyen ve programların yapması gereken asıl fonksiyonlarını hiç yaptırmayan, kısıtlayan veya yanlış işlemler yaptıran yazılımlardır. Özellikle internet kullanımının yaygınlaşması, bilgisayarlar arasında sürekli bir bağın olması (ağ) virüslerin yayılmasını hızlandırmıştır. Her gün yeni birtakım virüs ortaya çıkmakta ve hızla yayılmaktadır. Virüsler genellikle assembler programlama dili ile hazırlanmış ve kapasiteleri 1 byte ile 3 KB arasındadır. 

Virüslerin aktif hale geçebilmeleri için çalıştırılabilen (EXE – COM uzantılı gibi) programlara bulaşması gerekir. Virüs bulaşan bir program çalıştırıldığında, virüs belleğe taşınır ve bellekte bulunan virüs bulunduğu sürece COMMAND.COM kütüğüne bulaşmayı ilk hedef olarak görür. Virüs bir kez bu kütüğe yerleştikten sonra sistemin her açılışında kendini belleğe yüklemekte ve çalıştırılan her programa bulaşmaktadır. 

 

Virüsler, EXE, COM, SYS, PRG, OVL, OBJ, LIB uzantılı dosyalara ve boot sektöre bulaşabilir. Bomba kısmı ise çalışmak için uygun şartların çalışmasını bekler. Buradaki uygun şart herhangi bir şey olabilir. Zamana bağlı şartlar olabileceği gibi sistemde VGA monitörün bulunması, hard diskin kapasitesi, ülke kodu gibi çok değişik şartlarda gözlenebilir. Bu tamamen virüs yazarının isteğine kalmış bir olaydır. Uygun şartlar oluşmazsa virüs sadece yayılmaya devam eder. Uygun şartlar oluştuğunda ise bomba kısmı çalışmaya başlar. Bomba kısmı sisteme zarar verebileceği gibi ekrana basit bir mesaj yazabilir veya sadece kullanıcıya şaka yapmak amacı ile zararsız etkiler yapabilir. 

Çoğu kişi sisteminde önemli şeyler barındırmaz, eğer sisteminizi ticari amaçlar dışında kullanıyorsanız virüs tüm hard diskinizi silmiş olsa bile fazla zarara uğramanız pek mümkün değildir. Büyük ihtimalle kaybettiğiniz programları çevrenizden bulmanız mümkündür. Fakat sisteminiz ticari amaçla kullanılıyorsa veya bir firmanın kullanımında ise maddi manevi zarar oldukça büyük olacaktır. Artı olarak bu tip bilgilerin yedeklenmediğini düşünün bu durumda problemin boyutları daha da büyüyecektir. Virüslerden korunmak için harcayacağınız emek ve zamanı bu kritere göre belirleyiniz. 

Kendinizin ve diğer kullanıcıların teknik seviyesi ve tecrübesi ne kadardır? Bazı tecrübeli kullanıcılar yedek aldıktan sonra bir şeyden şüphelenmedikçe virüslere karşı tedbir mahiyetinde hiçbir korunma işlemi yapmaya gerek duymazlar. Gerektiğinde virüsü disassambly edip anti virüsünü yazacak kadar tecrübeli kullanıcılar bulunmaktadır. Buna karşılık oldukça tecrübesiz kullanıcılarda vardır.  

Her ortamda virüs bulaşma ihtimali vardır. 1998 sensinde Novel firması 3800 adet virüslü disketi müşterilerine gönderdiyse, IBM ve NASA’nın bilgisayarları virüsten zarar gördüyse, 50 senelik tecrübeye sahip olsanız bile sisteminize virüs bulaşma ihtimali bulunmaktadır. PTT veya su idaresinin bilgisayarlarına girebilecek bir bilgisayar virüsünün aboneler ile ilgili kayıtları bozması sonucu 3-4 milyar telefon faturasını görerek hayatında bilgisayar kullanmamış olsa bile virüslerden zarar görmüş olur. 

 

Virüslerin yapısı 

Virüslerin yapısı temel olarak 3 kısımda incelenir. Bunlar sırası ile kopya üreticisi, gizleyici ve bomba kısımlarıdır. 

Kopya üretici: Bu bölüm virüsün yayılmasını,kendisini bir programdan diğerine kopyalamasını yani kısacası üremeyi sağlarlar. Virüslerin VİRÜS ismini alması temelde bu kısmın gerçekleştirmiş olduğu işlevden gelmektedir. 

 

Gizleyici: Virüsün fark edilmemesi için gereken işlemleri yerine getirir. Bu bir tür savunma mekanizmasıdır. Virüs yazarlarının antivirüslere karşı geliştirdikleri teknikler sonucu ortaya çıkmıştır. Amacı antivirüslerin ve kullanıcıların kendilerini tespit etmesini, antivirüslerin bilgisayar üzerinde çalışır durumda iken etkisiz hale getirilmesini sağlamaktır. 

 

Bomba: Bu bölüm virüs içerisinde yazarın istekleri doğrultusunda şartlar gerçekleştiğinde yapılması gereken olayı icra eden kısımdır. Virüs yazarının durumuna göre basit bir şaka veya korkunç bir HDD formatı olabilir. 

 

Virüslerin yazılma metodları

         Virüsler tip ayrımının yanı sıra, iki farklı metodla yazılabilir. 

1.       Nonresident virüsler (Run – time virüsler)

2.       Resident virüsler 

bütün virüsler temelde iki farklı şekilde çalışırlar. Bu ayırım virüslerin kendisinden değil DOS ortamında çalışan programlara sağlamış olduğu imkanlardan kaynaklanır. İyi bir virüsün yazılabilmesi ancak resident biçimi ile mümkündür. Bu gruptaki virüsler ileri teknikler kullanırlar. 

 

Nonresident virüsler

Nonresident virüsler ister DOSYA virüsü olsun ister BOOT sektör virüsü olsun bulaşma işini, kendileri aktif oldukları anda ilk buldukları diğer hedef bulaşma alanlarına kendilerini bir veya birden fazla kopyalayıp daha sonra kontrolü ana programa, boot sektör virüsü ise işletim sistemine bırakan virüslerdir. Bu tip virüsler için bir sonraki bulaşma işlemini, aynı şekilde yani tekrar çalıştıklarında gerçekleştirirler. Kısacası bu virüslerin yayılabilmesi için muhakkak bulaşılmış bir dosyanın çalıştırılması gerekmektedir. Aynı durum boot sektör virüsleri de geçerlidir. Nonresident virüsler zor fark edilirler çünkü sadece program çalıştırıldığında aktif hale gelip, yapmaları gerekeni yaptıktan sonra kontrolü ana programa vererek devre dışı kalırlar. Hafıza haritalarında gözükmezler. Bu nedenle fark edilmeleri oldukça zordur. 

 

Resident Virüsler

   Resident virüslerin nonresident virüslerden tek farkı adından da anlaşılacağı gibi hafızada sürekli çalışır durumda olmalarıdır Bu tip virüsler hafızada aktif halde bekleyerek kesmeler vasıtası ile bulaşma işlemini gerçekleştirirler. 

Virüs Tipleri  

Virüsler üzerinde yazılmış oldukları bilgisayar sitemlerine göre şekil alırlar. Üzerinde çalışılan donanım ve sistem programı virüslerin tipleri üzerinde belirleyici olarak etkin rol oynarlar. 

Worms (Solucanlar): Adını aldıkları canlılara benzeyen bu virüsler, girdikleri bilgisayar sistemimde birtakım ‘delikler’ açar. Kendilerini kopyalama özelliğine sahiptirler. İnternet yada yerel ağ üzerinde bilgisayardan bilgisayara yayılırlar. Bazıları zararsızdır ancak sistemde yer kaplar ve bilgisayarı yavaşlatırlar. Bazıları ise zararlıdır ve bilgisayara zarar verir. 

Trojan Virüsleri: Bu virüsler kendilerini kopyalayıp çoğalmazlar. Bilgisayara girdiklerinde kendisini özellikle gönderen kişinin buyruğuna girer ve ona hizmet ederler. Eğer bu hizmet kötü niyetli bir kişiye yapılıyorsa bu kişinin keyfiyetine bağlı olarak bilgisayarınızdaki bilgileri kaybedebilir, istemediğiniz bilgilerin bilgisayarınıza girmesini sağlayabilir, gizli dosyalarınıza ulaşabilir,modem yada hard diskiniz bozulabilir. 

Makro Virüsleri: Word Excel gibi makro kullanımına olanak sağlayan programların dosyalarına bulaşan virüslerdir. Bunlar Word yada Excel kullanarak hazırladığınız belgeye yerleşir ve bu belgeye her girişte aktif hale geçer.

Boot Virüsleri: Disketlerin ‘boot sector’ veya sabit disklerin ‘master boot sector’ diye isimlendirilen ilk sektörlerine sıçrarlar ve çoğalarak diğer bilgisayarlara disketler, e.mail gibi yöntemlerle bulaşır ve yayılırlar. Bulunması ve temizlenmesi en kolay virüslerdir çünkü yerleri bellidir. 

Dosya Virüsleri: Com, Exe gibi çalışabilir dosyalara bulaşırlar ve bu dosyalardan diğer dosyalara sıçrarlar. Ne kadar dosyaya sıçradıklarına bağlı olarak dosyanın boyutunu arttırırlar. Dosyaya bulaşan virüs yazılımı dosyanın sonunda bazende ortasında olabilir. Bu virüsler hafızada kalabilme özelliğine sahiptirler. 

Polimorfik Virüsler: Sürekli olarak kendini değiştiren virüslerdir. Bulunması ve temizlenmesi farklı teknoloji gerektiren bir virüs türüdür.  

Hoaxlar: Hoaxlar virüs olduğu söylenen fakat aslında virüs olmayan aldatmacalardır. Bunlar sadece kullanıcılarda panik yaratmak için hazırlanmış olabileceği gibi daha sonradan yazılacak bir virüsün etkisini artırmak amacıyla da hazırlanmış olabilir. 

 

Antivirüs Programları        

Antivirüs programlarının işleyişini genel olarak 3 ana gruba ayırmak mümkündür. Bunları tespit etme, tanımlama ve temizlemedir.

         Her virüs belli bir uzunlukta makine kodu yığınından oluşur. Bu kodlar her virüs için değişiktir ve virüsler bir dosyaya bulaştıklarında bu kodlar bulaşılan dosya üzerine yazılmış olur. Antivirüs programlarının ise virüslerin %95 oranındaki büyük bir bölümü için kullandığı teknik son derece basittir. Virüs üzerinde yapılan inceleme sonucu virüsün her kopyasında sabit kalan mümkün olduğunca uzun(yanlış alarma düşme ihtimalini azaltmak için) kod dizimini aramaktır. Bu şekilde binlerce virüsün imzası bir dosyada toplanır. Daha sonra virüs taraması yapılacak her dosyada bu binlerce imzanın her biri aranır. İmza bulunduğu takdirde dosyaya virüs bulaşmış demektir. Bunlardan sonraki aşama temizleme kısmıdır. Bilinen klasik tarzda yazılmış virüslerin hepsi bu metotla temizlenebilmektedir. Bu metodun dezavantajı yeni çıkan virüslere karşı etkisiz olmasıdır. Bundan dolayı antivirüs programlarının sık sık update edilmesi gerekir.

         Başka bir antivirüs tekniğinde aşılama tekniğidir. Bu teknik virüslerin çalışabilir dosyalara bulaşmak için kullandığı tekniği kullanır. Fakat bu defa bulaşan virüs değil virüsün bulaştığını fark edebilecek bir kod bölümünü programa eklemekten ibarettir. Eklenen bu kod, program her çalıştığında kendi kendisini kontrol etmesini ve temizlemesini sağlar. Aşılama tekniğinde çalışabilir her dosyaya bu program parçasının bulaşması sağlanır.

Virüsün Bulaştığına Dair Şüphe Edilecek Durumlar: 

 

  1. Bazı virüsler bilgisayar üstünde bulunan tüm sürücüleri bulaşılacak dosya bulmak için tarar. Örneğin disketten çalıştırdığınız bir program harddisk üzerinde hiçbir işlem yapılmasına gerek yokken , harddisk’e erişim gerçekleştiriyorsa bunu büyük ihtimalle virüs yapmaktadır. 
  2. Antivirüs programları veya kontrol dosyaları siliniyorsa , yanlışlıkla kendiniz silmediyseniz bunu yapan büyük ihtimalle virüstür.
  3. RAM belleğinizin miktarı belirgin olmayan bir şekilde azalmış ise hafızada bir virüs aktif halde olabilir.
  4. Harddisk’inizin çalışma hızının sebepsiz yere düşmesinde virüslerden kaynaklanıyor olabilir.
  5. Eğer bilgisayarınızın ve programlarınızın çalışma hızı beklenmedik bir şekilde düştü ise resident bir virüsün hafızada aktif olması ihtimali oldukça yüksektir.

 

Virüsün Bilgisayara Bulaşabilme Yolları:  

 

  1. Temiz olduğuna emin olamadığınız disketlerden 
  2. Bir program yüklemek amacı ile kullandığınız CD’lerden.
  3. E-maillerden ve e-mail yolu ile alınmış dosyalardan.
  4. Çeşitli karşılıklı görüşme programları (Mirc, Icq) ve bunlar aracılığı ile alınan dosyalardan.
  5. Ağ komşularından bağlı olduğunuz virüslü bir bilgisayardan (ağ paylaşımı açık olduğu durumlarda)

 

Virüslerden Korunma yolları 

  • İyi bir antivirüs programı yüklenmesi ve bunun düzenli bir şekilde update edilmesi.
  • Kullandığımız bilgisayarlarda gelişigüzel her disketin kullanılmaması.
  • İşimize yaracağını kesin olarak bilmediğimiz, güvenilir olmayan kişilerden alınan cd’lerin kullanılmaması ve bunlardaki programların yüklenmemesi.
  • Tanımadığımız kişilerden gelen e-mailleri gerekirse hiç açmamak, özellikle sonu exe olan dosyalar karşı temkinli davranmak.
  • Ağ paylaşımlarına hiçbir zaman tam paylaşım vermemek, paylaşım verilmesi gerekiyorsa parolaya bağlı paylaşıma verilmesi. 

 

Notlar: 

  •  Virüsler kendiliğinden oluşmaz. Bir programcı tarafından yazılması gerekir.
  •  İyi niyetli virüslerde vardır.
  • Virüsler, bir disket yada program makinede çalıştırılmadığı sürece bulaşmaz.
  • Disketten bilgi okunması virüs bulaştırmaz.
  • Protect (koruma) yuvası kapalı olan disketin virüs bulaştırma olasılığı daha azdır.
  • Virüsler, veri (data) dosyalarına bulaşmazlar.

 HACKER’LIĞIN KISA TARİHÇESİ

1969 Öncesi. Önce bir telefon şirketi vardı: Bell Telephone. Ve zamane hacker’ları. Tabii, 1878’de onlara hacker denmiyordu henüz. Telefon santrallerine operatör olarak alınmış, onun telefonunu buna, bununkini ona bağlayan şakacı birkaç genç delikanlı.

Artık telefon santrallerinde neden bayan operatörler tercih edildiğini anlıyorsunuz!

Şimdi, 1960’larda ortaya çıkan gerçek bilgisayar hacker’larına gelelim. ABD’nin dahiler çıkaran ünlü üniversitesi MIT’de (Massachusetts Institute of Technology) bilgisayarlar kullanılmaya başlandığında, bazı öğrenci ve asistanlar, bu makinelerin nasıl çalıştığını çok merak ettiler, bu yeni teknoloji hakkında ne varsa öğrenmeye çalıştılar. O günlerde bilgisayarlar, ısı kontrollü cam odalarda kilitli olan devasa makinalardı.

Bu ağır metal yığınlarını çalıştırmak binlerce dolara mal oluyordu. Programcılar bu dinozorları pek de kolay kullanamıyordu. Bu yüzden, zeki olanlar, hesaplama işlemlerini daha çabuk yapabilmek için “hack” dedikleri programlama kısayolları yarattılar. Bazen bu kısayollar orijinal programdan daha iyi tasarlanmış oluyordu.

Belki de bütün zamanların en iyi hack’lerinden biri, 1969’da, Bell laboratuarlarındaki iki çalışanın, Dennis Ritchie ve Ken Thompson’un bilgisayarların artık açık kurallarla çalıştırılması gerektiğini düşünmesiyle yaratıldı. İkili, geliştirdikleri bu yeni standart işletim sistemine UNIX ismini verdiler.

l 1970-1979. 1970’lerde siber cephe alabildiğine açıldı. Bu işle ilgilenen herkes, kablolarla bağlanmış bir dünyanın nasıl çalıştığını araştırmaya ve bulmaya çalışıyordu. 1971’de, John Draper isimli bir Vietnam gazisi, Cap’n’Crunch (mısır gevreği markası) kutusundan çıkan promosyon düdüklerin 2600 MHz tonda ses çıkarttığını fark etti. Bedava telefon görüşmesi yapmak için düdüğü telefonun alıcısına üflemek yeterliydi.

O zamanın hacker’ları, “phreaking” adı verilen bu tür yöntemlerin kimseyi incitmediğini, telefon hizmetinin sınırsız bir kaynak olduğunu ileri sürüyorlardı. Hackerlar dünyasında tek eksik sanal bir kulüp binası idi. Dünyanın en iyi hacker’ları nasıl tanışacaklardı? 1978 de, Chicago’lu iki genç, Randy Seuss ve Ward Christiansen, ilk kişisel BBS’i (Bulletin Board System – İlan Tahtası Sistemi) kurdular. BBS’ler günümüzde halen çalışıyor.

l 1980-1986. Bildiğiniz gibi IBM firması, 1981’de bağımsız işlemcisi, yazılımı, belleği ve depolama birimleri olan yeni bir bilgisayarı duyurdu. Bu modele PC (Personal Computer-Kişisel bilgisayar) adını verdiler. Bu makinelerden biriyle istediğinizi yapabilirdiniz. Gençlerin Chevrolet’lerini bırakıp PC’lere, “Commie 64” (Commodore64) ve “Trash-80”lere (TRS80-Tandy) düştükleri zamanlardı bunlar.

1983 yılında çevrilen War Games (Savaş Oyunları) adlı film, hacker’lığı farklı bir cepheden ele aldı: Bu film izleyicileri hacker’ların her bilgisayar sistemine girebileceği konusunda uyarıyordu. Ama alttan alta, hacker’ların çevresinde hep güzel kızların olduğu mesajı da alınıyordu.

Her geçen gün daha fazla kişi online dünya ile tanışıyordu. Askeri amaçlarla kurulan, sonradan üniversiteler arasında bir ağ haline gelen ARPANET, artık Internet’e dönüşüyordu; BBS’lere karşı tam bir ilgi patlaması yaşanıyordu. Milwaukee’de kendilerine The 414’s diyen bir hacker grubu, Los Alamos Laboratuarlarından Manhattan’daki Sloan-Kettering Kanser Merkezi’ne kadar değişen pek çok kurumun sistemine girdiler. Artık polisin işe karışma zamanı gelmişti!

l Büyük Hacker Savaşı. 1984’e, kendine Lex Luthor adını veren bir kişi Legion Of Doom (LOD – Kıyamet Lejyonu) adlı hacker grubunu kurdu. Adını bir çizgi filmden alan LOD, en iyi hackerlara sahip siber-çete olarak ün saldı. Ta ki grubun en parlak üyelerinden Phiber Optik isimli gencin, grubun bir diğer üyesi Erik Bloodaxe ile kavga edip kulüpten atılmasına kadar. Phiber’in arkadaşları rakip bir grup kurdular: Masters Of Deception (MOD). 1990’den itibaren, LOD ve MOD, iki yıl boyunca online savaşlar sürdürdüler, telefon hatlarını kilitlediler, telefon görüşmelerini dinlediler, birbirlerinin özel bilgisayarlarına girdiler. Sonra Federaller (FBI) olaya el attı, Phiber ve arkadaşları tutuklandı. Bu olay, bir dönemin sonunun geldiğini haber veriyordu.

l Yasaklar (1986-1994). Devlet de online olunca, eğlence bitti. Kongre, ciddi olduklarını göstermek için, 1986’da Federal Computer Fraud and Abuse Act (Federal Bilgisayar Sahtekarlığı ve Kötüye Kullanma) adı altında bir yasa çıkardı. Bu boyutta hacker’lık ağır bir suç oldu!

1988’de Robert Morris Internet worm (Internet solucan’ı) adını verdiği bir hack yöntemi ile ortaya çıktı. Net’e bağlı 6000 bilgisayarı göçerterek, yeni yasayla yargılanan ilk kişi olma şerefine erişti. Sonuç: 10.000 dolar para cezası ve çok fazla saat toplum hizmeti.

Bir süre sonra, tutuklananları saymak için parmaklar yetmemeye başladı. Aynı yıl Condor takma adıyla tanınan ünlü hacker Kevin Mitnick, Digital Equipment Company şirketinin bilgisayar ağına girdi. Yakalandı ve 1 yıl hapis cezasına mahkum oldu. Sonra adaşı Kevin Poulsen telefon hatlarına girmekle suçlandı. Kevin hemen ortadan kaybolarak adaletin uzun kolundan 17 ay boyunca saklandı.

Sundevil Operasyonu, ABD hükümetinin ülkedeki tüm hacker’ları (LOD dahil) ele geçirmek için 1990’da başlattığı bir operasyondur. Bu girişim bir işe yaramadı; ancak bir yıl sonraki Credux operasyonun MOD’ın 4 üyesinin hapisle cezalandırılmasıyla sonuçlandı. Phiber Optik federal hapishanede bir yıl geçirdi.

l 1994’den Bugüne. 1994 yazında, Rus mafyasının eline düştüğü ileri sürülen Vladimir Levin adlı bir genç, Citibank’ın bilgisayarlarına girerek müşterilerin hesaplarından, bir söylentiye göre 10 milyon dolardan fazla parayı (resmi açıklamaya göre 2.5 milyon dolar) İsrail’deki banka hesaplarına transfer etti. Levin, 95 yılında Interpol tarafından Heatrow Havaalanında tutuklandı; Citibank yaklaşık 400.000 dolar haricinde tüm parasını geri aldı. Hackerların art arda tutuklanması siber ortamda ani bir dolandırıcılık azalmasına neden oldu.

Bazı insanlar önceki hatalarından ders almadılar tabii. 1995 Şubatında Kevin Mitnick tekrar tutuklandı. Bu sefer FBI onu 20 bin kredi kartı çalmakla suçladı. Daha sonra çalınmış cep telefonu numaralarını kullanması nedeniyle dava açıldı. Davası 1999 Ocak ayında görülecek olmasına karşın, mahkeme onu kefaletle serbest bırakmama kararı aldı ve hapisteyken lehine delil toplamak için olsa bile bilgisayar kullanmasını yasakladı. Kevin Mitnick serbest kaldığında bile büyük olasılıkla göz altında tutularak bilgisayarlara erişimi engellenecek.

Mitnick’in zincirlerle götürüldüğünü devlet televizyonunda görmek, online kanunsuzlarına karşı toplumun sempatisini azalttı. Net kullanıcıları “password sniffer” gibi araçlar kullanarak özel bilgilere sızan veya “spoofing” gibi bir makineyi kandırarak hacker’a giriş izni veren araçlar kullanan hacker’lardan dehşete kapıldılar.

Bunu ister anarşinin sonu, ister serbestliğin ölümü olarak adlandırın, artık hacker’lar romantik anti-kahramanlar, sadece bir şeyler öğrenmek isteyen farklı (tuhaf) insanlar olarak kabul edilmiyorlardı. Dünya piyasasını Net üzerinden yönetme vaadiyle filizlenen online ticaret, korunmaya ihtiyaç duyuyordu. Hacker’lar birden dolandırıcı niteliği kazandılar. Gerçi bazıları Mitnick’i kahraman ilan ettiler, yargılanmadan infaz edildiğini ileri sürerek serbest bırakılması için kampanyalar başlattılar (bkz. www.2600.com); ancak Mitnick dışında hiçbir hacker bu ölçüde benimsenmedi.

Peki şimdilerde neler oluyor? Internet dünyasında yasadışı yöntemlere sıkça başvuruluyor, ancak eskisi gibi efsaneleşmiş isimler çıkmıyor.

Yine de Aldous Huxley’in bir zamanlar söylediği gibi, olaylar görmezlikten gelinmekle yok olmazlar. Bilgisayar yer altı dünyasında hep söylenen şu sözü de unutmayın: İyi bir hacker’san, ismini herkes bilir. Ama büyük bir hacker’san kimse kim olduğunu bilmez.

 PC SORUNLARINA KOLAY ÇÖZÜMLER.

            Donanım ve yazılımların birbirleri ile uyumsuz çalıştıkları, her donanımın her işletim sistemi ile aynı performansı sunmadığı günümüzde PC kullanıcılarının sıklıkla karşılaştığı bazı sorunlara ayrıntılı çözümler bulmaya çalıştım.

            PC kullanımı, gelişen donanımlar ve işletim sistemleri ile her geçen gün daha da yaygınlaşırken beraberinde de yeni sorunları getiriyor. Her sorun ayrı bir bilgi birikimi ile çözüme ulaştırılabiliyor. Her PC kullanıcısı değişik konfigürasyonlarda farklı donanım problemleri ile karşılaşıyor. Donanım hakkında bilgi ve tecrübe ise bu problemleri çözmeye çalışırken ediniliyor. Birçok donanım problemi zor gözükse de en fazla birkaç dakika içinde kolaylıkla çözülebiliyor. Diğer yandan kullanıcılar PC performanslarının yanı sıra kullanım kolaylığı da arıyorlar. İşletim sistemleri kullanıcıya bu kolaylıkları sağlarken kullanıcının da bu kolaylıkları keşfetmesi gerekiyor.

            Unutulmamalıdır ki işletim sistemleri göründüğünden çok daha fazla işlemi bir arada gerçekleştirirken kullanıcılarda bu işlemleri hızlandıracak yolları bulmalıdır 

 

SABİT DİSKLER…

1)      SABİT DİSKLERDE DMA NEDİR? NASIL AÇABİLİRİM? 

DMA (Direct Memory Acces) yada diger adıyla ‘bus mastering’ bir sabit diskin bilgiyi doğrudan RAM’e yani belleğe atarak bilgisayarın işlemcisini daha az kullanmasını sağlayan ve otomatik olarak bilgisayarı hızlandıran veri iletişim tekniğinin adıdır. Sabit diskinizin DMA özelliğini açmak için Windows ta bilgisayarım’ a sağ tıklayın ve özellikleri seçin. Aygıt yöneticisi bölümüne girin ve oradan disk sürücüleri bölümünü seçin DMA özelliğini açmak istediğiniz sabit diskinize çift tıklayın ve özellikler seçeneğine girip DMA yazan kutuyu işaretli değilse işaretleyin. 

2)      NİYE 2,1 GB BOYUTUNDAN DAHA BÜYÜK BİR PARTİTİON OLUŞTURAMIYORUM?

Windows 95 OSR2 sürümünden daha eski bir Windows kullanıyorsanız FAT 16 Sistemini kullanmak zorundasınız. Çünkü  Windows’un eski sürümlerinde maxımum ‘partition’ boyutu 2.1 GB dir. Eğer sabit diskinizin boyutu 2.1 GB dan büyükse ve eski bir Windows  sürümü kullanıyorsanız birden fazla partition yaparak sabit diskinizi bu şekilde kullanmak zorundasınız. Eğer Windows 95 OSR2 veya daha yeni bir Windows sürümü kullanıyorsanız ve yine 2.1 GB daha büyük bir partition oluşturamıyorsanız siz FAT 32 kullanmıyorsunuz demektir. Bu problemi çözmek için FDISK programını kullanmalı ve partition tanımlaması yapmadan önce ilk baştaki büyük disk deste       ğini etkinleştirmek ister misiniz sorusuna evet cevabı vermeniz gerekiyor. 

3) WİNDOWS DİSK BİRLEŞTİRİCİ KULLANIRKEN İŞLEM DURUYOR VE SÜRÜCÜNÜN İÇERİĞİ DEĞİŞTİ YENİDEN BAŞLATILIYOR HATA MESAJI ÇIKIYOR.

Bu durum genellikle sabit diskte bir problem varsa ortaya çıkıyor. DOS moduna geçerek SCANDİSK.EXE yazın ve ENTER tuşuna basın. ‘SCANDİSK’ işlemi yapılırken sabit diskinizde ‘bad sector’ bulunursa scandisk’in bu hatalı sectorleri işaretlemesine izin verin. Scandisk işlemi bittikten sonra Windows’u yeniden başlatın ve disk birleştirici programını tekrar başlatın

Disk birleştirici kullanırken herhangi başka bir programı çalıştırırsanız bu hata mesajı yine çıkar.

Bu nedenle disk birleştirici çalıştırırken başka bir program kullanmamaya dikkat edin. Aksi taktirde disk birleştirici durup en baştan başlayacaktır. Bu da zaman kaybetmenize neden olacaktır.

Disk birleştirici kullanmaya başlamadan önce açık olan tüm programları kapatmalısınız.

Arka planda yani görünmeden çalışan antivürüs programı gibi programları da kapatmak için [CTRL] + [ALT] + [DEL] tuşlarına basarak Task Manageri çalıştırın. Explorer ve Systray dışındaki tüm programların görevini sonlandırın ve disk birleştiriciyi yeniden başlatın. 

4)     BİLGİSAYARIMA YENİ BİR SABİT DİSK TAKTIM, ANAKARTIM SABİT DİSKİ TANIMADI VE ‘WİNDOWS KORUMA HATASI’ İLE KARŞILAŞIYORUM

Sabit diskinizin üzerinde yer alan ‘jumper’ ayarlarını doğru yapmadığınızda bu problemle karşılaşabilirsiniz. ‘jumper’ ayarlarında genellikle üç seçenek vardır. ‘Master, Slave ve Master with Slave present’ eğer bu harfler sabit diskin üzerinde belirtilmemişse yada sabit diskin yanında bir kullanım kılavuzu verilmediyse bu ayarları sabit diskinizin üreticisinin WEB sitesinde bulabilirsiniz. 

5)     YENİ BİR SABİT DİSK ALDIM VE ESKİ SABİT DİSKİMDEKİ TÜM DOSYALARI YENİ SABİT DİSKİME KOPYALAMAK İSTİYORUM.

Dosyalarınızı eski sabit diskinizden yeni sabit diskinize kopyalamak için Windows ile birlikte gelen Xcopy programını kullanabilirsiniz.  Bilgisayarınızı tekrar başlatıp DOS moduna girin. C: konumuna geldikten sonra CD\ yazıp [Enter] tuşuna basın. Daha sonra path=c:\Windows\command yazıp yine [Enter] tuşuna basın. Şimdi Xcopy programını xcopy/k/e/h c: *.* d:\ yazarak çalıştırın. Bu şekilde bütün dosyalarınız eski sabit diskinizden (c:) yeni sabit diskinize (d) kopyalanacaktır. Disk sürücülerinizin başlangıç harfleri c ve d’den farklı ise bunları değiştirmeniz gerekebilir.

Bu işlem bittikten sonra bilgisayarınızı kapatın ve ‘Jumper” ayarlarınızı değiştirin ve yeni sabit diskinizi ‘master’ eski sabit diskinizi ise ‘slave’ yapın.  

EKRAN KARTLARI… 

6)      EKRAN ÇÖZÜNÜRLÜĞÜMDE  640X480 VE 256 RENKTEN BAŞKA SEÇENEK GÖREMİYORUM.

Windows ekran kartınızı tanımadığında ya da yanlış sürücü yüklendiğinde otomatik olarak varsayılan VGA sürücünü yükler ve size başka görüntü seçeneği sunmaz. Bu problemi çözmek için ekran kartınızın güncel sürücüsünü yüklemelisiniz. Masaüstüne sağ tıklayın ve Özelliklere girin Ayarlara sol tıklayıp ‘Gelişmiş’ seçeneğine tekrar sol tıklayın. Adapteri’ işaretleyip Değiştire sol tıklayın. Karşınıza çıkan ekranda Disketi Varı seçin. Daha sonra ‘Araştır’ diyerek Windows’a ekran kartının sürücüsünün olduğu yeri gösterin. Böylece ekran kartınız gerçek sürücüleri ile yüklenecek ve başka çözünürlük ve renk seçeneklerine sahip olacaksınız.  

7) WİNDOWS AÇILDIĞINDA EKRANDA DİKEY VEYA YATAY ÇİZGİLER OLUŞUYOR VE HİÇ BİR ŞEY OKUNMUYOR YA DA GÖRÜLMÜYOR.

Ekran kartınızın ayarlarında monitörünüzün desteklediği maksimum tarama değeri (refresh rate) üzerinde bir seçenek işaretlenmiş.  Düzeltmek için bilgisayarınızı yeniden başlatın ve Güvenli Kipte açın. Görüntü Seçeneklerinden Ayarlara oradan da Adapter’a girin. Ekran çözünürlüğünde 60 Hz’i seçin ve bilgisayarınızı yeniden başlatın. Windows doğru olarak açılacaktır. Eğer 60 Hz size yetmiyorsa veya daha yüksek bir çözünürlüğe çıkmak istiyorsanız bu ayarı daha sonra değiştirebilirsiniz 

8)      AGP BİR EKRAN KARTI ALDIM ANCAK PCI SLOTUNA GİRMİYOR.

AGP ekran kartları sadece AGP ekran kartlarını destekleyen anakartlar da çalışır. Eğer ki AGP ekran kartı aldıysanız ve anakartınız eski ve AGP slotu yoksa çalıştırmak için anakartınızı da değiştirmeniz gerekecektir. 

9) EKRAN KORUYUCUM DEVREYE GİRDİKTEN VE WİNDOWS BİLGİSAYARI ASKIYA ALDIKTAN SONRA FAREMİ HAREKET ETTİRİYORUM KLAVYEDE BİR TUŞA BASIYORUM AMA MAKİNEM AÇILMIYOR.

BIOS  ayarlarında Power saving bölümünde Event Tımer seçeneği kapatılmışsa bilgisayar ‘Wake Up’ özelliğini gerçekleştiremez.Bunun düzelmesi için BIOS ta Event Tımer seçeneğini aktif hale getirin. 

10)  BİLGİSAYARIMI AÇARKEN ÜÇ KISA SİNYAL SESİ GELİYOR VE MONİTÖRÜME GÖRÜNTÜ GELMİYOR.

Bilgisayar açıldığında gelen üç kısa sinyal sesi ekran kartıyla ilgili bir problem olduğunu göstermektedir. Ekran kartını yerinden çıkarıp tekrar takın. Kart yerine oturmamış veya yerinden çıkmış olabilir. Ekran kartının anakarta giren ayakları kirlenmiş olabilir. Kuru bir bezle silin  yine çalışmıyorsa ekran kartınızın yerine başka bir ekran kartı takın. 

SES KARTLARI…

11) BİLGİSAYARIMDAN ÇIKAN SESLER TİTRİYOR VEYA TEKRAR EDİYOR 

Sık sık  karşılaşılan ses kartları ile ilgili bu problem genellikle IRQ çakışması nedeniyle ortaya çıkıyor. Ses kartı ile aynı IRQ ‘yu kullanan anakarta bağlı başka bir kart bu probleme neden olabiliyor.  Bir çok ses kartı IRQ7 ‘ i veya varsayılan olarak IRQ5 ‘i kullanmak isterken başka kartalar IRQ5’ i veya  paralel porta atanmış olan IRQ7 ‘ yi kullanmak isterler. ‘Device Manager’ dan kaynak çakışması olup olmadığını kontrol edin. Varsa ses kartınıza boş bir IRQ bulun ve kendiniz bu IRQ yu ses kartına atayın.

Eğer probleminiz hala devam ediyorsa, bir başka neden de DMA çakışması olabilir yada ses kartınız 16 bit DMA modunu desteklemeyen eski bir kart olabilir. Bu problemi çözmek için denetim masasına gidin ve sistem ikonunu çift tıklayın ‘Device Manager’ kısmından ‘Sound’ , ‘Video and  Game Controllers’ seçeneğine girin. Ses kartınıza çift tıklayın ve kaynaklar seçeneğine girin ‘Automatic Settings’ kutusunun işaretini kaldırın. Setting based on kutusunu seçin ve basic Configuration 7 yi seçin. Eğer Sound Blaster 16 plug and play kartı veya benzer uyumlu bir kart kullanıyorsanız basic configuration 0004’ ü seçin ve 8 bit DMA kullanın

12) HOPARLÖRLERDEN GÜRÜLTÜ GELİYOR.

Ses kartı, PC nizin güç kaynağından etkileniyor olabilir ses kartınızı başka bir slota takın başka bir nedende mikrofon olabilir. Mikrofonun sesini ses ayarlarından kapatın veya mikrofonu çıkartın eğer sorun hala devam ediyorsa ses kartını sabit disktende uzak bir yere takın sorunun devamı halinde CD sürücüsünden ses kartına giden kabloyuda kontrol edin kabloyu değiştirin yada yalıtım için etrafını bir bant ile sarın  

13) MİDİ DOSYALARINI ÇALARKEN SES ÇIKIYOR AMA WAW VE MP3 DOSYALARINI ÇALARKEN SES ÇIKMIYOR.

Problem Windows’ un ses kartı için yaptığı otomatik ayarlar ile ilgili olabilir. Kartınızı başka bir PCI slota takın. 

14) TASK BARDA SES ÖZELLİKLERİ İÇİN KULLANDIGIM İKON ÇIKMIYOR

Başlangıç menüsünden ayarlara gidin, oradanda  denetim masasına girin ‘Multimedia’ ikonuna çift tıklayın. ‘show volume control on the task bar’ kutusunu işaretleyin uygulaya tıklayın ve OK diyerek bu pencereden böylece task bardaki hoparlör ikonuna çift tıklayarak  ses özelliklerine girip istediğiniz ayarları yapabilirsiniz.

 15) SES KARTIMIN SES KAYIT ÖZELLİĞİNİ KULLANABİLİYORUM AMA MİKROFON KULLANARAK SES KAYIT YAPMAK İSTEDİĞİMDE MIXER’DE SES DALGASINI GÖRMEME RAĞMEN SES ÇIKMIYOR.

Taskbar’daki ‘Ses Özellikleri’ ikonunu çift tıklayın ve Seçeneklerden Properties’e girin. Mikrofon’un olduğu kutunun işaretli olup olmadığını kontrol edin ve değilse kutuyu işaretleyin.

 16) BİLGİSAYARIMA YENİ BİR CD SÜRÜCÜ EKLEDİM AMA WİNDOWS CD SÜRÜCÜMÜ TANIMADI.

Özellikle BIOS’un CD sürücünüzü tanıyıp tanımadığını kontrol edin. Eğer tanımıyorsa CD sürücü IDE kablosunu kontrol edin. Ayrıca güç kaynağından elektrik alıp almadığına da bakın.

Eğer BIOS CD sürücünüzü tanırsa Windows’ta Denetim Masası’na girip Sistemden CD sürücünüzü kaldırın ve Windows’u yeniden başlatın.

Yeni bir CD sürücü eklerken ‘Jumper’ ayarlarının doğru olup olmadığını kontrol edin. Eğer IDE bağlantınızda çift sürücü varsa bunlardan birinin ‘Master’ diğerinin ‘Slave’ olmasını sağlayın. Eğer ikisi de ‘Master’ veya ‘Slave’ ise Windows sürücünüzü tanımayabilir.

 17) CD SÜRÜCÜMÜN HARFİ F AMA SÜREKLİ KAYBOLUP BİR AĞ SÜRÜCÜSÜ GİBİ GÖZÜKÜYOR.

Bu problemin genel sebebi Netware ağ ayarlarıdır. Eğer CD sürücüsünün adı ile Birincil Ağ sürücüsünün adı aynı olursa bu problem ortaya çıkıyor. Eğer ‘Map’ edilmiş bir ağ sürücünüz varsa ve aynı adı taşıyan bir CD sürücü tanımlı ise Ağ Sürücüsü CD sürücünün yerine çalışır ve CD sürücü çalışamaz hale gelir.

Bu problemi çözmek için, Ağ Ayarları’nda Netware özelliklerinde ‘Birincil Ağ Sürücüsü’ adını, F’ten başka bir harf olarak tanımlayın.

 18) CD SÜRÜCÜMÜN HARF ADINI NASIL DEĞİŞTİREBİLİRİM?

Başlangıç Menü’sünden ‘Ayarlar’ a oradan da ‘Denetim Masası’ na girin ve ‘Sistem’ ikonunu çift tıklayın. ‘Device Manager’ kısmında adını değiştirmek istediğiniz CD Sürücü’nün ikonunu çift tıklayın. Ayarlar kısmında tanımlanmış başlangıç ve bitiş harflerinin her ikisini birden değiştirin ve Denetim Masası’na geri dönün. Bu değişikliklerden sonra bilgisayarınızı yeniden başlatmanız gerekebilir.

 19) CD SÜRÜCÜM DOS MODUNDA ÇALIŞMIYOR

Bu problemi çözmek için CD sürücünüzün DOS sürücülerine ihtiyacınız olacak. Donanımınızı alırken size verilen DOS sürücülerini yüklemelisiniz. Ayrıca sisteminizde yer alan ‘autoexec.bat’ dosyanıza şu satırı eklemelisiniz:

C:\windows\command\mscdex.exe/d:mscd000

Ayrıca ‘config.sys’ dosyasına da şu satırı eklemeniz gerekmekte:

Device=C:\path\cdrom.sysy/D:mscd000

Burada ‘path’ yazan yere CD sürücünüzün harf adını ve ‘cdrom’ yazan yere de CD sürücünüzün adını yazmalısınız.

 20) GÜVENLİ KİP’TE CD SÜRÜCÜMÜ NASIL ÇALIŞTIRABİLİRİM?

Daha önceki problemde belirtildiği gibi DOS sürücülerin yüklenmiş olması gerekiyor.

Bilgisayarınızı yeniden başlattıktan sonra ‘Windows 95 başlıyor’ yazısını gördüğünüz sırada [F8] tuşuna basın ya da Windows 98’de PC açılırken [CTRL] tuşuna basın. Komut İşlemcisi’nde win/d:m satırını yazın ve [Enter] tuşuna basın. Böylece Windows güvenli kipte açılacak ve CD veya DVD sürücünüz varsa güvenli kipte kullanabileceksiniz.

 

21) CD SÜRÜCÜME YENİ BİR CD YERLEŞTİRDİĞİMDE OTOMATİK OLARAK BAŞLAMIYOR.

‘Başlat’ menüsünden ‘Ayarlar’, oradan da ‘Denetim Masası’ na gidin. ‘Sistem’ ikonunu çift tıklayın. ‘Device Manager’ kısmından CD sürücünüzün üzerine çift tıklayın ve ‘Auto Insert Notification’ kutusunu işaretleyin ve Denetim Masası’na geri dönün.

Başka bir çözüm de profesyonel kullanıcılar için. ‘Başlat’ menüsünden ‘Çalıştır’ a girin ve ‘regedit’ yazarak [Enter] tuşuna basın. ‘Registry Editör’ e girdiniz. HKEY_LOCAL_MACHINE\SYSTEM\CurrentControlSet\Services\CDRom anahtarına bir bakın. Eğer ‘Autorun‘ yoksa ‘Autorun’ adında yeni bir anahtar yaratın ve anahtarın değerini ‘1’ yapın. ‘Autorun’ özelliğini kapatmak isterseniz bu değeri ‘0’ yapın.

 22) CD SÜRÜCÜM UZUN DOSYA İSİMLERİNİ OKUYAMIYOR.

‘Real Mode’ kullanıyorsanız ya da DOS sürücüleri düzgün yüklenmediyse bu problem yaşanabilir. Sürücülerinizi güncelleyin ve sürücünün eski satırlarını ‘autoexec.bat’ ve ‘config.sys’ dosyalarından silin. Problem çözülecektir.

 23) CD SÜRÜCÜME TAKTIĞIM MÜZİK CD’SİNİ DİNLEYEMİYPRUM

Cd sürücünüzün ses kartınıza bağlanmış olması gereken ses kablosunu kontrol edin, çıkartıp tekrar takın. Ses kartının üzerinde ‘CD-in’ yazan yere takılı olup olmadığını kontrol edin. Ayrıca windows saatinin yanındaki ses kontrol ikonuna tıklayın. Ses kontrolünde CD sürücünün sesini açın.

 24) BİLGİSAYAR AÇILIRKEN ‘MEMORY’ HATASI VERİYOR VE RAM BOYUTU DOĞRU OLARAK GÖSTERİLMİYOR.

Bu problem, RAM’lerin slotlara doğru oturmamış olmasından, slota değen ayakların kirli olmasından ya da RAM’lerin arızalı olmasından dolayı olabilir. RAM’leri slottan çıkartıp yeniden yerleştirin. RAM’leri takarken ayakları yumuşak silgi ile silin.

RAM’leri teker teker takarak çalıştırın. Böylece arızalı bir RAM varsa farkedebilirsiniz. Eğer SIMM RAM kullanıyorsanız aynı boyutta olan RAM’leri takmalısınız. Yani bir 32 MB RAM ile bir 64 RAM beraber çalışmayabilir. Bu arada RAM lerin çalışma hızları da aynı olmalı. 60ns bir RAM ile sadece 60ns bir RAM bir arada çalışabilir. Eğer DIMM RAM kullanıyorsanız daha yavaş olan RAM’I birinci slota takın. Slot numaraları anakart üzerinde gösterilmiyorsa anakartın kullanım kılavuzuna bakın. RAM’lerin slotlara düzgün bir şekilde takıldığından emin olun.

 25) BİLGİSAYARIM AÇILIRKEN ‘BOOTABLE DRİVE NOT FOUND’ VEYA ‘OPERATİNG SYSTEM NOT FOUND’ HATA MESAJLARI ÇIKIYOR.

Boot drive’ınız aktif hale getirilmediyse bu problem ortaya çıkar. Yani işletim sisteminin yüklü olduğu sürücünün ‘partition’ ının aktif hale getirilmesi gerekmektedir. Bunu Fdisk.exe ile düzeltin.

‘Operating system not found’ hata mesajı bir virüs ya da herhangi bir başka nedenle Master Boot Record’un silinmesi ya da zarar görmesinden dolayı ortaya çıkar.

Bir başlangıç disketi ile c: sürücüsünde iken fdisk /mbr yazarak Master Boot Record’u düzeltebilirsiniz.

 26) SABİT DİSK SÜRÜCÜMÜN BAŞLANGIÇ HARFLERİ DEĞİŞTİ.

Sabit disk’inize yeni bir ‘partition’ eklediyseniz veya varolan bir ‘partition’ ı sildiyseniz başlangıç harfleri değişebilir. Yeni bir logical drive yaratarak yeni bir başlangıç harfi ekleyebilirsiniz. Eğer bir ‘partition’ sildiyseniz, ‘partition’ ın temsil ettiği başlangıç harfi silinir. Yeni bir ‘partition’ ismi CD sürücü ya da çıkarılabilir başka bir sürücünün adını alır ve diğer sürücülerin adlarını alfabetik sırada iteler.

 27) FLOPPY DİSK SÜRÜCÜSÜ’NÜN IŞIĞI SÜREKLİ YANIYOR VE DİSKETLERİ OKUYAMIYOR.

Floppy Sürücüsü’nün kablosu ters takılmış. Kabloyu yerinden çıkarıp doğru olarak takın.

 28) BIOS ŞİFREMİ KAYBETTİM VE PC’Mİ AÇAMIYORUM.

PC’nizin güç kaynağının elektrik kablosunu çıkarın ve anakart üzerinde CMOS’u silmeye yarayan ‘Jumper’ ı bulun. Jumper’ı ayarlayın ve 30 saniye bekleyin. Daha sonra ‘Jumper’ ı eski haline getirin ve PC’nizi açın. Anakartınızın BIOS’u resetlemiş ve bütün şifreler kaldırılmış hale gelir.

 29) INTELLIMOUSE KULLANIYORUM AMA FARE EKRANDA İSTEDİĞİM YERE GİTMİYOR YA DA KENDİ KENDİNE HAREKET EDİYOR.

Intellipoint sürücülerinde sıkça yaşanan bir problem. Çözmek için sürücüleri kaldırın, Device Manager’da tekrar aktif hele getirin ve sürücüleri tekrar yükleyin.

 30) USB FARE KULLANIYORUM AMA SABİT DİSK SÜRÜCÜ VEYA CD SÜRÜCÜ AKTİF HALDEYKEN FAREM TAKILIYOR.

Genellikle PC’niz Sabit disk, Floppy Disk Sürücü veya CD sürücüsü’nden okurken USB donanımlarınız takılabilir ya da düzgün çalışmayabilir. Bunu düzeltmek için Denetim Masası’ndan Device Manager’a girin ve Sabit Disk ve CD sürücülerin DMA özelliğini açın.

 31) PC’Mİ GÜVENLİ KİP’TE AÇTIĞIMDA WİNDOWS PS/2 FARE OLMADIĞI UYARISINI YAPIYOR.

PS/2 Port’unun BIOS’ta doğru olarak kurulduğunu kontrol edin. Intel Triton Chipset kullanan anakartlarda PS/2 farelerin kullanılması için BIOS güncellemesi yapılması gerekebilir.

 32) FAREMİN İŞARETİ DONUYOR VE TİTRİYOR.

Bu problemin nedeni Grafik Hızlandırıcı ayarının çok yükseğe getirilmiş olmasıdır. Sistem Özellikleri’nde performans’a gelin ve grafik hızlandırma ayarını biraz düşürün.

 33) KLAVYEMDE BAZI TUŞLAR İSTEDİĞİM KARAKTERLERİ BASMIYOR. (@) İŞARETİ YERİNE (‘) ÇIKIYOR.

Windows’ta klavye ayarlarınız yanlış dile getirilmiş. Denetim Masası’nda Klavye’yi seçin ve Bölgesel Ayarlar’da kullanmak istediğiniz dili seçin.

 

BÖLÜM – 1 BİLİŞİM DÜNYASINA GENEL BİR BAKIŞ

1.1     – Bilişim Dünyası Ne Durumda ?

Yüksek bant genişliklerine ihtiyaç duyan zengin içerikli uygulamaların hızlanarak yaygınlaşması, bilgi ağlarının doğasında bir değişimin başlamasına sebep olmakta. Özel sektörde, askeri – akademik ortamlarda ve kamuda yüksek hızlı iletişim artık sıradan ihtiyaçlardan biri haline geldi. Başta Internet erişimi, telecommuting (uzaktan çalışma) ve uzaktan LAN erişimi gibi tanımlanabilecek servisler şimdilerde network erişim sağlayıcıları tarafından yaygın olarak sunulmakta. Bu tür uygulamaların hızla artması, telefon omurgasında yeni kuşak ihtiyaçların doğmasına sebep olmakta.

Lokal devre olarak tabir edilen ağlar göz önüne alınırsa (örnek: aboneden merkez ofise çekilen lokal bağlantı), talepler karşısındaki verimleri giderek azalan bu hatlar gün geçtikçe telekom firmaları için uğraştırıcı bir fazlalık halini alıyor. Bilindiği gibi lokal devre diye tanımladığımız ortamlar, mevcut altyapılarda yüksek bant genişliklerine çıkmak söz konusu olduğunda pek de verimli olmayan bakır tellerle oluşturulmakta. Bu bakır ortam son birkaç yılda, devamlı artan daha yüksek bant genişliği kapasitesi taleplerinin yarattığı zorlanmayı ve stresi yaşamakta. Bu mevcut alt yapı her ne kadar fiber ile değiştirilebilirse de böyle bir çözüme gitmek günümüzün network yapı standartlarını zorlayacak ve aşırı maliyete mal olacak; ancak hepsinden önemlisi bu iş için harcanması planlanan zaman kuşkusuz hiç de kabul edilebilir olmayacak. Çünkü bahsettiğimiz ihtiyaçlar günümüzde şimdiden türemiş durumda ve hızla artmakta. Telekom firmaları çoktan bu hızla büyüyen çekişme ve eşi benzeri görülmemiş müşteri ihtiyaçları ile yüz yüze gelmiş durumdalar.

Son yıllarda şirketler arasında yeni bir kategori sayılabilecek Internet Servis Sağlayıcılığı (ISS) sıfatı altında türeyen şirketler, piyasada veri iletim servisleri veren firmalar olarak belirdiler. Genel olarak ISS’ler birkaç yıl öncesine kadar sadece telefon şirketlerinin altyapılarını kullanırlarken artık bu fiziksel kablo ağına direkt erişimlere sahipler. Durumun bu hali alması, tüm dünyada servis sağlayıcıların başarı potansiyellerinin artmasında büyük rol oynadı.

Yeni, yüksek hızlı, Digital Subscriber Line – Dijital Abone Hattı (xDSL) teknolojisi, ortam bu halini aldığında belirdi. Birbirinden farklı pek çok teknolojiyi çevreleyen xDSL’in türemesi ile servis sağlayıcılar, megabit’lerle ifade edilen bant genişliklerini müşterilerine taşıyabilme şansına sahip oldular; üstelik son derece yüksek maliyet ve zaman gerektiren altyapı değişikliklerine gerek duymadan ve çok makul fiyatlarla.

Bu yeni xDSL teknolojisinin yarattığı çözümler bir yandan mevcut altyapıları yeniden değerlendirilebilir kılıp yeni teknolojilere geçişe de zemin hazırlarken, diğer yandan da iş dünyasının network’lerinde hıza duyulan ihtiyacın çok düşük ücretlerle karşılanmasını sağladı. xDSL günümüzde, müşterilerin ihtiyaç duyduğu yüksek bant genişliği ihtiyacını oldukça düşük masraflarla karşılayabilme konusunda kanıtlanmış bir güce sahip. 

1.2     – Yeni Broadband Servisler İçin Pazarın Durumu

Günümüzde lokal erişimlerin bant genişliklerini artırmak ne kadar önemli? Tüm dünya çapında bu iş için harcanan ve halen harcanmakta olan paranın 2000 yılıyla birlikte yüzlerce milyar doları geçeceği düşünülüyor. Endüstri ve medya, tüketicinin gelişmiş veri, video ve ses servisleri için duyduğu beklentileri ve ihtiyaçları ortaya çıkartmak ve onları yönlendirmek konusundaki çalışmalarında oldukça başarılı işler çıkartmakta. xDSL, mevcut bakır telefon ağının bu servislerin gerçekleştirilebilmesine şans tanırken, pazara, hızlı, düşük maliyetli, verimli ve mükemmel bir şekilde giriş yapılabilmesini de mümkün hale getiriyor. Endüstrinin büyüyen üç kolu var ki, teknolojideki gelişmelerin yegane sebepleri olmasalar da, bu gelişmelere yön verme konusunda oldukça etkili oldukları kesinlikle yadsınamaz. Bunlar :

·      Tüketici ve İş Dünyası İçin Internet Erişimi

·      Telecommuting (İşyerinde Bulunmadan Çalışma)

·      Uzaktan LAN (Local Area Network) Erişimi 

BÖLÜM – 2

UYGULAMA ALANLARINA GÖRE ERİŞİM TİPLERİ

2.1 – Internet Erişimi

            2.1.1 – Tüketiciler

            Yediden yetmişe çoğumuz güçlük çekmeden anlayabiliyoruz ki; Internet, tüm bu olup bitenin gerçekleştiği sahnelerden en büyüğü ve en önemlisi. Artık kulak misafiri olduğumuz pek çok konuşmada, 33600 ile ISDN’in farkı, web siteleri, home page’ler, FTP, chat, URL’ler, e-mail ve bunun gibi konuların tartışıldığını görüyoruz. Beş sene öncesine kadar pek çok insan için bir bilinmeyenler topluluğu olarak nitelendirilebilecek bu deyimlerin günümüzde bu yoğunlukla telaffuz ediliyor olması, 1950 ve 1960 yılları arasındaki 10 yıllık periyotta televizyonun Amerika’da her eve girmeyi başarması kadar ciddi bir gelişim olarak kabul edilebilir.

            Grafikler, ses animasyonları ve canlı etkileşim gibi sıkça rastlanan uygulamalar kullanıcıları artık tatmin etmez hale gelmiş durumda. Daha iyiye, daha hızlıya ve daha fazla içeriğe duyulan ihtiyaçlar telefon altyapısından beklenenleri tarihte daha önce ulaşılmamış bir boyuta getirdi. Öyle ki, bir masaüstü cihazı için kullanılacak bant genişliği söz konusu olduğunda veri biriminin megabit’lerle ifade edileceği günler hiç de uzak değil.

            Network erişim sağlayıcılarının hedefi bu büyük rekabet ortamında tüketiciye düşük ücretli, kullanımı kolay ve yüksek hızlı çözümler sağlamak. Yeni kuşak Internet kullanıcıları, belirli bir satıcıya bağımlı kalmadan servis kalitesini ve ücreti baz alarak bir ISS’ten diğerine problemsiz ve rahat bir şekilde geçiş yapabilecekleri ortamı arzulamaktalar. Servis kalitesinin anahtarıysa yüksek bant genişliklerinin hızlı ve güvenilir bir şekilde gönderilebilmesi. Aboneler ayrıca satıcılardan oldukça kaliteli müşteri desteği de beklemekteler. Tüm bu beklentiler, DSL teknolojisinin uygulanması için mükemmel bir ortam oluşturmakta. ADSL’in sunduğu asimetrik bant genişlik ve stabil teknoloji özellikleri, geniş çaplı Internet uygulamaları için gereken en doğru ve önemli anahtar özelliklerdir.

2.1.2 – İş Dünyası

            İş dünyasındaki firmalar Internet ile ilgili oldukça kaygılı ve belirsiz düşüncelere sahipti. Firmalar şimdilerde Internet kullanımını, müşteri – satıcı etkileşimi, gelişmiş web teknolojileri ve çok daha fazlası ile birlikte networking stratejilerine entegre bir parça olarak görmekteler. Bu düşüncelerin en tepesinde de bir firmanın tüm şubelerini çerçevesi içine alabilecek genişlikte Intranet’ler kurmak yatıyor. Intranet’leri, şirketlerin içerisinde geliştirilip uygulanan ve temel olarak Internet ile aynı şekilde işleyen bir ortam olarak tanımlayabiliriz. Video konferans, büyük grafik dosyalarının gönderilmesi, gerçek zamanlı iletişim, ses klipleri, büyük ölçekli veri tabanları ve bunlar gibi iş dünyasında devrim yaratacak yeni çalışma modellerinin oluşumlarını yönlendiren uygulamalar iş dünyası için oldukça kritik derecede önem kazanmaya başlıyorlar. 

            2.2 – Telecommuting (Uzaktan Çalışma)

            Evden çalışma (work at home) ve uzak ofis (remote office) ortamları hem çalışanlar hem de işverenler için giderek çekici bir hal almakta. Telecommuting, hayat standartlarını ve kalitesini artırma ve çalışma ortamındaki stresi azaltma çalışmalarında oldukça önemli bir adım günümüzde. İş dünyasındaki çalışma modellerinde, çalışanları orta düzey yönetimdeki sıralanmış hiyerarşiden çok belirli ilgi alanı gruplarına ve yeteneklerine göre konumlandırmak baz alınıyor. Yönetimlerde, çalışanların fiziksel mevcudiyetinin zorunlu olmaması ve sanal çalışma ortamlarının hazırlanmasına yatırımların yapılması oldukça olumlu sonuçlar doğurmakta. Bu şekilde uzaktan çalışan insanlar, firmanın network’üne direkt olarak bağlanarak sağlayabildikleri sanal mevcudiyetleriyle, işlerini bulundukları herhangi bir yerden yürütebiliyorlar. Durumun bu şekilde gerçekleştirilebilmesi yönündeki çalışmalarla ortaya çıkan ihtiyaçlardan hiç kuşkusuz yine en önemlisi, megabit’lerle ifade edilen bant genişlikleri. Telecommuting için ihtiyaç duyulanlar incelendiğinde xDSL’in uygulanması için yine çok uygun bir ortam oluştuğu ortaya çıkmakta. 

            2.3 – Uzaktan LAN Erişimi

            Yeni çalışma modellerinden biri de, verimlilik ve yönetim yapıları baz alınarak farklı farklı bölgelere konumlandırılmış şirket şubelerinin, şirket merkezindeki LAN’da sonlanacak şekilde oluşturduğu bağlantılarla kendi aralarında lokal bir network halini almaları. Bu şekilde gerçekleştirilen bir remote LAN bağlantısı büyük veri miktarlarının hem indirilmesi hem de gönderilmesi için kullanılacağından bu tip bir bağlantı ile Internet bağlantısı ile arasında önemli bir fark oluşmakta. Bağlantının uzak ucundan kendi tarafınıza büyük miktarlarda dosya transferi yapabilirken aynı miktarlarda veri büyüklüklerini göndermek söz konusu olduğunda eşit verimin kesinlikle sağlanamayacağı asimetrik Internet bağlantılarından remote LAN bağlantılarını ayıran bu önemli fark, remote LAN bağlantılarının simetrik linkten dolayı iki yönde de aynı yüksek performansta çalışabilmesidir.

            2.4 – Gerçekleştirilen Uygulamaya Göre Bant Genişliği İhtiyacı

            Internet erişimi, telecommuting ve uzaktan LAN erişimi gibi uygulamaların sorunsuz ve tatmin edici bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için bütün bu uygulamalar kendilerine özel bant genişliklerine ihtiyaç duymaktadırlar. 30 Kbyte ile 30 Mbyte arasında değişen dosya büyüklüklerinin transfer edildiği düşünüldüğünde geleneksel dial-up ve kiralık hat network erişim çözümlerinin pek de verimli dolayısıyla da tatmin edici olduğu söylenemez. Kurumsal firmalar bu gibi problemleri günümüzde E1 (2 Mbps) ve E3 (34 Mbps) gibi dijital trunk’larla çözebilmekteler ancak evden çalışanlar ve bireysel Internet kullanıcıları da göz önüne alınırsa bu çözümlerin fiyat, esneklik ve ölçeklenebilirlik açısından pek de mantıklı çözümler olduğu söylenemez. Telekom alt yapısının da bu tür kullanıcılara sunduğu en iyi olanaklar ise dijitalde ISDN’den analogta ise 56K’dan ibaret. Aşağıdaki tabloda, gerçekleştirilen uygulamaya göre bu iki çözümün xDSL ile karşılaştırıldığında ne kadar verimli olduğuna yönelik veriler bulunmakta :

BÖLÜM – 3

BAKIR ERİŞİM TEKNOLOJİLERİNE GENEL BİR BAKIŞ 

            3.1 – Bakır Erişim Teknolojilerine Giriş 

İsim

Anlam

Veri Oranı

Mode

Uygulama

V.221

Voice Band Modems

1200 bps to 28,800 bps

Duplex3

Veri iletimi.

V.32

 

 

 

 

V.34

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DSL

Digital Subscriber Line

144 Kbps2

Duplex

ISDN servisi ses ve veri iletimi.

HDSL

High data rate Digital Subscriber Line

1.544 Mbps4

2.048 Mbps5

Duplex

Duplex

T1/E1 servisi, Feeder plant, WAN, LAN, server erişimi.

SDSL6

Single line Digital Subscriber Line

1.544 Mbps

2.048 Mbps

Duplex

Duplex

HDSL plus ile aynı simetrik servisler için abone erişimi.

ADSL

Asymmetric Digital Subscriber Line

1.5 to 9 Mbps

16 to 640 Kbps

Down8

Up

Internet erişimi, video on demand, simplex video, remote LAN access, interactive multimedia.

VDSL7

Very high data rate Digital Subscriber Line

13 to 52 Mbps

1.5 to 2.3 Mbps

Down

Up9

ADSL plus HDTV ile aynı.

 1.      Kısaltma değildir, CCITT (ITU) tavsiye numaralarıdır.

2.      144 Kbps iki B kanalı (64 Kbps) ve link yönetimi için bir D kanalı (16 Kbps) olmak üzere üçe bölünür.

3.      “Duplex”, verinin iki yönde de belli bir zaman diliminde aynı yoğunlukta aktığı anlamındadır.

4.      İki çift bükümlü kabloya ihtiyaç duyar.

5.      Üç çift bükümlü kabloya ihtiyaç duyar.

6.      Single Line DSL 1.5 veya 2.0 Mbps, duplex çalışır.

7.      Aynı zamanda BDSL, VADSL olarak da tanımlanabilir. VDSL, ANSI ve ETSI tarafından atanmış kısaltmadır.

8.      “Down” downstream anlamındadır; network’ten aboneye doğru. “Up” upstream anlamındadır.

9.      Gelecekteki VDSL sistemlerinde upstream rate, downstream rate’lere yaklaşacaktır. Ancak bu durum kısa mesafelerde pek mümkün olmayacaktır.

                3.2 – Bakır Ortam Bizlere Neler Sağlayabiliyor?

      Günümüzdeki ses tabanlı modemlerin veri iletim limitlerini bilgisayar ve Internet ile ilgili olanlarımız az çok biliyoruz. Ülkemizde ISDN PRI trunk’larının Türk Telekom tarafından verilmesinin başlamasıyla 33.6 Kbps olan limit 56 Kbps hızına yükseldi. Ama bundan yıllar önce pratik olarak limit 1.2 Kbps olarak biliniyordu. Kullandığımız ses tabanlı modemler abone tarafında çalışıyorlar ve çekirdek network içinde taşınabilen sinyaller göndererek veri taşıyorlar. Bu sinyaller tamamen ses sinyalleri olarak algılanır ve transfer edilir. Yavaş olmalarına rağmen tek bir iyi yönleri vardır ki, telefon hattı olan herhangi bir yerde kullanılabilmektedirler ve bu özellikleri de dünya üzerinde 600 milyondan fazla lokasyonda kullanılıyor olmalarını sağlamıştır. 

                Ses sinyali taşınan hatlarda bant genişliği limitlerini iletim hattı belirlemez. Çekirdek network’teki, hattın ucundaki filtreler bant genişliğinin KHz’li birimlerde kalmasını sağlarlar. Bu filtreler olmadan bakır tellerle MHz ile ifade edilen bant genişliklerine ulaşılabilir. Hattın mesafelerine göre ulaşılabilecek pratik limitler aşağıdaki gibidir : 

Veri Oranı

Wire Gauge

Mesafe

Kalınlık

Mesafe

1.5 veya 2 Mbps

24 AWG

18,000 ft

0.5 mm

5.5 km

1.5 veya 2 Mbps

26 AWG

15,000 ft

0.4 mm

4.6 km

6.1 Mbps

24 AWG

12,000 ft

0.5 mm

3.7 km

6.1 Mbps

26 AWG

  9,000 ft

0.4 mm

2.7 km

             3.3 – T1 ve E1

            1960’ların başında Bell Laboratuarları mühendisleri, ilk defa ses sinyallerini 64 Kbps’lık (saniyede 8000 voltaj örneği, her bir örnek 8 bit) veri akımına dijitize eden bir ses çoğullama sistemi geliştirdiler ve bu 64 Kbps’lık kanalların 24 tanesini çerçevelenmiş veri akımı halinde organize ettiler. Bu organizasyon ile 1.544 Mbps hızına eşdeğer bir veri oranı yaratıldı. Yapılandırılan bu sinyale DS1 adı verildi ve bu isim zamanla yerini konuşma dilinde, çerçeveleme ve tasarım tipi önemsenmeksizin ham veri transfer oranını da tanımlayan T1 ismine bıraktı. 

            Avrupa’da, CCITT’de (ITU), bu çoğullayıcı sistem 2.044 Mbps hızında, 30 adet 64 Kbps kanal ile gerçekleştirildi ve E1 ismini aldı.

 BÖLÜM – 4

xDSL KAVRAMI

            4.1 – xDSL Nedir?

            xDSL kelimesi, bir çift bakır tel üzerinden, yükselticilere ve tekrarlayıcılara gerek duymadan yüksek bant genişliği sağlayan, birbirine benzer teknolojileri ifade etmek için kullanılan ortak addır. Terimin içinde kabul edilen ekipmanlar, müşteri tarafındaki cihaz ve esas network’teki, iletim hattının ucundaki iki cihazdan ibarettir. xDSL, telefon ağının çalıştığı alt yapıdan sağlanan boş teller üzerinde uygulanır.

            xDSL teknolojisi günümüzde uygulanmakta olan telefon ve ISDN servisleri ile uyumludur ve kullanılan alt yapı tamamen son derece yaygın olan bakır ağdan ibarettir. 

            4.2 – xDSL Endüstri Standartlarını Destekliyor mu?

            xDSL, E1 (2.048 Mbps) ve T1 (1.544 Mbps) gibi endüstri standardı olan transmisyon formatlarını ve hızlarını desteklerken; bunlara ek olarak türeyecek oranları da destekleyebilmesi açısından oldukça esnek bir teknolojidir. xDSL teknolojisi ses iletiminin gerçekleştirildiği bir devrede, bu iletimle birlikte aynı anda uygulanabilir. 

            Sonuç olarak, günümüzde uygulanmakta olan ses iletimi, video, multimedia uygulamaları ve veri iletimi gibi her tipte servis, yeni bir alt yapı yatırımına gitmeksizin ve standartların sil baştan oluşturulmasına gerek duymaksızın xDSL üzerinden sağlanabilir. Bu durum özellikle de yeni alt yapı yatırımının fiziksel şartlardan dolayı kesinlikle mümkün olmadığı noktalar açısından oldukça kritik önem taşımaktadır. 

            4.3 – Modem Benzeri Teknoloji

            xDSL, iletim hattının her iki ucuna, genellikle dijital formatta akan veriyi yüksek hızlı analog sinyallere çeviren cihazların takılması şeklinde uygulandığından, modem teknolojisine benzeyen bir teknolojidir. buradan da anlaşıldığı gibi yüksek hızlardaki DSL bağlantılarında, iletim hattında analog kodlama gerçekleştirilmektedir. xDSL’in sinyal frekans aralığının, POTS, upstream data ve downstream data olmak üzere 3 temel parçaya bölünme işlemi günümüzde genel olarak üç ayrı modülasyon tekniğiyle gerçekleştirilmektedir. Bu üç modülasyon tekniğini sıralamak gerekirse :

·           2B1Q

·           Carriless Amplitude Phase Modülasyonu (CAP)

·           Descrete Multi-Tone Modülasyonu (DMT) 

            4.4 – Simetrik ve Asimetrik 

            xDSL hem simetrik hem de asimetrik çalışabilir. Çünkü; iletişimde, ister tek yönde, istenirse de her iki yönde yüksek hızlara ulaşılabilen konfigürasyonların yapılabilmesine olanak tanır. Bir iletim hattının simetrik çalışması, veri iletim kanallarının her iki iletim yönünde de eşit bant genişliğine sahip olması durumu olarak düşünülebilir. 

            Asimetrik uygulamalar ise, kanal bant genişliğinin bir yönde daha fazla olduğu uygulamalardır. Örnek vermek gerekirse; www uygulamalarında, kullanıcının verinin kaynağı olan tarafa çok az bilgi göndermesi gerekir, zira çoğu zaman gönderilen bilgi sadece kontrol bilgisinden ibarettir. Diğer taraftan, veri kaynağından kullanıcı tarafına gerçekleşen transferde ihtiyaç duyulan bant genişliği çoğu zaman megabit’lere ulaşabilir. 

            4.5 – DSL, HDSL, S-HDSL, ADSL, RADSL ve VDSL nedir? 

            Bu kelimeler Digital Subscriber Line – Dijital Abone Hattı (DSL) teknoloji ailesinin üyelerine verilen kısaltma isimlerdir. 

IDSL               – ISDN Digital Subscriber Line

HDSL             – High bit rate Digital Subscriber Line

S-HDSL         – Single pair Digital Subscriber Line

SDSL             – Symmetric Digital Subscriber Line

ADSL             – Asymmetric Digital Subscriber Line

RADSL          – Rate Adaptive Digital Subscriber Line

VDSL             – Very High bit rate Digital Subscriber Line 

            Bu terimler, hattın bant genişliğinin ne şekilde konfigüre edildiğine ve müşterinin belirli bir zamanda kullandığı bant genişliğinin miktarına göre oluşturulmuş kısaltma isimlerdir.

BÖLÜM – 5

            5.1 – Yetenekleri 

            Bir ADSL devresinde telefon hatları için kullanılan bakır tellerin iki ucuna ADSL modemler takılarak yüksek hızlı downstream kanalı, orta hızlı upstream kanalı ve POTS veya ISDN olmak üzere 3 adet bilgi kanalı elde edilir. POTS/ISDN kanalı filtreler ile diğer kanallardan ayrılmıştır. Bu özellik, ADSL linkinin aktif olmadığı durumlarda dahi POTS veya ISDN servisinin sağlanabilmesini garantiler. 

            5.2 – Teknoloji 

            ADSL teknolojisinin sahip olduğu özellikler, dijital sinyal işlemleri ve iki bakır tel üzerinden bu derece çok veri geçirilmesini sağlayan yaratıcı algoritmalara dayanır. Dıştan bakıldığında oldukça basit ve sade bir teknoloji gibi görünen ADSL, transistörlerin çalıştığı iç kısımlardan incelendiğinde, modern teknoloji mucizesi olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. 

            5.3 – Kanallama İşlemi 

            İletim hattını frekans kanallarına bölme işlemi, ADSL modemler tarafından iki şekilde gerçekleştirilir. Bunlar, Frequency Division Multiplexing – Frekans Bölümlü Çoğullama (FDM) veya Echo Cancellation yöntemleridir. FDM, downstream ve upstream için ayrı ayrı bant ataması yapar. Echo cancellation, overlap işlemi uygulayarak downstream ile upstream bandını birbirinden ayırır ve bunu V.32 ve V.34 modemlerde sıkça kullanılan bir teknik olan local echo cancellation ile yapar. 

            Her iki teknikte de ADSL, 4 KHz’lik bölümü POTS veya ISDN için kullanılmak üzere dedike eder. 

            Bir ADSL modem, çoğullayıcı downstream kanallar, duplex kanallar ve kontrol kanalları yaratıp bunları bloklara bölerek ve içlerine hata düzeltme bilgisini ekleyerek veri akışını organize eder. Alıcı durumdaki ADSL modem bu bilgiler doğrultusunda iletimde oluşmuş hataları düzeltir. 

            5.4 Standartlar ve Kurumlar 

            Amerikan Uluslar Arası Standartlar Enstitüsü (ANSI) çalışma grubu T1E1.4, 6.1 Mbps’a kadar çıkan veri oranlarında ADSL standardını ANSI standart T1.413 ile onaylamış durumda. Avrupa Teknik Standartlar Enstitüsü de, T1.413’e, Avrupa’daki ihtiyaçları yansıtan eklemelerde bulundu. T1.413 şu anda abone tarafında sadece bir terminal arabirim içermekte. T1.413 standardı üzerinde, abone tarafında çoğullayıcı bir arabirim içermesi, protokol, konfigürasyon, network yönetimi ve bunlar gibi pek çok konunun eklenmesi için çalışmalar sürmektedir. 

            ADSL forumu, ADSL konseptini yaymak, ADSL uygulamalarındaki ADSL sistem mimarilerinin, protokollerinin ve arabirimlerinin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla 1994 yılının Aralık ayında kuruldu. Forumun tüm dünyada, servis sağlayıcılardan, cihaz üreticilerinden ve yarı iletken firmalarından oluşan 300 civarında üyesi bulunmaktadır. 

            5.5 – Uygulama Mimarisi 

            Kurulması muhtemel bir ADSL sisteminin modeli şekil 5-2’de verilmiştir. Belli bir uygulama için çalışan sunucuların birbirleri arasında bağlantı gerçekleştirmelerini sağlamanın esnek yollarından biri de ATM anahtarlama cihazlarının kullanımı ile mümkün olmaktadır. Lokal ATM anahtarlama cihazı merkez telefon firmasındaki erişim modülüne bağlanmıştır. Erişim modülünün kullanım amacı ATM ağını telefon hatlarına bağlamaktır. Erişim modülünde, sunucudan gelen ATM veri akımı tekrar kompoze edilmiş kullanılan telefon hatlarına yönlendirilmiştir. 

            ADSL sistemi kullanılarak erişilebilecek sunucu tiplerinin sayısı oldukça fazladır. Aşağıdaki resimde gösterilen bu sunucular sadece gelecekte değil günümüzde de kullanılan teknolojilerdir. 

            Work at home yani evden çalışmaya olanak tanıyan bir sunucuyu kullanan şirket çalışanı ADSL sisteminin getirdiği özelliklerden oldukça ciddi bir biçimde faydalanabilir. Örneğin; firmasındaki sunuculardan büyük miktarlarda dosya transferi yapabilir, gerçek zamanlı görüntü iletimi gerçekleştirebilir. 

            Video on demand yani talebe göre video sunucularının kullanılmasında sağlanabilecek avantajlar açısından ADSL sistemleri çok ciddi bir biçimde çözüm olarak düşünülebilir. 

            5.6 – Sistem Mimarisi
            Erişim modülünde yeniden kompoze edilip yönlendirilen veri, dijital halden analog sinyallere dönüştürüleceği ATU-C (ADSL Transceiver Unit – Central Office) cihazına gönderilmektedir. Bundan sonra analog sinyaller POTS vasıtasıyla uzak uca taşınmaktadır. ATU-C aynı zamanda karşı taraftaki ATU-R cihazından gelen veriyi de almakta ve kod çözme işlemine tabi tutmaktadır. 

            ATU-C ve ATU-R cihazları sonraki resimlerde daha geniş olarak anlatılmaktadır. 

            Splitter’lar verinin yönüne göre hem ayırma hem de kombine etme işlemini gerçekleştirmektedirler.  

            5.7 – Çerçeveleme 

            Downstream ve upstream veri kanalları 4 KHz’lik ADSL DMT sembol oranına senkronize edilmiştir ve iki ayrı veri tamponuna çoğullanmıştır. 

            ADSL aşağıdaki resimde gösterilen superframe yapısını kullanır. Her superframe 68 adet DMT’ye enkod ve modüle edilmiş ADSL çerçevesinden meydana gelir. Bit seviyesinden kullanıcı veri perspektifine kadar DMT sembol oranı 400 baud’tur (periyot = 250 μsn). Her superframe’e yerleştirilen bu senkronizasyon sembolünden dolayı gönderilen DMT sembol oranı 69 / 68 * 4000 baud olarak belirlenir. 

            Her ADSL superframe’inde, 8 bit CRC için rezerve edilmiştir ve 24 adet indikatör biti (ib0 – ib23) OAM fonksiyonları için atanmıştır. Fast data buffer’ının “fast” byte’ı CRC, EOC veya senkronizasyon bitlerini taşır. 

            Her veri akımı, iletiminin başlangıcı sırasında fast veya interleaved buffer’a atanır.  

            5.8 – Scrambling (Karıştırma – Sıra Bozma) 

            Fast veya interleaved tampondan yapılan veri çıkışlarının hepsi aşağıdaki algoritmayla, ayrı ayrı karıştırılır :, fast veya interleaved tampondan (n-t) çıkışı ifade eder.

, ilgili karıştırma işleminden (n-t) çıkışı ifade eder.

 

Scrambling işlemi sembol senkronizasyonundan bağımsız olarak gerçekleştirilebilir.

 5.9 – Forward Error Correction – İleri Yönde Hata Düzeltimi 

FOC, optimal performans elde etmek için kullanılan bir yöntemdir. Reed-Solomon kodlamasını baz alır ve kesinlikle uygulanmalıdır. Reed-Solomon kode kelimesinin büyüklüğü N=K+R ile ifade edilir. Check byte’ların sayısı R ve kod kelimesinin büyüklüğü N, fast veya interleaved tampona atanmış bit sayısına göre değişir.

5.10 – Costellation Encoding (Takımyıldız Kodlama) 

Takımyıldız kodlama, trellis koduyla veya trellis kodu olmadan uygulanabilir. Sistem performansı, Wei’nin 16 durum 4 boyutlu trellis kodunun blok process işlemi ile geliştirilebilir. Daha iyi bir kodlanmayla 2-4 dB daha iyi sonuç elde edilebilir. İyi dizayn edilmiş bir ADSL sistemindeki genel kodlama kazancındaki gelişme 5.5 dB kadar olabilir. 

5.10.1 – Takımyıldız Kodlayıcı 

Verilen bir alt kanal için, kodlayıcı, b bitlerinin baz alan kare gridden bir tek nokta (x,y) seçer (). Açıklamayı daha uygun bir hale getirmek için bu b bitleri binary sunumu () şeklindeki etiketlerle tanımlanır. Örneğin; b=2 için; 0, 1, 2, 3 etiketli dört takımyıldız noktası ()=(0, 0), (0, 1), (1, 0), (1, 1) şeklinde tanımlanır. 

·      b’nin Çift Değerleri 

Örnek takımyıldız aşağıdaki resimde gösterilmiştir. 

Her n. etiketin 2×2 etiket bloklarıyla değiştirilmesiyle 2 bit takımyıldızdan 4 bit takımyıldızı elde edebilir.

 4n+1   4n+3

4n       4n+2 

            Daha büyük çift bitli takımyıldızlar yaratmak için aynı prosedür kullanılabilmektedir. 

            Her n. etiketi 2×2 etiket bloklarıyla değiştirirsek 5 bit takımyıldızdan 7 bit takımyıldızı elde edebiliriz.

 4n+1   4n+3

4n       4n+2

             5.11 – Transmitter – Gönderici 

            Gönderici bütün analog gönderici cihazların sahip olduğu özelliklerini içerir: 

·      Dijital analog çevirim

·      Anti-aliasing filtre

·      Hibrit devre

·      Mts ayırıcı 

5.12 Initialization – Başlangıç 

Başlangıç işleminin görevi, linkin throughputunu ve güvenilirliğini maksimuma taşımaktır. Bu işlem, üreticilerin upstream ve downstream’i ayırma tekniklerine tamamen şeffaftır (FDM veya echo cancellation). 

Aşağıdaki tabloda başlangıç işleminin ana adımlarını görmekteyiz. 

ATU-C

Aktivasyon ve Geribildirim

Trasceiver  Receiving

Kanal Analizi

Alışveriş

ATU-R

Aktivasyon ve Geribildirim

Trasceiver  Receiving

Kanal Analizi

Alışveriş

 Tablo 5-1   Initialization – Başlangıç İşlemine Genel Bakış 

 BİLGİSAYAR İNGİLİZCESİ

Hafta 1: What’s Computer?

  • Seçme yazılar. 

·         Terimler.

·         Çevirisi.

·         Sorular.

·         Yapılar

I. Giriş

Bilgisayarın yaşamımıza hızla girdiğini burada bir kere daha ifade etmeye gerek yok sanırım. Dünyada ve ülkemizde her geçen gün yeni uygulamalar ve alanların bilgisayarla yönetildiğini gözlüyoruz. Ancak ülkemiz teknolojiyi çok yakın izlemekle beraber kullanıcılar ve uzmanlar olarak Amerika ve İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin biraz daha gerisindeyiz sanırım.

Bu çalışmayı düşünürken amacım özellikle bilgisayar kurslarına giden ve üniversitelerin değişik bölümlerinde okuyan öğrencilerin bilgisayar alanında karşılaştıkları yabancı dil sorunun çözülmesine yardımcı olmaktı. Ancak çalışma tam bir İngilizce eğitimini içermez, yalnızca bilgisayar alanında kullanılan İngilizce temel metinleri okuyup anlamakta okuyucuya yardımcı olmaktır. Bu nedenle bilgisayar, bilgi işlem, programlama, elektronik alanındaki temel konuları içeren seçme yazılar ele alınmış ve Türkçe’ye çevirileri yapılmıştır. Ardından yeni sözcükler ve gramer olarak metin genişletilerek okuyucuya özellikte bu alandaki terminoloji öğretilmeye çalışılmıştır.

Çeviri Üzerine

Çevirmek, bir dildeki metni başka bir dile aktarmaktır. Diğer bir değişle tercüme etmektir. Çeviri çeviriyi yapanlar açısından yeni bilgi alanlarına açılmanın bir yoludur. Ancak ülkemizde bilgisayar alanında yerleşmiş bir terminoloji olmadığından zaman zaman farklı terimlerle karşılaşmaktayız. Ancak inanıyorum ki kısa bir zaman içinde çeşitli medya ve
eğitim kurumlarımız katkısıyla ortak bir bilgisayar terminolojiye sahip olacağız ve
bilgisayar alanında diğer dillere karşılık terimleri üretebileceğiz.

Normal olarak çeviriyi yapan çevirmen, iki dili de bilir ve metni çevirir. Ancak önemli olan bir nokra metnin niteliğine göre okuyucuya hitap edebilmesidir. Özellikle bilimsel yazıların çevrilmesinde sözcüklere bağlı bir çeviri yapmak yerleşmemiş bir terminoloji ile zor
olabilir. 

Diğer bir konuda çeviri yaparken tercih edeceğimiz yaklaşımladır: Burada çevirilerinizi yaparken göz önünde bulundurabileceğiniz iki kavramdan söz etmek istiyorum. Bunlar eş değerlilik ve öz yeterliliktir. Bu iki kavram özgün metin ile çevrilen metin arasındaki ilişkiyi belirler. İki metin anlamsal olarak eşdeğerli olabileceği gibi metin türü olarak da bir eşdeğerlilik söz konusu olabilir. Bu ifadeyi açacak olursak çeviri özgün metnin sözcüklerinin
birebir karşılığından oluşmaz ama anlam olarak aynısını verir.

Yeterlilik kavramı ise, özgün metnin çevirisinde içeriğin amacı ve okuyucu kitlesinin düzeyinin ön plana alınarak çevirinin yapılmasıdır. Yani çevirmen özgün metni içerik olarak kavrar ve onu kendi okuyucuna uygun biçimde aktarır.

II. Lesson: COMPUTERS

A computer is any device that computes, calculates, or reckons. The definition of a computer has become more limited in contemporary usage. A computer is now defined as an electronic device that processes data, is capable of receiving input and output, and possesses such characteristics as high speed, accuracy, and the ability to store a set of instructions for solving a problem.

Computers are electronic devices composed of switches, wires, motors, transistors, and integrated circuits, assembled on frames. The frames form components such as microprocessor, harddisk, floppy disks, and main board. These components are wired together into a network called a computer system or computer.

Computers can perform a variety of mathematical calculations, ranging from simply adding and subtracting to solving complicated math equations that involve thousands of steps. They can repeat a complicated calculation millions of times without error.

Computers can print out whole paragraphs of text matter, write letters, draw pictures, or plot curves and draw graphs. They can sort data, merge lists, search files, and make logical decisions and comparisons. 

A computer may range in size from rather small desk-top devices with limited capability to huge machines occupying several large rooms. It may be constructed as a single, integral device, or as a group of machines, remotely connected but functioning as a unit. The individual parts may be located within the same building or scattered across the
country, connected by telephone lines.

Computers can be characterized by their function. Special-purpose computers are built to solve one kind of problem, such as processing airline reservations or controlling a metalworking machine. General-purpose computers can be used for many business, scientific, educational, social, and other applications. These machines are not limited to one type of problem, but lend themselves to the solution of many.

A. Terimler 

computer = bilgisayar
device = aygıt, (cihaz)
compute = hesaplamak
calculate = hesaplamak
reckon = saymak, hesaplamak
frame= gövde, iskelet
contemporary = çağdaş
possess = sahip olmak
receive = almak, kabul etmek
accuracy = doğruluk
store = saklamak
instruction = komut
switch = anahtar
wire = tel, kablo, (bağlamak)
motor = motor
integrated circuit = tümleşik devre, (entegre devre )
microprocessor = mikroişlemci
harddisk = sabit disk
floppy disk = disket sürücü (disket)
main board = ana kart
network = ağ, (şebeke)
computer system = bilgisayar sistemi
adding = toplama
subtracting = çıkarma
equations = denklem
print = basmak, yazıcıdan çıktı almak
draw = çizmek
plot = çizmek, (plan ya da harita gibi şeyler çizmek)
sort = sıralamak
data = veri
merge = birleştirmek
search = aramak
logicial = mantıklı
comparison = karşılaştırma
desk-top = masa-üstü
remotely = uzak olarak
scattered = ayrılmış, dağılmış
line = hat
special-purpose = özel-amaçlı
airline reservation system = havayolları yer ayırtma sistemi
scientific = bilimsel
educational = eğitimsel, (eğitimle ilgili)
social = sosyal
application = uygulama
solution = çözüm

B. Terimler ve Türkçe Okunuşu (Fonetikten uzak, ancak hiç İngilizce bilmeyenler için).

computer (kompütür, kımpitür)
device (divays)
compute (kompü:t)
calculate (kalküleyt)
reckon (rekın)
frame (freym)
contemporary (kontempıreri)
possess (pozes)
receive (risiv)
accuracy (akküreysi)
store (sto:r)
instruction (istrakşın)
switch (sviç)
wire (vayr)
motor (motor)
integrated circuit (integreytıd sörkıt)
microprocessor (mikroprocesesır)
harddisk (harddiks)
floppy disk (flopi disk)
main board (meyn bord)
network (network)
computer system (kompütır sistım)
adding (eding)
subtracting (sabtrakting)
equations (ekueyjıns)
print (print)
draw (drow)
plot (plot)
sort (sort)
data (deyta)
merge (mörc)
search (sörç)
logicial (locikıl)
comparison (komperısın)
desk-top (dektop)
remotely (rimu:tli)
scattered (sketırıd)
line (layn)
special-purpose (speşıl pörpıs)
airline reservation system (eirlayn rezırveyşın sistım)
scientific (sayntifik)
educational (ecükeyşınıl)
social (soşıl)
application (eplikeyşın)
solution (soluşın)

C. Türkçe Çevirisi

Bilgisayar, sayan ya da hesaplama yapan bir aygıttır. Bu tanım bugün için sınırlı kalmıştır. Şimdi bilgisayar, çok hızlı ve doğru işlem yapabilen, girdiyi alıp çıktıyı verebilen ve bir problemi çözmek için bir dizi komutu saklayabilen elektronik bir aygıttır.

Bilgisayarlar bir gövde üzerine birleştirilmiş anahtar, kablo, motorlar, transistör ve tümleşik devrelerden oluşan elektronik bir aygıttır. Gövdeye şekil veren bileşenler mikroişlemci, sabit disk, disket sürücü ve ana karttır. Bu bileşenlerin bir ağ olarak birleştirilmesi bilgisayar
sistemini ya da bilgisayarı oluşturur.

Bilgisayarlar basit toplama ve çıkarma işleminden başlayarak binlerce adımı olan karmaşık denklemlere kadar birçok matematiksel işlemi gerçekleştirebilirler. Bilgisayarlar karmaşık bir hesaplamayı hatasız olarak milyonlarca kez yineleyebilirler.

Bilgisayarlar bir metnin tamamını yazıcıdan listeleyebilir, mektup yazabilir, resim çizebilir ya da daire yapabilir ve grafik çizebilirler. Bilgisayarlar verileri sıralayabilir, listeleri birleştirebilir, dosyaları arayabilir, mantıksal karar verebilir ve karşılaştırma
yapabilirler.

Büyüklük olarak bir bilgisayar, sınırlı yeteneği olan oldukça küçük bir masa-üstü aygıttan, birkaç odayı işgal eden büyük bir bilgisayara kadar değişebilir. Tamamı tekbir parça
olabileceği gibi, tek bir birim olarak çalışacak uzak yerlerdeki bir grup makineden de oluşabilir. Bilgisayarın önemli kısmı aynı binada olabileceği gibi telefon hatlarıyla
bağlı olarak ülkeye dağılmış da olabilir.

Bilgisayarlar fonksiyonlarına göre ayrılabilirler. Özel-amaçlı bilgisayarlar hava yolları yer ayırtma ya da bir metal işleme makinesinin kontrolü gibi bir çeşit sorunun çözümü için geliştirilirler. Genel-amaçlı bilgisayarlar, bilimsel, eğitimsel, sosyal ve diğer uygulamalar olmak üzere birçok işte kullanılırlar. Bu bilgisayarlar bir sorunun çözümü için geliştirilmezler.
Kendilerini birçok sorunun çözümü de adamışlardır.

D. Sorular

Aşağıdaki soruları metne dayanarak İngilizce yanıtlayınız:

1. What is a computer? (bilgisayar nedir?)

2. What does a computer do? (bilgisayar ne yapar?)

3. What are the characteristics of a computer? (bilgisayarın özellikleri nelerdir?)

4. What does the frame include? (gövde neyi içerir?)

5. What kind of arithmetic operation can a computer do? (bilgisayar ne tür aritmetik işlem yapabilir?)

6. What can you say for the sizes of computers? (bilgisayarların boyutları için neler söyleyebilirsiniz?).

7. What is a special-purpose computer? (özel amaçlı bilgisayar nedir?)

8. What is a general-purpose computer? (genel amaçlı bilgisayar nedir?)

9. How are the components connected to each other? (bileşenler bir birine nasıl bağlanır?)

10. What is the meaning of logical decisions and comparisons? (mantıksal kararlar ve karşılaştırmaların anlamı nedir?)

E. Bazı Yapılar 

Composed of (‘den oluşmak)

Örnekler:

·         Computers are electronic devices composed of switches, wires, motors, transistors, and integrated circuits, assembled on frames.

·         IT Committee was composed of 10 programmers and 5 engineers. 

Perform (yerine getirmek, yapmak, yürütmek gibi bilgisayar alanında yaygın kullanılan bir fiildir.)

Örnekler:

·         Computers can perform a variety of mathematical calculations, ranging from simply adding and subtracting to solving complicated math equations that involve thousands of steps.

·         You need to perform additional configuration steps. (ek yapılandırma adımlarını yerine getirmeye gerek duyarsınız.) 

·         For Windows 2000, the DHCP Client service is used to perform dynamic registrations and updates, regardless of whether the computer uses a DHCP server or static configuration to obtain its IP address. 

·         It offers the ability to perform query testing of DNS servers and obtain detailed responses as the command output. (DNS sunucularında sorgu testinin yapılmasını ve komut çıktısıyla birlikte ayrıntılı yanıt sağlar. )

Terimler ve Cümle İçinde Kullanımı

Bu hafta konu işlemek yerine, yaygın karşılaştığımız bilgisayar terimlerine bir bakalım dedik. Bu hafta, terimleri ve cümle içinde kullanımlarını örnek metinler halinde göreceksiniz.

I. Ana Terimler ve Cümle İçinde Kullanılışları:

Corresponding (karşılık gelmek)

The primary key value of each record in the primary table corresponds to the value in the matching field of fields of many records in the related table.
Türkçesi:
Ana tablodaki her kaydın ana anahtarı ilişkili tabloda bir çok kaydın alan ya da alanlarındaki değerlere karşılık gelir.

For example %SBSUsername% variable corresponds to the username for the user.
Türkçesi: Örneğin %SBSUsername% değişkeni kullanıcı için kullanıcı adına karşılık gelir.


Substitute (yerine koymak, vekalet etmek)

Substitute your own URL, when creating animated banner.
Türkçesi: Canlandırmalı afiş yarattığınızda, kendi URL’inizi yerine koyun.

Use TCP/IP as a substitute for Netware IP address.
Türkçesi: Netware IP adreslerinin yerine TCP/IP’yi kullanın.

For application name, substitute the name of user.
Türkçesi: Uygulama adı yerine, kullanıcı adını kullanın.


Holds (tutmak)

Exchange holds messages destined for routing group.
Türkçesi: Exchange routing grup için gönderilen mesajları tutar.

It holds a partial set of objects stored in the Global Catalog.
Türkçesi:Global Katalog içinde depolanan nesnelerin bir kısmını tutar.


Available (kullanılabilir, uygun, mevcut)

Following options are available.
Türkçesi: Aşağıdaki seçenekler geçerlidir.

Windows Installer is available for Windows 98.
Türkçesi: Windows 98 için Windows Installer vardır.

Financial funtions are not available in JavaScript.
Türkçesi: JavaScript için finansal fonksiyonlar yer almaz.


Along with (Birlikte)

Along with the Bytes Written counter, this gives an overall indication of byte traffic across Winsock Proxy connections.
Türkçesi: Bytes Writtn sayacıyla birlikte, bu, Winsock Proxy bağlantıları arasındaki bayt trafiği hakkında genel bir bilgi verir.

You will find View menu along with several toolbar button.
Türkçesi: Çeşitli araç çubuğu düğmesiyle birlikte View menüsünü bulacaksınız.


in terms of (‘a göre)

In terms of Exchange Server configuration, demand dial router connection is the same as a dial-up connection.
Türkçesi: Exchange Server yapılandırmasına göre isteğe bağlı çevirmeli router bağlantısı çevirmeli bağlantı ile aynıdır.

A scan strategy can be much less costly in terms of total I/O and time.
Türkçesi: Bir inceleme stratejisi, toplam I/O ve zaman bakımından daha az maliyetli olabilir.


Prompts (istemek, sormak)

Configuration Wizard prompts you to select the type of the file.
Türkçesi: Yapılandırma sihirbazı dosya türünü seçmenizi ister.


Distinct (farklı)

Discovery and client installation are two distincted processes that occur in adding a client to an SMS site
Türkçesi: Discovery ve istemci kurulumu, bir istemcinin SMS sitesinde eklenmesinde oluşan iki ayrı işlemdir.


Encounter (karşılaşmak)

If you have ordered anything through the Web, you have probably encountered the forms.
Türkçesi:
Web üzerinde herhangi bir şey sipariş ettiyseniz, büyük olasılıkla formlarla karşılaşmışsınızdır.


Discrepancies (çelişki, farklılık, uyumsuzluk)

Setup reports discrepancies.
Türkçesi: Kurulum programı (setup), uyumsuzlukları gösterir.

It shows severe performance discrepancies between servers.
Türkçesi: Sunucular arasında ciddi performans farklılıklarını gösterir.


Anticipation (beklemek, ummak, kestirmek)

Active Directory using more space than anticipated.
Türkçe: Active Directory, beklenenden daha çok yer kullanıyor.

It can be very difficult to anticipate future user needs.
Türkçe: Gelecekteki kullanıcı gereksinimlerini kestirmek zor olabilir.


Degree (derece)

That program allows you interact with them to some degree.
Türkçesi: O program belli bir derece etkileşimde bulunabilmenize olanak sağlar.

It provides a very high degree of flexibility.
Türkçesi: Yüksek derecede esneklik sağlar.

It provides highest degree of interoperability with other tools.
Türkçesi: Diğer araçlarla yüksek derecede etkileşim sağlar.

Adhere (kurallara uymak, bağlanmak)

Document does not adrehe to XML rules.
Türkçesi: Belge XML kurallarına uymaz.

We must implement all necessary security meausures needed to adhere to the previously defined security.
Türkçesi: Daha önce tanımlanan güvenliği karşılamak için gerekli tüm güvenlik önlemlerini uygulamalıyız.

Client computers adhere to the minimum requirements as described above.
Türkçesi: İstemci bilgisayarlar yukarıda açıklanan minimum gereksinimleri karşılar.


inherently (doğal olarak)

Windows 2000 Servers are inherently multi-user capable in certain ways.
Türkçesi: Windows 2000 sunucuları doğal olarak belirli şekillerde çok kullanıcıdır.

Dictates (zorla kabul ettirmek, zorunlu yolu tarif etmek)

Hardware desing dictates which configuration should be used?
Türkçesi: Donanım tasarımı hangi yapılandırmanın kullanılacağını belirtir.

Relational model dictates that each row in a table be unique.
Türkçesi: İlişkisel model tablo içindeki her satırın benzersiz olmasını zorunlu kılar.


Literally (kelimesi kelimesine, tam tamına)

A subquery is literally a query within a query.
Türkçesi: Bir alt sorgu tam tamına bir sorgu içindeki diğer bir sorgudur.

Literally thousands of companies offer Web hosting services.
Türkçesi: Binlerce şirket Web barındırma hizmeti sunar.

Overlap (örtüşmek, üzerini kaplamak)

Microsoft Internet Security and Acceleration (ISA) Server enables the overlap of Internet Protocol (IP) address ranges to be created in the LAT.
Türkçesi: Microsoft Internet Security and Acceleration (ISA) Server, LAT içinde oluşturulan IP adresi aralığıyla örtüşmesi sağlar.


Setting (ayarlamak)

If you change settings on the Alarms tab in the Power Management tool and then change settings using the Power Meter icon on the taskbar, the settings you previously changed on the Alarms tab are lost when you shut down Windows.
Türkçesi: Power Management aracı içindeki Alarms sekmesindeki ayarlamaları değiştirir ve ardından görev çubuğundaki Power Meter simgesini kullanan ayarları değiştirin, Windows’u kapattığınızda, Alarm sekmesindeki daha önce değiştirdiğiniz ayarlar kaybolur.


Specify (belirlemek)

When you set the properties of a Windows-based executable file, you cannot specify the working directory.
Türkçesi: Bir Windows-tabanlı çalıştırılabilir dosyasını özelliklerini ayarlarsanız, çalışma dizinini belirleyemezsiniz.

Consist of (-den oluşmak)

With the Information Store Viewer (Mdbvue32.exe), you can view or set details about a user’s message storage files, which consist of the private information store, the personal folder file (.pst), and the offline folder file (.ost).
Türkçesi: Information Store Viewer ile kullanıcının mesaj depolama dosyalarını görebilir ya da ayrıntılarını ayarlayabilirsiniz.


Contains (içermek)

In Excel, if you move the mouse pointer over a cell that contains a hyperlink, the ToolTip you created for the hyperlink may not appear.
Türkçesi: Excel’de fare işaretçisini, köprü içeren bir hücre üzerine getirirseniz, köprü için oluşturduğunuz ToolTip belirmeyebilir.

II. Uygulama

Aşağıdaki terimleri içeren cümleler kurmaya çalışın:

Corresponding (karşılık gelmek)

Örnek: every table correspons another table in target.

Substitute (yerine koymak, vekalet etmek)
Holds (tutmak)
Available (kullanılabilir, uygun, mevcut)
Along with (Birlikte)
in terms of (‘a göre)

Örnek: Make a good backup plan in terms of good administrator’ habit.

Prompts (istemek, sormak)
Encounter (karşılaşmak)
inherently (doğal olarak)
Overlap (örtüşmek, üzerini kaplamak)
Setting (ayarlamak)
Specify (belirlemek)
Consist of (-den oluşmak)

 

BİLGİSAYAR TERİMLERİ

  Bilgisayar Terimleri ( A ) (B) (C) (D)
A+: Bilgisayar sektöründe geçerli bir sertifika. Sertifikayı alabilmek için belirli bir sınavın geçilmesi zorunludur. Sınav yazılım ve donanım olmak üzere iki bölümden oluşur. Başarılı olunursa Microsoft’ un ki gibi bir sertifika verilir. Bu sertifikanın birçok sektörde geçerliliği vardır.
A/UX: Apple Macintosh’lar için geliştirilmiş bir Unix işletim sistemi.

ABACUS: Üzerinde bir çubuğa sıralanmış, sağa sola kaydırılabilen toplar bulunan hesap makinesinin temeli sayılan bir alet. Kendi başına hesap yapmasa da sayılan sayıları insanlara hatırlatarak hesaplamaya yardımcı olur.

ABORT: İşletim sistemi üzerinde program çalışırken doğal olmayan bir sebepten programın durması veya durdurulması. Sonuç olarak program ya da işletim sistemi bir hata mesajı verir. Hata mesajının üzerinde devam, programı kapat seçenekleri vardır.

ACCELERATOR BOARD: Bilgisayarınızı hızlandırmak için takılan kart. Bu kartların işlevi, bilgisayarın CPU’sunun üzerindeki bazı işleri alıp kendi üzerlerinde çalıştırmasıdır. Böylece CPU’nun yükünü hafifletip bilgisayarınızın performansını arttırırlar.

ACCESS: Bir bilgiye, belleğe, diske, CD-ROM’a vb. erişmek.

ACCESS CODE: Erişim kodu. (şifre)

ACCESS TIME: Erişim için geçen zaman.

ACCESS POINT: WAN’larda telsiz sinyallerinin güçlendirilmesi ve paylaştırılması için kullanılan bir araçtır. Kablolu LAN’larda HUB’lara benzer biçimde, ACCESS POINT’ler de, veri paketlerinin telsiz ağlarda paylaşımını sağlar. Access Point’ler sinyalleri güçlendiren ve daha uzak mesafelere ulaştırılmasını sağlayan Repeater görevini de görür.

ACCESS PRIVILEGES: Giriş izni. Bilgisayar üzerindeki dosyalara giriş ve dosyalar üzerinde değişiklik yapmak için kullanıcılara tanımlanan haktır.

ACCOUNT: Hesap. İşletim sistemlerinde bir kişi adına açılan kullanıcı adı ve giriş şifresidir. Ayrıca kişinin erişim hakları ve kullanım ile ilgili diğer bilgilerinin kaydedilmesi için de kullanılabilir.

ACLS (Access Control Lists): Geçiş kontrol listeleri. Ağ üzerinden transfer edilen verilerin kimden geldiği, kime gideceği ve verinin büyüklüğü gibi kriterlerinin tutulduğu listedir.

ACRONYM: Kısaltma. Özel isimlerin kısaltılması baş harflerini birleştirerek yapılır. Örnek: ACLS (Access Control List)

ACTIVE: Aktif. İşletim sistemlerimizin üzerinde kullanımda olan programların ve dosyaların durumlarını belirtmek için kullanılır. Örnek: ICQ programı açık ve kullanılıyorsa o anda ICQ programı aktif demektir.

ACTIVE MATRİX: Sıvı kristal ekran teknolojisi. Genellikle taşınabilir bilgisayarların ekranlarında kullanılan teknolojidir.

ACTIVE-X: Microsoft firmasının hazırladığı işletim sistemlerinde Java dili gibi internet üzerinde çalışan programlar hazırlamak için kullanılan gelişmiş bir program geliştirme dilidir.

@ (AT İŞARETİ): Bu işaret klavyede Q tuşu ( F klavyede F tuşu) ve ALT GR tuşlarına birlikte basılarak yazılır. En yaygın kullanıldığı yer e-mail adresleridir, kullanıcı ve elektronik postanın gideceği posta sunucusunun adlarının birbirinden ayrılmasına yarar. Örnek; yardim@chip.com.tr

ADA: Amerika Birleşik Devleti Savunma Bakanlığı tarafından geliştirilmiş eski bir programlama dilidir.

ADAPTER: Uyum sağlamayan iki bağlantı çeşidi ya da cihazı birbirine bağlanmak için gerekli olan ara cihazdır.

ADC (Analog Digital Convertor): Gelen anolog sinyalleri alarak dijital sinyallere çeviren cihazdır.

ADD-IN: İşletim sistemine veya işletim sistemi üzerinde çalışan bir programa eklenebilen yardımcı programlara verilen isimdir.

ADD-ON: İşletim sistemi veya işletim sistemi üzerinde çalışan programların özelliğini arttırmak için, bilgisayar üzerine kurulan programlara verilen isimdir.

ADDRESS: Ulaşılmak istenen bilgi, bölüm, kayıtın bulunduğu yeri ifade eder . İnternet üzerinde üç farklı adres kullanılır: e-posta adresi, mac adresi, ip ya da internet adresi.

ADMINISTRATIVE DOMAIN: Yönetsel alan. Tek bir kişi, birim, sistem tarafından yönetilen alandır.

ADMINISTRATOR: Sistem yöneticisine verilen ad. Sistem birçok makineden oluşturulmuş bir ağ veya tek bir makine üzerinde olabilir. ADMINISTRATOR sistemin geliştirilmesi ve sorunların çözümünden sorumlu kimsedir.

ADN/Advanced Digital Network: 56 Kbps leased-line lar için kullanılan bir ağ çeşididir.

ADS/AUTOMATIC DRIVER SIGNING: Otomatik Sürücü Atlama. Windows tabanlı işletim sistemlerinde başlangıçta bilgisayar kilitlenmesi yaşanan durumlarda kilitlenmenin sebeplerini belirler. Bu sebepleri işaretleyerek bir sonraki başlangıçta sorunları atlanmasını sağlar.

ADSL/Asymmetric Digital Subscriber Line: Asimetrik Sayısal Abone Hattı. Standart telefon hatlarını kullanarak yapılan dijital haberleşme teknolojisi. Servis kalitesi merkeze olan uzaklığa göre deyişim gösterir. Bu tip hatlarda download ve upload hızı farklı olabilir.

ADVENTURE: Macera oyunlarına verilen isimdir.

AF/Auto Focus: Bu özellik kameralarda netliğin otomatik olarak sağlanması için kullanılır.

AGENT: İnternet üzerinden istediğiniz bilgileri otomatik olarak toplayabilen bir programdır. Bilgisayar başında olmanıza gerek kalmadan sizin yerinize bilgileri toplar.

AGGREGATE: Toplu işlem. İşletim sistemlerimiz veya programlarımız üzerinde tek bir değerle değil bir grup değer üzerinde çalışan işlemlerdir.

AGP/Accelerated Graphics Port: Üç boyutlu grafik kartlarından daha fazla verim alınması için Anakart firmaları tarafından üretilen bir bağlantı birimidir.

AIX: Unix tabanlı bir işletim sistemi.

ALDUS PAGEMARKER: Masaüstü yayıncılık programlarından biri. Bu programla oluşturduğunuz grafikler üzerinde kolayca değişiklik yapabilirsiniz.

ALGORITHM: Bilgisayarınız üzerinde sorunları çözmek için belirlenmiş kurallar ve işlemler topluluğuna verilen isim.

ALIAS: Takma isim. Uzun ve hatırlaması zor isimler yerine kısa ve hatırlaması kolay isimler tanımlamak.

ALIASING: Bilgisayar ekranında gördüğümüz çizgiler, eğriler ve simgelerin kenarlarının tırtıklı gözükmesine ALIASING denir. Ekran çözünürlüğünü yükselttikçe bu bozulmalar azalır.

ALLOCATE: Bir bilgisayar üzerinde RAM ve sabit diskin tamamını veya bir bölümünü ileride kullanmak için ayırmak. Genelde programlar bu işlemi kullanırlar.

ALIGNMENT: Kelime işlem ya da masaüstü yayıncılık programlarında metnin kenarlara yanaşık olma durumunu belirler. Sağa, sola yanaşık veya ortalanmış olabilir.

ALPHA: Dijital firması tarafından üretilen 64bit bir işlemci türüdür.

ALPHANUMERİC: Rakam, kelime ve özel sembollerden oluşmuş karakter topluluğu.

ALT KEY: PC’lerde kullanılır. Alt key tuşu başka bir tuşla birlikte basıldığında programların özelliğine göre değişik işlevler görür.
AMD: Intel’in ardından dünyanın büyük ikinci PC işlemci üretici firmasıdır.

AMİGA: Commodore firması tarafından üretilen genelde oyun amaçlı kullanılan bilgisayar. Günümüz standartlarının altında bir bilgisayar.

ANALOG: Devamlı değişken bir akış halinde bulunan verilere “analog” adı verilir. Bilgisayarlar doğrudan analog veriyi işleyemezler, gelen analog verileri dijitale çeviren arabirimlerin kullanılması gerekir.
ANCHOR: HTML dosyalarının içinden başka bir sayfaya ya da başka bir bölgeye geçmek için kullanılır. Altı çizgili mavi metin şeklinde görüntülenir.

ANIMATION: Kullanıcının ilgisini belli bir yöne yöneltmek için yapılmış, grafiklerin belirli bir düzene göre canlandırılması işlemi .

ANNOTATION: Doküman üzerine, dokümana zarar vermeden eklenen not. Bu notlar doküman hakkında bilgi vermek için koyulabilirler.

ANSI/AMERİCAN NATIONAL SKYLINE INDUSTRIES: Amerika Ulusal Standart Enstitüsü. Bilgisayar ve iletişim gibi birçok alanda A.B.D. standartlarını belirleyen kurum. Bu standartlar ANSI standartları olarak da bilinir.

ANTI ALIASING: 3D grafik kartlarında grafik işleme tekniklerinden birine verilen isimdir. Özellikle gelişmiş üç boyutlu oyunlar gibi yüksek grafik detay seviyesine sahip programlarda sıkça kullanılan bu yöntem, ekranda beliren görüntünün daha doğal olması amacıyla geliştirilmiştir.

ANTİ GLARE SCREEN: Bilgisayar ekranlarının çevreden aldıkları ışığı yansıtmasını önlemek için kullanılan yansıma önleyici bir filtredir.

ANTİ RADIATION SHIELD: Bilgisayar ekranlarının yaydığı elektromanyetik dalgalardan korunmak için filtredir.

ANTİ VİRÜS PROGRAM: Bilgisayarı virüs denen zararlı programlara karşı korumak için üretilmiş yazılımlardır. Bu programlar diskinizi tarayarak virüsten etkilenmiş olan dosyalarınızı bulurlar. Daha sonra bunları ya tamamen silerek ya da eski sağlam hallerine döndürerek sistemi virüsten arındırırlar.

ANY KEY: Bilgisayarın klavyesi üzerindeki herhangi bir tuş.

API/Application Programming Interface: Bir programın diğer program ve işletim sistemleri ile etkileşimini sağlayan arabirim. En çok kullanılan WIN32 API’sidir.

APP: Bkz. Application.

APPEND: Metin belgelerinin birbirleri sonuna eklenmesi işlemidir.

APPLE MACINTOSH: Apple firması tarafından geliştirilmiş bir tür bilgisayardır, aynı zamanda MAC olarak da adlandırılır. Bu bilgisayarlar çok yaygın olarak kullanılan PC türü cihazlarla uyumlu değildir ve kendilerine has yazılımları vardır.

APPLET: İnternette HTML sayfası içine yerleştirilmiş küçük JAVA programlarıdır.

APPLETALK: Apple bilgisayarlar arasında iletişimi sağlamak için yapılmış bir protokol.

APPLICATION: Bilgisayar üzerinde yapılan uygulamalara verilen isimdir.

APPLICATION LAYER: Uygulama katmanıdır. Bu katman OSI/Open Systems Interconnection modeline göre yedinci katmandır. E-mail ve dosya transferi gibi işlemlerde otomatik olarak kullanılır.

APPLICATION SERVER: Uygulama sunucusu. Uygulamaları ağa bağlı diğer istemcilerin kullanımına sunan sunucudur.

ARCHITECTURE: Bilgisayarlar ve ağlarda genel yapıyı, elektronik bileşenleri, bilgisayarın iç yapısı ve işletim sistemlerini belirler.

ARCHIE: İstediğiniz bilgileri internet üzerinde arayıp bulan ve bu bilgileri düzenleyen bir program. Eskiden sadece ftp arşivlerini tarayabilen Archie şimdi tüm internette arama yapabiliyor.

ARCNET: Bir ağ tipi. Bu ağ içinde en fazla saniyede 2,5 Megabit hıza ulaşılabilir. Günümüz teknolojisine göre yavaş bir ağ tipidir.

ARGUMENT: Argüman. İşletim sistemi veya işletim sistemi üzerindeki programların içindeki fonksiyonlara verilen değer ya da isim.

ARP/Address Resoluion Protokol: İnternet ve ağ üzerinde göndermek istediğimiz paketlerin IP adreslerine doğru dağıtılmasını sağlayan bir iletişim protokolüdür.

ARPANET: İnternetin temeli sayılabilecek dünyanın ilk ağının ismi. İlk olarak Amerikan ordusuna hizmet vermek üzere kurulmuştu. Daha sonra diğer ağların gelişmesi ve büyümesi ile tamamen hizmet dışı kaldı.

ARROW KEYS: OK tuşları. Bilgisayar klavyesi üzerinde bulunan sağ, sol, yukarı, aşağı tuşları.

ARTIFICIAL INTELLIGENCE: Yapay zeka. Bilgisayarlarımızın insanlar gibi düşünmesi ve davranması için yapılan çalışmaların tümüne verilen isim.

ASCENDING ORDER: Bir verinin küçük değerden büyük değere doğru sıralanması. Sayılar 0’dan 9’a doğru, harfler A’dan Z’ye doğru sıralanır.

ASCII/American Standard Code for Information Interchange: Bu koda göre dünya çapında kullanılan hemen hemen tüm harf ve sembollere bir değer atanmıştır. Böylece farklı bilgisayarlar arasında bilgi alışverişi yapılırken ortaya çıkması muhtemel karışıklıkların önüne geçilmesi hedeflenir.

ASP/Active Server Page: Bir tür programlama dili. Daha çok sunucu taraflı teknolojilerin kullanılmasına imkan sağlar. ASP ile yapılan ifadeler çalıştırılınca, sonuç çalıştıran kişiye HTML biçiminde gönderilir.

ASPECT RATIO: Bilgisayar üzerinde yapılan grafik işlemlerinde grafiğin yatay ve dikey ölçülerinin birbirlerine oranı. Bu oranın korunması grafiğin bozulmaması için önemlidir.

ASSEMBLER: Kurulu olduğu işletim sistemi üzerinde, işletim sisteminin doğrudan çalıştırabileceği programları üreten bir yazılım dilidir.

ASSIGN: Atama. Bilgisayar üzerinde bir alana veya değişkene değer atanması. Örnek, Excel programında A1 hücresine istediğiniz bir değeri ASSIGN edebilirsiniz .

ASSOCIATE: İlişkilendirme. Bir dosya tipini bir program ile bağlama. Örnek : *.avi dosyasını
Windows Media Player ile ilişkilendirebilirsiniz.

ASTERİSK: Yıldız şeklindeki simge. Bilgisayar üzerinde birçok işlevi vardır. Hesap makinesi, programlama, elektronik tablolarda kullanılır.

ATM (Asynchronous Transfer Mode ): Yüksek hız ve kalitede veri aktarımı için kullanılan teknoloji. Daha çok ses ve görüntü iletimi için kullanılır.

ATTRIBUTE: Çeşitli programlarda, kullanılan kontroller için verilen parametrelerdir. Bazı parametrelere değişik karakterlerde değerler verilebilir. Bazıları ise olduğu gibi kullanılırlar.

AUDIO CARD: Ses kartı. Bilgisayar üzerinden ses dosyalarının dinlenebilmesi için gereken kart. Bu kartlar anakartın slotlarına takılı ya da anakart üzerinde de ( On Board ) olabilirler.

AUDIT TRAIL: Sistem içindeki kullanıcıların belli zaman içinde kullandıkları kaynakların ölçülmesi için bu kaynakların kayıtlarının tutulması işlemidir. Örnek: Sistem içindeki kullanıcıların bilgisayarları üzerinde yaptıkları değişiklerin kayıtları tutulabilir.

AUP: Okuma ve yazma kafaları sabit olan sistemlerde, veri yazılan ve okunan ortamı harekete geçirmek için kullanılır.

AUTHENTICATION: Bilgisayar üzerindeki kullanıcı yetkilerinin doğrulanması işlemidir.

AUTHORING TOOL: Multimedya uygulamalarını hazırlamak için kullanılan yazılımlardır. Bu tür programlar, programlama bilmeyenler için büyük bir kolaylık sağlar.

AUTHORIZATION: Sistem yöneticisi , sisteme girebilecek kullanıcılara giriş izni ve kullanıcılara bağlı kullanım izni verebilir. Bu izin verme işine AUTHORIZATION denir.

AUTHORWARE: Multimedya gösteriler yaratmak için geliştirilmiş yazılım programları.

AUTOEXEC.BAT: Bilgisayarda bulunan bir dosya. Bu dosya bilgisayar ilk başlatıldığı zaman çalıştırılmak üzere içinde DOS komutları barındırır. Bu dosya içinde yer alan sistem komut yığını otomatik olarak çalıştırılıp ilgili gerekli ayarlamaları yapar.

AUTOMATION: Otomasyon. Bir işin bilgisayar ya da iş için gerekli olan cihazlar ile otomatik olarak yapılması.

AUTOREC SONER: Bilgisayarınızda ses kaydı yaparken, ses kaydının en yüksek kalitede kaydedilmesini sağlayan alıcı.

AUX: Müzik kaynağının bağlanabildiği bir bağlantı türü. Genellikle müzik seti ve videolarda kullanılır.

AUTO-ANSWER: Modemler için kullanılan bir özellik. Bilgisayarınızın başında olmadığınız zaman modemin gelen çağrıya cevap vermesi işlemidir.

AUTO-RUN: Bilgisayarın CD-ROM sürücüsüne yeni bir CD takıldığında, Windows işletim sistemi derhal harekete geçerek bunu inceler. Eğer CD üzerinde uygun yazılım varsa, o zaman Windows bu CD üzerindeki yazılımı kendiliğinden çalıştırır. Bunun olmasını sağlayan ve CD üzerindeki yazılımın bir parçası şeklinde tasarlanan küçük programa genellikle Auto-Run programı denir.

AUTO-SAVE: Otomatik Koruma. Bazı programların Auto-Save özelliği vardır. Bu özellik programın içinde bir dosya üzerinde çalışırken programın dosya üzerinde yaptığımız değişiklikleri belli aralıklarla otomatik olarak kaydetmesini sağlar.

AUTO-SELF TEST: Bilgisayarınız açıldığında hızla kendini gözden geçirir ve genel bir arıza kontrolü yapar. Bu şekilde hafıza modülleri ya da işlemci gibi hayati parçalarda önemli bir arıza olup olmadığını anlamaya çalışır, eğer arıza bulur ve açılmazsa o zaman sesli sinyalle bunu bildirir. Ancak bu özellik sadece bilgisayarınıza has değildir, faks ve baskı makinesi gibi cihazlarda da bu tür bir test uygulanır.

AUTO-START: Bu tür programlar genellikle bilgisayarın açılmasıyla beraber çalışmaya başlarlar. Çok çeşitli türden olabilir ve farklı işler yapabilirler. Windows işletim sisteminde, bilgisayar açıldığında çalışmaya başlayan AUTO-START özelliği olan yazılımdır ve kullanıcının bunu değiştirmesi genellikle mümkün değildir.

AVC ( Automatic Volume Control ): Gelen ses üzerinde alçak ses sinyalinin büyüklüğüdür.

AVI ( Audio Video İnterleaved ): Video ve ses dosyası formatıdır. Dosya uzantısı .avi’dir. Windows işletim sistemi ile beraber gelen Media Player adlı program bu görüntü dosyasını oynatabilir.

AXİS: Tasarlayan kişi tarafından verilen grafik üzerindeki eksen. Yatay eksen X ekseni, düşey eksen Y ekseni olarak gösterilir.

BACK DOOR: Arka kapı. Sistem üzerinde programcının kendi kullanımı için bıraktığı aralık. Sistemin düzgün çalışmaması halinde, programcı bu yoldan sisteme girerek, sistem üzerinde müdahale yapabilir.
BACK END: Arka uç. Kullanıcı verilerinin girilmesinden sonra, saklanmak üzere yollanan ya da kullanıcının belli bir veriyi görmek istediğinde, bu verileri derleyip kullanıcı arabirimine yollayan yazılım parçasına verilen isim.

BACKBONE: Omurga. Bir ağın çeşitli bölgelerini birbirine bağlıyan ana kablo hattına verilen isim.

BACKGROUND: Arka plan. İşletim sistemi üzerinde kullanıcıdan veri almadan çalışan programlara veya işlere verilen ad. Bu programlar veya işler, bir sorun olmadıkça kullanıcı ile etkileşime girmezler.

BACKLIGHT CORRECTION: Video kameralarda objenin karanlık görünmesini önleyen sistem.

BACKLIGHT: Arka aydınlatma. Dizüstü bilgisayarların ekran görüntüsünün daha kolay görünmesi için kullanılan teknoloji.

BACKSPACE KEY: Çalışma noktasının solundaki karakteri silmek için kullanılan klavye tuşuna verilen isim. Genellikle yapılan yanlış karakter girişlerini düzeltmek için kullanılır.

BACKUP: Yedekleme. Bilgisayar üzerinde sakladığımız bilgileri bozulmalara karşı korumak için kopyalarının alınması işlemi.

BAD SECTOR: Sabitdisk veya disket üzerinde bozulduğu için kullanılmaz hale gelen bölümlere verilen isim.

BANDWIDTH: Bant genişliği. Bir saniyede aktarılan bit sayısı olarak ifade edilir. Bant genişliği tüm sistemin hızını etkiler.

BAR CHART: Sunum grafiği çeşidi. Grafik üzerindeki değerlerin çubuklar yardımıyla belirtilmesidir.

BARCODE: Ürün ambalajı üzerinde bulunan, siyah beyaz çizgilerden oluşmuş, ürün hakkındaki bilgileri içeren dizi. Barcode optik okuyucular sayesinde bilgisayar ortamına aktarılır.

BARKOVISION: Bilgisayardan aldığı tüm sinyalleri perdeye yansıtabilen bir projeksiyon sistemidir. Görüntü kalitesi yüksektir.

BASEBAND TRANSMISSION: Sistem üzerinde aynı anda sinyal veya veri göndermemizi sağlayan iletişim standardı. Yerel ağ ve bilgisayar arasındaki iletişimde bu yöntem kullanılır.

BASIC/Beginner’s All-purpose Symbolic Instruction Code: Bir programlama dilidir. Günümüzde birçok programın yapımında kullanılmaktadır.

BATCH FILE: Birçok program veya komutun, kullanıcı müdahalesi olmadan çalıştırılması için kullanılan dosya türüdür.

BAUD: İletişim hızını ölçmek için kullanılan değer. Çok küçük değerler oldukları için genelde kullanılmazlar.

BAUND RATE: Bilgisayar sistemlerinde seri hatlar üzerindeki veri akış hızı birimi.

BAY: Bilgisayar kasalarının üzerinde CD-ROM, sabitdisk, disket sürücü gibi donanımların yerleştirilmesi için ayrılmış bölümlere verilen isim.

BBS/Bulletin Board System: Bilgisayar kullanıcılarının, modem ve telefon hattıyla bağlanarak, mesaj alışverişinde bulundukları sisteme verilen isim.

BCD/Backup Domain Server: Windows NT sistemlerde sistem üzerindeki bilgilerin bir kopyasının tutulduğu bilgisayar.

BENCHMARK: Donanım veya yazılımların performanslarını ölçmek için kullanılan testlere verilen isim.

BINARY: İkili sayı sistemine denir. Genelde bilgisayar sistemlerinde kullanılan 0 ve 1 rakamlarından oluşur.

BINARY FILE: İkili düzen ile oluşturulmuş dosya türü. Sadece 0 ve 1’lerden oluşan dizinleri içerir.

BINHEX: ASCII olmayan dosyaları, ASCII formatına çevirmek için kullanılan metot.

BIOS/Basic Input Output System: Anakartın üzerinde microişlemci tarafından çalıştırılan yazılım. Bu yazılım, sistemin çalışmaya başlamasını sağlar.

BIT/Binary Digit: Binary rakamlarından biri. Bir bit 0 ya da 1 değerini taşır.

BITMAP: Grafik görüntüleme yöntemidir. Bir grafik görüntüsünün sütun ve satır halinde noktalardan oluşturulmuş gösterimi.

BITNET: İnternet ağından bağımsız, sadece eğitim kurumlarına özel bir ağ çeşidi.

BLEND: Bir renkten diğerine, bir efektten diğerine vb. geçiş metodudur.

BLOCK: Veri transferinde hızı artırmak için verinin belli bölümlere ayrılması işlemine verilen ad. Bir grup bilgi, sabit uzunluklarda bloklara ayrılır. Bu bloklar teker teker gönderilir.

BMP: Bitmap grafik dosyalarının türü ve uzantısı.

BNC: Bir konnektör tipidir. Bilgisayarları ağlara bağlamak için kullanılır.

BODY: HTML sayfaları üzerindeki kodları bulunduran başlık ile son arasındaki bölüme denir.

BOLDFACE: Kelime işlem yazılımlarında, metnin diğer bölümlerden koyu ve kalın görünen bölümüne verilen isim.

BOOLEAN EXPRESSION: Doğru veya yanlış olarak değer alan bir ifade türüdür. 1+1=2 ifadesi doğrudur. Bu ifade bir boolean ifadedir.

BOOLEAN LOGIC: Değerlerin doğru veya yanlış olarak düşünüldüğü mantık türüdür. Bilgisayar sistemlerinde 0’lar yanlış, 1’ler doğru olarak ifade edilir.

BOOLEAN OPERATOR: Boolean ifadesini oluşturmak için kullanılan operatörlerdir. AND, OR, XOR, NOR, NOT olmak üzere toplam beş operatör vardır.

BOOT: Bilgisayarınızı çalıştırmak için yüklenen yazılıma verilen isim. Bu yazılımlar genellikle işletim sistemleridir.

BOOT SECTOR: Sabitdisklerin ve disketlerin sistem bilgileri kısmına boot sector adı verilir. Bu kısımda bulunan sistem bilgileri, bilgisayarın sözü edilen disk ya da disketleri kullanabilmesi için gereken bazı temel verilerden oluşurlar. Bilgisayar her açılışında, bu kısımda bulunan bilgileri okuyarak düzgün çalışabilmek için ihtiyaç duyduğu temel verilere sahip olur.

BOOTABLE DISK: İşletim sisteminin düzgün olarak çalıştırılabilmesi amacıyla hazırlanmış özel bir başlangıç diskidir.

BOUNCE: Gönderilen bir elektronik postanın teslimatta hata ile karşılaşıp bir kısmının geri dönmesi işlemine verilen isim.

BOX: Bilgisayarımızın ekranında gördüğümüz bir yazılımın veya bir işlevin çerçevelenmiş olarak görünen alanı. Kutular genelde bir hata veya bir uyarı mesajı içerirler.

BPS/Bits Per Second: Veri transfer hızını ölçmek için kullanılan birimdir. Örneğin 28.000 bps hızla çalışan modem saniyede 28.000 bit gönderiyor demektir.

BREAK KEY: Klavye tuşu. DOS ortamında kontrol tuşu ile birlikte basıldığında, çalışan programı keser. Her program, bu tuş bileşkesine yanıt vermeyebilir.

BROADBAND ISDN: Fiber optik telefon hatları üzerinden ses, video görüntü ve bilgileri aynı anda göndermeye yarayan iletişim standardıdır.

BROADBAND TRANSMISSION: Birden fazla kanal üzerinden bilgi göndermek için kullanılan yöntemdir. Kablo TV bu yöntem ile çalışır.

BROADCAST: Ağ üzerindeki bilgisayarın çevresini tanımak ve haberdar olmak için yaydığı sinyaller bütünü. Bilgisayarlar ilk ağa girişlerinde broadcast yaparlar.

BROWSE: Bilgisayar içindeki bilgilerin görüntüleme yöntemidir. Birçok veritabanı yazılımı, bilgilerin sadece gözle izlenebilmesini sağlayan bu olanağı kullanıcılara sunar.

BUFFER: Geçici saklama alanına verilen ad. Bu alan genellikle RAM üzerinde ayrılır ve dosya kopyalama yaparken kullanılır.

BUG: Bir yazılım veya donanımda meydana gelen hata ya da sorun.

BUILT-IN: Yazılımların kullanıcılar tarafından kullanılmasını sağlayan özelliklere verilen ad.

BUNDLE: Bundle terimi, bilgisayar pazarında rekabet edebilmek amacıyla geliştirilen bir satış tekniğine verilen isimdir. Bu teknikte büyük bir malın yanına müşterinin ilgisini çekecek daha küçük bir ürün bedava olarak katılır.

BUS: Veri yolu. Bilgisayar içindeki verilerin aktarıldığı yola verilen isimdir.

BYTE: Sekiz bit’ten oluşan bir saklama birimidir. Tek bir harfi saklamak için gerekli olan alana denir.

C: Bir programlama dilidir. C ile yazılan kod makine diline yatkındır. Bu yüzden programcılar bu programlama dilini etkin bir şekilde kullanırlar.
C++: C dili üzerine yeni özellikler eklenerek oluşturulmuş bir programlama dilidir.

C DRIVE: Bilgisayar üzerinde bulunan sabitdisk sürücülerinden ilkine verilen isimdir. C sürücüsü genelde işletim sistemini kurmak için kullanılan disktir. Bilgisayar C sürücüsünden açılır ve kurulan programları C sürücüsü üzerinde saklar.

CABLE: Bilgisayarlarımızı başka birimlerle fiziksel olarak bağlamak için kullandığımız araçtır. Kabloların iki ucunda gerekli bağlantıyı yapabilmesi için bulunan konnektör vardır.

CACHE MEMORY: Ara belleğe verilen isimdir. Bu bellekler yüksek erişim hızına sahiptirler. Bellek tiplerinin hepsi aynı özelliğe sahip değildir. Bilgisayarlarımız üzerinde kullanılan bellek türleri SDRAM, DDRAM, RDRAM olabilir.

CAD/Computer Aided Desing: Bilgisayar destekli tasarım. Genellikle mühendis ve mimarların tasarımlarını gerçekleştirmek için kullandıkları yazılım ve donanım bütününe verilen isim.

CAD/CAM/Computer Aided Desing/Computer Aided Manufacturing: Bilgisayar destekli tasarım/Bilgisayar destekli üretim.

CAE/Computer Aided Enginering: Bilgisayar destekli mühendislik. Mühendislerin tasarımlarını inceleyen yazılımlara verilen isimdir. Genellikle CAD yazılımları içinde bu tür programlar bulunur.

CALCULATOR: Hesap makinesi. Matematiksel işlem yapmak için kullanılan bilgisayar programlarına verilen isim. Hesap makinesi, program haricinde küçük el bilgisayarı şeklinde de olabilir.

CAM/Computer Aided Manufacturing: Bilgisayar destekli üretim. Fabrikalarda makinaların çalışması için kullanılan veya yazılan programlara verilen isim.

CANCEL: İptal. Bilgisayarımızda kullandığımız uygulamaları iptal etmek için kullanılan tuşa verilen isimdir. Program kurulumlarında kurulumu kesmek için de kullanılır.

CAPS LOCK KEY: Klavye tuşlarından birine verilen isim. Bu tuş etkin olduğu durumda iken tüm alfabetik karakterlerin büyük harf ile yazılmasını sağlar.

CAPTURE: Kullanılan programın belli bir durumunu kaydetmesi işlemine verilen isim. Genellikle görüntü programlarında kullanılır.

CARD: Üzerinde elektronik devreler bulunan bilgisayar içinde kullanılan parçalara verilen isim.

CARET: Şapka karekteri. Türkçe klavye üzerine shift ile beraber 3 sayısına basıldığında çıkan karaktere verilen isim.

CARRIER SIGNAL: Modemlerin kendi aralarında anlaşmak için kullandıkları sinyale verilen isimdir.

CARTRIDGE: Kartuş. Büyük miktarlarda bilgiyi depolamak için kullanılır.

CASE SENSITIVE: Kullanılan harflerin küçük ya da büyük harf olmasının yarattığı durumdur. Kelime işlem yazılımlarında metin içinde bir sözcüğü ararken bu özelliği kullanabilirsiniz. Küçük-büyük harf ayrımı yaparak arama yapmak istiyorsanız, buna uygun bir arama seçeneğini işaretlemeniz gerekiyor.

CCITT/Comite Consultatif International Telephonique et Telegraphique: Uluslararası iletişim standartlarını belirleyen bir kurum.

CD-ROM/Compact Disk-Read Only Memory: Bilgi depolamak için kullanılan disklere verilen isimdir.
Bu diskleri okumak içim CD-ROM okuyucu gerekmektedir.

CELL: Hücre. Programın grafik arayüzünde tablo görünümünde yer alan küçük dikdörtgen kutulardan her birine verilen isimdir.

CGA/Color Graphics Adapter: İlk kullanılan renkli ekran tipidir. CGA ekranlar zamanla VGA sistemlere dönüştüler. Bilgisayar sistemlerimiz üzerinde geri kalmış bir teknoloji.

CHARACTER: Karakter. Sabitdisk üzerinde bir byte’lık alana saklanabilen herhangi bir sembole verilen isimdir.

CHECKSUM: Bir kontrol yöntemi. İletişim hattından gönderilen bir mesajın geçerli bir mesaj olup olmadığını anlamak için kullanılan yöntem.

CHIP: Yarı iletken bir maddeden üretilen, üzerinde binlerce elektronik devre taşıyan üniteye verilen isimdir.

CISC/Complex Instructıon Set Computer: Karmaşık komut seti. Bilgisayarların kullandığı bir yapıdır. İşlemcinin 200 kadar komutu uygulamasını sağlar.

CLASS: Sınıf. Programlarda nesneleri oluşturmak için kullanılan yapıya verilen isimdir.

CLICK, CLICK ON: Kliklemek, tıklamak. Grafik arayüzünde bir ikonu veya bir nesneyi seçmek için farenin tuşuna basıp bırakmak.

CLIENT-SERVER ARCHITECTURE: Sunucu-istemci mimarisi. Ağ üzerinde bilgisayarların veya işletim sistemi üzerine kurulu olan programların, sunucu olarak çalışacak şekilde tasarlanması işlemidir.

CLIP ART: Bilgisayar üzerinde yapılmış, kullanmak için hazır resimlere verilen isimdir.

CLIPBOARD: Pano. Verinin bir yerden başka yere kopyalanırken geçici olarak tutulduğu belleğe verilen ad.

CLOCK SPEED: Mikroişlemcinin çalışma hızına verilen isim. Mikroişlemciler komutları çalıştırırken, bilgisayarın içindeki saatin tıklamalarına uyarlar. Bu saat mikroişlemciler ve diğer üniteler arasındaki uyumluluğu da sağlar.

CLUSTER: Sabitdisk üzerindeki sektör grubuna verilen isimdir. Bilgi saklanacağı zaman kullanılan en küçük birim cluster’dır.

CMOS/Complementary Metal Oxide Semiconductor: Bilgisayarlarda saati, tarihi ve sistem parametrelerini saklamakta kullanılan devre. Bu devre bir pil ile beslenir.

CMYK/Cyan Magenta Yellow Black: Ofset baskıda kullanılan renk modeline verilen isimdir. Mavi, morumsu kırmızı, sarı, siyah renklerin karıştırılması ile tüm renkler elde edilebilir.

COAXIAL CABLE: Bilgisayar ağlarında yaygın olarak kullanılan kablo türüdür. Özelliği, içinde bir iletken telin çevresine sarılmış bir kat yalıtkan malzeme bulunması ve diğer tellerin örülü bir şekilde bu yalıtkanın çevresine yerleştirilmiş olmasıdır.

COBOL/Common Business Oriented Language: Eski programlama dillerinden biridir. Bilgisayarlarda ticari uygulamalar yazmak için kullanılırlar.

CODE: Kod. Bilgisayar üzerinden girdiğimiz çeşitli komutların yazılı veya çalışır haline verilen isimdir.

COLOR MONITOR: Renkli ekran. İki renkten (siyah, beyaz) fazla renk gösteren bilgisayar ekranlarına verilen isimdir.

COLOR PRINTER: Renkli yazıcı. Birden fazla renkte baskı yapabilen yazıcıya verilen isimdir. Renkli yazıcıların çoğu CMYK teknolojisini kullanır.

COLUMN: Sütun. Kelime işlem yazılımlarında yukarıdan aşağı, ince uzun alanlardan her birine verilen isim.

COLUMN GRAPH: Sütun grafiği. Sunumların dikey sütunlar ile gösterildiği grafik türüdür.

COM: DOS işletim sistemi üzerinde çalıştırılabilir dosya uzantısı. Örnek: Command.com

COM: Bilgisayarların seri iletişim portlarına verilen isimdir. Örnek: Com1, Com2, Com3

COMMAND: Komut. Bilgisayara belli bir işi yaptırmak için yazılan ifadeye verilen isimdir.

COMMAND.COM: DOS komutlarını çalıştıran dosyaya verilen ad. Girilen komutun doğru yazılıp yazılmadığını bu dosya kontrol eder. Bazı komutlar da bu dosyanın içinde saklanır.

COMMAND KEY: Macintosh bilgisayarlarda bulunan özel bir tuş. Bu tuşa basarken başka bir tuşa da basıldığında bir komut verilmiş olur.

COMMAND LINE: Komut girişi için kullanılan satıra verilen isim.

COMMUNICATION: İletişim. Verilerin bir bilgisayardan başka bilgisayar gönderilmesi işlemine verilen isim.

COMMUNICATIONS PROTOCOL: İletişim protokolü. Veriler bir bilgisayardan başka bilgisayara gönderilirken bir protokol kullanmak zorundadırlar. Bu iletişim protokolleri genelde modemler ile yüklenir.

COMMUNICATIONS SOFTWARE: İletişim yazılımı. Bilgisayara bağlı modem ile telefon hattından veri gönderip alınmasını sağlayan yazılım türlerine verilen isimdir.

COMPATIBLE, COMPATIBILITY: Uyumlu, uyumluluk. Bilgisayar üzerindeki yazılım ve donanımların birbiri ile sorunsuz çalışması işlemine verilen isimdir.

COMPILER: Derleyici. Programla dili ile yazılmış olan kodu makina diline çeviren yazılım türlerine verilen isimdir.

COMPONENT: Kod parçalarını bir araya getirerek bir uygulama oluşturma işlemine verilen isimdir.

COMPRESSION: Sıkıştırma. Bilgisayar üzerindeki verilerin daha az yer kaplaması için yapılan işleme verilen isimdir.

COMPUSERVE: Dünyanın ilk ticari bilgi servisidir. Bu servis dünya üzerine değişik veri tabanlarına bağlıdır, böylece birçok güncel bilgiye ulaşabilirsiniz.

COMPUTER: Bilgisayar. Girilen veriyi işleyerek, kullanabilir çıktı üreten makineye verilen isimdir.

CONFIG.SYS: Bilgisayarın çalışmasını düzenleyen komutların bulunduğu dosyadır. Açılışta config.sys dosyası çalıştırılarak bu komutlar uygulanır.

CONNECTOR: Konnektör. Kabloların ucunda bulunan veya takılan, çeşitli araçlara veya bölümlere verilen isimdir.

CTRL: Kontrol tuşu. Bu tuş önceden kontrol karakterleri denilen karakterlerin yazılmasında kullanılırdı. Ancak günümüzde daha ziyade ALT tuşu gibi kullanılmakta, Kısayol tuş kombinasyonlarının çalıştırılmasında faydalanılmaktadır.

CONTROLLER: Denetleyici. Bilgisayarla dışarıdan girilen veri arasında denetleme yapan araca verilen isimdir.

CONTROL PANEL: Denetim masası. Windows işletim sistemlerinde, sistem işleyişine ilişkin düzenleme yapılabilen program.

COPROCESSOR: Ek işlemci. Sistemin işlemcisinin yanına eklenen ikinci işlemci.

COPY: Kopyalamak. Bir dosyanın veya bir verinin aynısının oluşturulması işlemine verilen isimdir.

COPY PROTECTION: Kopya koruması. Yazılımın izinsiz kopyalanmasını veya çoğaltılmasını önlemek için kullanılan yöntemlere verilen isimdir.

CORRUPTED FILE: Bozuk dosya. İçeriği bozulmuş, okunamaz halde olan dosya türüne verilen isimdir.

CPU/Central Processing Unit: Merkezi işlem birimi. Bilgisayarımız üzerinde bulunan mikroişlemciye verilen isimdir.

CRC/Cylik Redundancy Check: Karşı tarafa veri gönderilirken hataları ortaya çıkarmak için kullanılan bir yöntemdir.

CROPPING: Kırpma. Bilgisayar üzerine kurulu bir programla resmin kenarlarındaki fazlalıkların kesilmesi işlemine verilen isimdir.

CRT/Cathode Ray Tube: Televizyon ve bilgisayar ekranlarında kullanılan teknolojiye verilen isimdir.

CURSOR: İmleç. Klavyenin veya farenin bir tuşuna basıldığında, ekranın neresinde veya hangi noktasında işaretleneceğini belirten sembol.

CUT AND PASTE: Kes ve yapıştır. İşletim sistemleri üzerinde dosyayı veya klasörü bir yerden başka bir yere taşıma işlemidir.

CYBERSPACE: Siberalem. Bilgisayar sistemleri tarafından oluşturulan iletişim ortamına verilen isimdir.

CYBERNETICS: Sibernetik. İnsanlara ait pek çok özelliğin makinalara kazandırılması yolunda araştırma yapan bilim dalı.

DA/Display Adapter: Görüntü adaptörüne verilen isim.
DAT/Digital Audio Tape: Verileri saklamak için kullanılan bir tür manyetik bant çeşididir. İki gigabyte’tan beş gigabyte’a kadar veri saklayabilir.

DATA: Veri. Bilgisayar ortamında kullanılan her tür bilgiye verilen isim.

DATABASE: Veritabanı. Bilgisayar sistemleri içindeki erişilebilir ve kullanılabilir verilerin tümüne verilen isim. Bu düzen veri saklama ve erişim alanında kullanılır. Bilgisayar üzerinde daha az yer kaplar ve erişim süresi daha hızlıdır.

DATABASE ENGINE: Veritabanı yazılımlarının içindeki verilere ulaşılması için kullandıkları bölüme verilen isim.

DATABASE MANAGEMENT SYSTEM: Veritabanı yönetim sistemi. Veritabanlarının oluşturulmasını ve işletilmesini sağlayan programların tümüne verilen isim.

DATA BUS: İşlemci ve hafıza arasındaki bilgi akışını sağlayan yollara verilen isim.

DATA ENTRY: Programlar vasıtası ile veritabanlarına ve tablolara bilgi girilmesi işlemidir.

DATA RECOVERY: Çeşitli nedenlerden dolayı bozulan veya kaybolan bilgileri kurtarma işlemlerine verilen isim.

DATA TRANSFER RATE: Veri transfer hızı. Verilerin iki aygıt arasındaki aktarılma hızlarına verilen isim. Saniyede gönderilen megabit veya megabyte sayısı olarak gösterilir.

DBS: Uydu sistemlerinde, televizyon sinyallerini uydudan televizyon antenine gönderen uydu yayın sitemine verilen isim.

DCD/Data Carier Detect: Haberleşme sistemlerinde frekans üzerinden taşınan bilgilerin taşındığı yola verilen isim.

DDE/Dynamic Data Exchange: Microsoft işletim sistemleri üzerinde aynı bilgileri birden fazla uygulamanın kullanması işlemidir.

DEBUGGER: Bir kod üzerindeki hataları bulmak için kullanılan programlara verilen isim.

DECIMAL: Onluk düzen. Günlük hayatta kullandığımız sayılara verilen isim.

DECODER: Kod çözücü. Kodlu yayın yapan televizyon yayınlarını çözmek için kullanılan alete verilen isim. Rekabet nedeni ile birçok kuruluş bu sistemi kullanmamaktadır.

DECRYPTION: Güvenlik nedeni ile şifrelenmiş bilgileri tekrar kullanabilir hale getirme işlemine verilen isim.

DEDICATED LINE: İletişim şirketleri tarafından kiralanan özel hatlara verilen isim.

DEFAULT: Varsayılan. Bilgisayarların otomatik olarak geçerli saydığı ve aksi bilgi girilene kadar geçerliliğini koruyan işlem veya değere verilen isimdir.

DEFAULT ROUTE: Varsayılan rota. Bilgisayarımızdan gönderdiğimiz bilgilerin adresleri bilinmiyor ise bu rota üzerinden gönderilirler.

DEFINITON: Görüntünün kesinliğine verilen isimdir.

DEGRADE: Renk değişikliklerinde rengin başka renge dönüşürken oluşturduğu renk geçişine verilen isim.
Örnek: Koyu renk açık renk arasında oluşan geçiş.

DEKUPLAJ: İstenmeyen sinyallerin şaseye iletilmesi işlemine verilen isim.

DEKUPLE: Şaseye aktarılan sinyallere verilen isim.

DELETE: Silme işlemine verilen isim. İşletim sistemlerinin özelliklerine göre değişik şekillerde uygulanabilir. Klavye üzerindeki Del tuşu da silme işlemini yapar.

DELIMITER: Kaydetme işlemlerinde bilginin başlangıç ve bitişini işaretleyen karakterdir. Bu işlem için genellikle virgül veya iki nokta üst üste işareti kullanılır.

DESATURATE: Solgunluk. Bir alan veya bir bölge üzerindeki renklerin olduğundan solgun gösterilmesi işlemidir.

DESKTOP: Masaüstü. Grafik yüzü kullanan işletim sistemlerinde kullanıcının rahat çalışması için düzenlenmiş çalışma ortamına verilen isim.

DEVICE: İşlem yapılabilen donanım parçasına verilen isim. Örnek: Ekran kartı, ses kartı, modem, printer, tarayıcı…

DIAL-UP: İki bilgisayar arasında telefon hattını kullanarak yapılan bağlantı biçimine verilen isim. Türkiye’de en çok kullanılan bağlantı türlerindendir.

DIALOG BOX: Diyalog kutusu. İşletim sistemleri üzerinde işlem gerçekleştirirken, işletim sistemi tarafından kullanıcının gerekli bilgileri girmesi için açtığı kutu şeklindeki pencereye verilen isim.

DIGITAL: Sayısal. Tüm yapılan işlemlerin sıfır veya bir olarak ifade edildiği sisteme verilen isim. Bilgisayarlarımızda bu sistem kullanılır.

DIGITAL ANALOG CONVERTER: Sayısal analog dönüştürücüsüne verilen isimdir. Aldığı dijital sinyalleri analog sinyallere çevirir.

DIGITAL AUDIO: Ses kalitesini arttırmak için sesi sayısal dizi şeklinde kodlayarak saklayan bir ses alma tekniğidir.

DIGITAL MONITOR: Gönderilen sayısal sinyalleri alarak görüntü oluşturmak için analog sinyallere çeviren ekran tiplerine verilen isimdir.

DIGITIZE: Analog olan ses ve video sinyallerini bilgisayar tarzı dijital kod numaralarına dönüştürme işlemine verilen isim.

DIGITIZER: Analog bir video görüntüsünü dijital bilgisayar görüntüsüne çeviren cihaza verilen isimdir.

DIN: Klavyelerin bilgisayara bağlanması için gerekli olan konnektör tiplerine verilen isimdir.

DIP SWITCH: Kartlar üzerinde bulunan, kartların çeşitli özelliklerini değiştirmek için kullanılan anahtar türüdür.

DIRECTORY: Dizin. Sistemleri içinde değişik şekillerde yer alan depolama için dosyaya ait adı, yeri, boyutu, yazılım veya son düzeltme tarihini gösteren tabloya verilen isim.

DISK CACHE: Harddisk üzerindeki bilgilere daha hızlı ulaşmak için kullanılan hafıza üzerindeki ayrılmış bölüme verilen isim.

DISK CONTROLLER: Disk denetleyicisi. Disk sürücüsünün çalışmasını denetleyen devreye verilen isimdir.

DISK DRIVE: Disk üzerinde veri yazan ya da okuyabilen bölüme verilen isimdir.

DISKLESS WORKSTATION: Bir ağ üzerinde çalışan, diski olamayan bilgisayarlara verilen isimdir.

DISPLAY: Görüntü. Bir görüntünün elektriksel işaretlerden optik işaretlere çevrildiği düzene verilen isimdir. Örnek: Bilgisayar monitörü.

DISPLAY SIZE: Monitör üzerine kullanıcın çalışabileceği alana verilen isimdir.

DISTRIBUTED DATABASE: Kullanan kişiye tek bir veritabanı gibi görünen fakat farklı veritabanlarından oluşmuş veritabanı sistemine verilen isimdir.

DLL/Dynamic Link Library: Programlar tarafından kullanılan içinde çeşitli kod ve veriyi içeren dosya türüne verilen isimdir. Örnek: System.dll

DMA/Direct Memory Access: Bir aygıtın işlemci üzerinden geçmeden doğrudan hafızaya ulaşması yöntemine verilen isimdir.

DNS/Domain Name System: İnternet üzerinde bağlanılan sunucu ismini ip adresine çevirmek veya bağlanılan ip adresini sunucu ismine çevirmek için kullanılan sisteme verilen isimdir. İnternet üzerinde DNS sistemleri sayesinde aynı adı taşıyan sunucu, aynı ip adresini taşıyan bilgisayar bulunamaz.

DOC: Kelime işlem dosya uzantısına verilen isim.

DOMAIN NAME: İnternet sitelerini tanımlayan isimlerdir. Bir bilgisayar üzerinde birden çok domain name olabilir.

DOS/Disk Operating System: Microsoft firması tarafından geliştirilmiş disk işletim sistemine verilen isimdir.

DOT PITCH: Monitörlerimizin ekranındaki iki nokta arasındaki mesafe ölçüsüne verilen isimdir

DOUBLE DENSTY: Standart disketlere göre iki kat fazla bilgi depolayabilen disket çeşidine verilen isimdir.

DOUBLE SIDED: Her iki yüzüne de bilgi yazılabilen disket çeşididir.

DOVE: Microsoft tabanlı işletim sistemleri için faks/modem cihazlarına verilen toplu isimdir.

DOWNLINK: Uydu üzerinden bilgisayar ortamımıza gönderilen sinyal nakli işlemidir.

DOWNLOAD: Program veya bilgilerin bir bilgisayardan başka bir bilgisayara geçirilmesi işlemine verilen isimdir.

DRAG AND DROP: Masaüstündeki bir nesneyi işaretleyip, başka bir nesnenin içine koyma işlemidir.

DRIVE: İşlemcinin işlem yapması için manyetik alanlar üzerine okuyup yazabilen araçlara verilen isimdir. Örnek: Harddisk, disket sürücü.

DRIVER: Bilgisayar üzerindeki donanımların birbirleri ile sorunsuz anlaşabilmesi ve işletim sistemi ile sorun çıkarmaması için donanımı kontrol etmek ve tanıtmak amacı için kullanılan programlara verilen isimdir.

DUAL: Çift. Genellikle donanımlar için kullanılır. Önüne geldiği donanımın çift özelliğini belirtir. Örnek: Dual BIOS, dual işlemci.

DUMP: Bilgisayar üzerindeki hafıza bölümünü görüntülemek, yazmak ve depolamak için kullanılırlar.

DVD/Digital Versatile Disk: Yeni optik disk teknolojisine verilen isimdir. DVD’ler 17 gigabyte’lık video, ses ve diğer tipte veri saklama alanına sahiptirler.

 

XML Dili


I. GİRİŞ

 XML açılımı Extensible Markup Language (Genişleyebilir İşaretleme Dili)’dir.

XML, elektronik ticaret, elektronik veri değişimi, terdarik zinciri bütünleştirmesi, veri yönetimi, akıllı arama makinaları gibi bir çok alanda stratejik bir araç olarak kullanılacak basit ve esnek metin biçimi teknolojisidir. XML’in özellikleri veri yapılarını, içeriklerini ve kavramlarını platform, şirket ve dilden bağımsız bir yapıda temsiline imkan vermektedir.  XML  uygulamalarımıza özel kendi işaretleme dilleri tanımlamamızı sağlayan bir meta dildir.

Bu seminer notunda işaretleme dilleri ve tarihçesi, HTML dili ve sınırlamaları, XML dili ve XML tabanlı teknolojiler ve uygulamalar, XML söz dizimi (syntax) kuralları, XML DTD belge tipi tanımlamaları, XML şemaları, CSS ve XSL ile XML belgelerinin biçimlendirilmesi, XML belgelerinin işlenmesi  gibi XML temel konular örnekler verilerek açıklanmıştır.

II. İŞARETLEME DİLLERİ VE TARİHÇESİ

XML’in ne olduğunu tanımlayabilmemiz için önce Markup Language (İşaretleme Dili) ne anlama geldiğini  açıklamakta fayda var. Basılı yayının gelişmesiyle yayıncıların yazılı metinlerin baskı makinalarında nasıl bir şekilde biçimde yayınlanması için hazırladıkları notlar ve özel sembolller markup olarak ifade edilmekteydi. Bu metinin belirli kısımlarının özel bir anlam kazandırmak üzere işaretlenmesi işlemidir. Bu amaçla kullanılan işaretler, kurallar ve gramer kümesi markup language (işaretleme dili) tanımlanır. Bu tip işaretleme yapılarını biz bir çok ortamda görebiliriz. Örneğin ASCII kodlama standardının içerdiği bir çok kontrol karakteri veri iletişimi için kullanmaktadır. Kelime işlem programları bir metin’nin içerdiği kısımları, yazı tiplerini, font ve stilleri ayırmak için metin içeririsine gömülü bir çok işaret’leri içermektedir. Programlama dilleri fonsiyonları, data yapılarını, verileri ayırmak için bir takım sembolller veya işaretler kullanmaktdadır. Bu tip bir standard ayıraç,  işaret veya etiketler kümesi kullanmadan taşınabilir ve paylaşılabilir bir uygulama geliştirilebilmesi çok güçtür.

Metin ve belgelerin kolay bir şekilde taşınabilmesi, paylaşılabilmesi ve işlenebilmesi için ilk işaretleme dili GML (Generalized Markup Language) 1960 sonlarında IBM’de yapılan araştırma çalışmaları sonunda ortaya çıktı.  GML daha sonra ANSI (American Natitional Stardard Institute) 1978 te oluştuturlan bir grup tarafından geliştirilerek  SGML (Standardized Generalized Markup Language) adı altında 1986 yılında ISO (the International Organization for Standardization) kurumunca uluslararası bir standard olarak kabül edildi [1].  SGML bir metin veya belge kümesinde kullanılan dilin gramer ve sözlük yapısını belirtmek için kullanılan bir dildir.  SGML Amerikan hükümeti kuruluşlarında, havacılık ve otomobil gibi büyük endüstri kuruluşları ve basın endüstrisinde bir belgeleme standardı olarak kullanılmaktadır. SGML çok güçlü bir dil olmasına rağmen son derece karmaşık yapısı ve yüksek uygulama geliştirme maliyeti bu dilin yaygın bir şekilde kullanımını engellemiştir.

Tim Berners-Lee ve Anders Berlung 1989 yılında internet ortamında belge paylaşımını kolaylaştırmak için Web uygulamalarının temel öğelerinden biri olan HTML (Hypertext Markup Language) dilini geliştirdiler. HTML bir SGML uygulaması olarak geliştirildi. Diğer bir deyişle HTML dilinin yapısı SGML dilinde tanımlandı.  HTML dili çok basit yapısı ile son derece başarılı oldu. Albert Einstein’nin dediği gibi her şey daha basit olmamalı ama mümkün olduğunca basitleştirilmelidir[2]. HTML dili bir belgenin içerdiği başlık, font, resim ve tablo gibi bilgileri bilgisayar ortamında standard bir şekilde görüntülemek ve biçimlendirmek için geliştirilmiş bir dildir.  Belgenin istenen formatta sunulması  tag (etiket) olarak ifade edilen işaretler ile sağlanmaktadır.   Bu dilin geliştirilmesindeki temel amaç belgenin standard bir formatta görüntülenerek sunulmasıdır. Bu dilin yalnızca web tarayıcıları için sunum amaçlı olarak geliştirilmesi bugunkü web uygulamalarının gerekirdiği  daha sonra açıklayacağımız bir çok kısıtlamalar   XML dilinin geliştirilmesine yol açtı.

1996 yılında Word Wide Consortium (W3C, http://www.w3.org)’u SGML güç ve esnekliğini içereçek basit bir işaretleme dili oluşturmak amaçıyla XML dilini tasarlamaya başladı.  Şubat 1998’de  XML 1.0 bir standard olarak W3C tarafından yayınlandı. XML dili SGML dilinin bir çok özelliğini içeren basitleştirilmiş dildir.  SGML dilinin  bir alt kümesidir.   XML SGML gibi bir meta dildir. Yani başka dillerin yapısını tanımlamakta kullanılan bir dildir. 

III. HMTL : Biçimsel ve İçeriksiz

HTML dili bir belgenin formatlanması amaçıyla daha önceden tanımlanmış bir etiket (tag) kümesine sahiptir. Her bir etiket özel bir formatlama anlamı içerir. Şekil 1’deki HTML örneğine bakalım.  Burdaki <P> etiketi bir paragrafın  başını göstermektekdir. </P> ise paragrafın bitiş etiketidir. Tarayıcı bu etiketlere bakarak bu başlangıç ve bitiş etiketleri arasındaki metini bir paragraf olarak yorumlayarak buna göre biçimlendirme işlemini gerçekleştirecektir. <b> ve </b> ekiteleri ise bu iki etiket arasındaki metinin bold (kalın) fontta basımı sağlayaktır. <br> etiketi ise yeni bir satır başına geçilmesini ifade eden satır atlama etiketidir

Bu örnekte gördüğümüz gibi HTML dilindeki bir çok etiket yalnızca biçimlendirme ile ilgili tarayıcın kullandığı bir anlam ifade etmektedir. HTML’in bu yapısı esnek, güçlü ve çok amaçlı bilgi sistemlerinin geliştirilmesini engellemektedir. HTML’in bu anlamda getirdiği bu takım sınırlamalar şunlardır[2|:

  • HTML genişleyebilir bir dil değildir. HTML daha öceden tanımlanmış sabit bir etiket kümesi içermektedir. Bu etiket kümesini uygulamara özgü kendimizin ekleyeceği yeni etketlerle genişletemeyiz.
  • HTML yalnızca sunum amaçlıdır. HTML etiketlerinin bir çoğu tarayıcının metni yalnızca nasıl biçimlendirmesi ile ilgili bilgi içermektedir. Veri kopyalama, paylaşımı, iletişimi ve uygulama bütünlenleştirmesi gibi diğer ağ uygulmalarının gereksinimlerine  cevap vermemektedir.

HTML belgeleri genellikle direkt olarak yeniden kullanılamazlar. Örneğin, bir  hava tahminleri hakkında bilgi veren bir sitedeki bir HTML belgesindeki sıcaklık, ve hava tahminleri ile ilgili bilgileri kendi uygulamamızda kullandığımızı düşünelim. Kendi uygulamamız bu sayfanın yapısını inceleyerek bu bilgileri istediğiz formata dönüştürsün. Hava tahmini sitesindeki en ufak bir değişiklik olması durumunda bizim uygulamamızı değiştirmemiz gerekeçektir. Bunun temel nedeni bir HMTL belgesi içindeki bilgi içeriğiyle sunum yapısının birbirinden ayrılmamasıdır.  

  • HTML verilerinizin yalnızca bir “görüntüsü”nü sağlar. Kullanıcı isteklerine bağlı olarak bir HTML belgesindeki bilgilerin farklı formatlarda görüntülenmesini istersek bu işlem HTML ortamında çok zor olaçaktır. Bunun işlemi gerçekleştirmek için çok fazla script kodu yazmamız gerekçektir. 
  • HTML verileri çok az veya hiçbir anlamsal yapı bilgisi içermezler. Örneğin yukarıda vermiş olduğumuz adres örneğinde metin içeriği hakkında ise hiç bir bilgi yoktur. Bu metne bakarak bir uygulamanın bu metindeki hangi verinin ad, soyad veya posta kodu olduğunu anlaması zordur. 

IV. XML NEDİR ? 

XML’de HTML gibi  işaretleme etiketlerini kullanan dildir. HTML ve XML arasındaki temel fark XML işaretleme etiketlerinin bilginin içeriğini tanımlamak için kullanılmasıdır. XML bir meta dildir. Diğer bir deyişle diğer yeni işaretleme dillerini tanımlamak için kullanılan bir dildir. XML ile herhangi bir uygulama için bir XML belgesinin içinde bulunacak  verinin içeriği ve içerdiği veri tiplerini tanımlayacak uygulamaya özel bir işaretleme dili  tanımlayabilirsiniz. Meta veri (Metadata veya Metainformation) veri hakındaki bilgidir. XML etiketleri veri hakındaki meta bilgiyi tanımlamaktadır. Şekil 2’deki XML adres listesi belgesi örneğindeki etiketler adres içinde geçen veriler hakkında bilgi vermektedir. Başlagıç <contact> ve bitiş </contact> etiketleri arasındaki verilerin adres bilgisi olduğunu bildirmektedir. Bu belgenin içindeki başlagıç ve bitiş etiketlerine bakarak bir uygulama bu bilgilerin ne gibi bilgi içerdiklerini kolay bir şekilde çıkarabilir. Örneğin <city> başlangıç ve </city> arasındaki “New yok” verisinin şehir bilgisi olduğunu kolayca anlaşılabilir. 

 Belgenin web tarayıcılarında nasıl formatlanacağı konusunda herhangi bir bilgi yoktur. Belgenin formatlanması daha sonra göreceğimiz  CSS veya XSL teknolojileri yapılabilir.

Şu ana kadar bu örnekte  belge içinde hangi etiketler hangi yapıda kullanılabilir belirmedik. Bir belge içerisinde her hangi bir etiket ismi verip bu etiketi belge içinde kullanabilirmiyiz? Elbeteki hayır. Bir uygulamadaki XML belgesinin yapısı ve içereçeği etiketler o uygulama için geliştirilmiş olan olan özel işaretleme dili ile tanımlanır.   Bu işaretleme dilinin yapısı ise XML DTD (Document Type Definition)  veya XML schema olarak adlandırılan  belge tanımlama dosyalarında belirtilir. Şekil 3’te yukarıdaki adres listesi örneği için tanımlanmış bir DTD dosyasını göstermektedir. Bu dosyada bu DTD’ye göre oluşturulmuş bir adres listesinde hangi etiketlerin bulunabileçeğini, bu etiketlerin hangi etiketleri içerebileceği gibi bilgiler vermektedir. İlk satır <adressbook> etiketinin bir veya daha fazla <contact> etiketi içereceğini belirmektedir. İkinci satır ise bir <contact> etiketinin içinde geçecek elemanları belirlemektedir. 

V. XML TABANLI TEKNOLOJİLER VE UYGULAMALAR

XML  değişik veri, kavram ve içeriklerin tanımlanması ve temsil edilmesi için uygun bir ortam sunmaktadır. Bu nedenle XML farklı  alanlarda uygulama verilerinin tanımlanması ve taşınması için üretici, dil, ve platformdan bağımsız stratejik bir araç olarak hızla yaygınlaşmaktadır. Aşağıda XML’in kullanıldığı ve kullanılaçağı bazı temel uygulama alanları tanıtılmıştır. 

Internet Arama Makinaları

Internet çok büyük bir haçimdeki yapısal olmayan veri içermektedir. Bir arama makinasının (search engine)  ingilizçe “chip” kelimesini aradğını düşünelim. Karşımıza “chip” kelimesini içeren binlerce doküman gelecektir. Bu dokümanlar patates “chip”leri, bilgisayar “chip”leri veya “chip” isimli kişiler hakında olabilir. Şu anda Internet belgeleri HTML ortamında saklandığından veri içeriği hakkında her hangi bilgi yoktur. XML yaygın bir şekilde Internet’te belge saklama ortamı olarak kullanıldığında, arama makinaları veriler hakında verilen bilgileri (metadata) kullanarak daha akıllı seçimler sunabilecektir.   

Aygıt ve Uygulamadan bağımsız Veri Erişimi

Şu andaki Web ortamındaki HTML belgelerine masaüstü bilgisayarlardaki tarayıcı (browser) programları kullanarak erişilmektedir. Bu yapı değişmeye başlamıştır. Cep telefonları ve kişisel sayısal yardımcı PDA (Personel Digital Assistant) gibi araçlar ile bugün web erişimi hızla artmaktadır.  Bu araçlardaki görüntü, band genişliği, bellek ve işlemçi sınırlamaları Web’te yeniden bir yapılanmayı gerektirmektedir.  

HTML dili belgelerin Web tarayıcılarında gösterilmesi amaçı ile geliştirlmiştir.  XML belge içeriğini belge sunumundan ayırmaktadır. XML ortamındaki belgeler aygıtın   yapısına bağlı olarak istenilen şekilde formatlanarak sunulabilir. XML tabanlı bilgilere erişim cep telefonu gibi bir aygıtla erişileceği gibi bu iş amaçlı bir web uygulaması ilede olabilir. Bu uygulama XML ortamındaki bilgi içeriğini alarak istediği şekilde kullanabilir veya formatlayabilir. Örneğin aşağıda bir ürün hakındaki bilgiler XML formatında verilmiştir. Bu ürün hakkındaki bilgiler Şekil 4’te görüldüğü gibi XML işlemcisi tarafından farklı ortamlarda sunulabilir.

Elektronik Veri Değişimi ve Elektronik Ticaret

XML’in en fazla ilgi çeken tarafı e-ticaret, tedarik zinciri yönetimi ve iş akışı (workflow) yönetimi gibi elektronik iş web uygulamalarında bir veri değişim formatı olarak kullanılmasıdır. Bugünkü bilgisayar iletişimindeki çok büyük gelişimlere ve birikime rağmen, bilgisayar sistemlerindeki ve veritabanlarındaki farklı formatlardaki verilerin şirket içi ve şirketler arası taşınması ve işlenmesi en büyük problemlerden birisidir. Bu verilerin XML formatına dönüştürülerek taşınması bu problemin çözümünü kolaylaştırmaktadır.     

Basın ve Yayıncılık

XML basın ve yayıncılık için geliştirilmiş olan SGML dilinin basitleştirilerek türetilmiş bir dil olduğundan bu konuda aynı amaçla kullanılabilir. XML formatında saklanan belgeler bir çok farklı ortama XML araçlarını kullarak dönüşürülebilir ve kullanılabilir. Klasik yayıncılığın yanı sıra XML yeni elektronik yayıncılıktada kullanılabilir. Elektronik yayın ortamındaki görüntü, video, ses ve diğer sayısal veri nesneleri XML ile formatlanarak saklanabilir, taranabilir ve sunulabilir. 

Şirket Uygulamarı Bütünleştirmesi

Şirket Uygulamaları Bütünleştirilmesi kavramı farklı uygulamaların tek bir uygulama gibi davranması olarak ifade edilebilir. Bu işlem farklı sistemlerdeki veri kopyalarının ve dağıtık bir yapıdaki verilerin doğru zamanda ve doğru yerde bulunmasını gerektirir. Örneğin bir muhasebe sistemi ile satış sistemini birleştirmek için satış siparişi bilgilerinin faturaların oluşması için muhasebe sistemine aktarılması gerekebilir. Aynı şekilde fatura verilerininde muhasebe sistemine aktarılması gerekebilir. Bu aktarma işlemleri doğru bir şekilde yapıldığında her bir iş hareketi otomatik olarak gerekli uygulama sistemlerine işlenerek  güncellecektir. 

Yazılım Geliştirme

XML büyük çaplı uygulama gelişmede uygulama mimarilerinin paylaşımını kolaylaştıracaktır. OMG (Object Management Group) bir XML tabanlı bir uygulama olan XMI (XML Metadata Interchange) spesifikasyonunu kullanacağını belirmiştir. XMI, UML (Unified Modelling Language)  kullanarak tasarlanmış olan uygulamaları tanımlamada kullanılan bir dildir. XMI, geliştirme ekibinin çok farklı uygulama geliştirme araçlarını kullanarak, tek bir UML modelinin paylaşımına imkan vermektedir. Bu yazılım geliştirme sürecinde geliştirme ekibi arasındaki iletişimi artırarak geliştirme sürecini kısaltmakta ve ekibi daha üretken kılmaktadır. 

Yazılım geliştiricileri XML meta bir dil olduğundan uygulamalarının gerektirdiği yeni dilleri gelişitirebilir. Bu dillerde tanımlanmış olan verileri ve yapıları hazır olarak bulunan XML kütüpaneleri ve araçları ile kolaylıkla işleyebilir.

 Z DİZİMİ  (SYNTAX)

XML belgeleri işaretleme ifadeleri ve veri içeriğinden oluşan bir veri dosyası veya paketidir. İşaretleme ifadeleri elemanlar (elements), varlık referansları (entity refererences), açıklamalar (comments), işleme komutları (processing instructions), CDATA bölümleri ve veri tipi tanımlamalarından (document type declaretions) oluşur.

XML’de geçen temel işaretleme ifadelerini detaylı incelemeden önce aşağıdaki Şekil ‘teki örneği inceleyelim. Bu örnekte  XML dilinde tanımlanmış basit bir elektronik posta  verilmiştir. Belgenin ilk satırı <?xml … ?> her zaman tanımlanması gereken XML işlem komutu deklarasyonudur. Bu belgenin bir XML belgesi olduğunu ve hangi versiyonu kullandığını belirmektedir. İkinci satır opsiyonel olarak tanımlanabilen belge tipi deklarasyonunudur. Bu belge için tanımlanmış olan DTD (Veri Tipi Tanımlama) dosyasının isminin e_posta.dtd olduğunu ifade etmektedir. Bunların altındaki kısım XML belgesinin gövdesini oluşturmaktadır.  XML belgesi  gövdesi hiyerarşik bir ağaç yapısında oluşmuş belge elemanlarından oluşur. Her bir eleman bir başlangıç ve bitiş etiketi içerir.   Örneğin aşağıdaki tarih elemanı <tarih> başlangıç etiketini, 7 Eylül 2000  karakter verisini ve </tarih> bitiş etiketindan oluşmaktadır. Elemanlar diğer elemanları veya karakter verileri içerebilir. Bu örnekte e_posta elemanı kime, kimden, tarih, konu, ve mesaj elemanlarını içermektedir. Bir belgenin en üst seviyesinde bulunan eleman kök eleman olarak adlandırılır. Bu örnekte kök eleman e_posta’dır.

Elemanlar (Elements) 

Elemanlar XML dilinin en temel yapı taşlarıdır. Bir eleman veri içeriğini kapsayan bir kutudur. Karakter verileri, diğer elemanları veya diğer işaretleme yapılarını içerebilirler. Elemanlar etiketlerle ayrılırlar. Her bir etiket bir eleman tip ismi (element type name) içerir ve bir çift (“<>”) açı parantezle içe alınır. Eleman tip isimlerini oluşturmakta olan kurallar diğer programlama dillerindeki isim kurallarına benzemektedir. Her bir isim bir harfle veya alt çizgi (_) başyababilir. Tire (-) veya sayı ile başlayan isimler kulanılamazlar.

Boş elemanlar (empty elements) haricindeki her bir elemanın bir başlagıç etiketi bir de bitiş etiketi bulunur.

Başlangıç Etiketleri 

Bir elemanın başlama ayıraçı başlangıç etiketi (start-tag) olarak adlandırılır ve bir çift (“<>”) açı parateziyle kapatılır. Aşağıda bir bazı doğru başlangıç etiketleri verilmiştir.

<kime>

<kimden>

<Kitap>

<kitap>

Unutulmaması gereken bir diğer kural XML dili harflerin büyük veya küçük olmasına duyarlı (case sensitive) olduğudur. Örnekteki <Kitap> ve <kitap> etiketleri aynı değildirler.

Bitiş etiketleri

Bir elemanın bitiş ayıraçı bitiş etiketi (end-tag) olarak adlandırılır. Bitiş etiketi eleman tip ismi öcesinde bir bölü (“/”) karakteri içerir ve açı parantezleri ile  kapatılır. Aşağıda bitiş etiketi örnekleri verilmiştir.

</kime>

</kimden>

</Kitap>

</kitap>

  XML’de her bir başlangıç etketi bir bitiş etiketi ile mutlaka kapatılmalıdır. Başlangıç bitiş etiketi ile kapatılmış bir tam XML elemanı aşağıdaki gibidir.

</kitap> XML Unleashed  </kitap>

Boş Eleman Etiketleri

Aşağıdaki örnekteki ilk satırda olduğu gibi boş elemanlar (empty elements) her hangi bir içerik içermezler. Boş etiketler istenirse etkiketin sonuna tek bir bolü (/) işareti eklenerek kısatılmış bir biçimde gösterilebilir. İkinci satırda bunun bir örneği verilmiştir.

</br></br>

<br/>

Belge Elemanı

XML belgeleri mutlaka hiyerarşik etiket yapısında olmalıdır. Etiket hiyerarşisi içindeki en üst sevyideki etiket kök etiket (Root tag)  veya belge kökü (Document root) olarak adlandırılır.  Kök etiketin oluşturduğu eleman Belge elemanı (Document Element) olarak adlandırılır. Bu eleman belgenin ağaç yapısındaki diğer bütün elemanları içine alır ve diğer bir elemanın içinde bulunamaz. Örneğin Şekil 4’te verilen elektronik posta örneğinde belge kökü e_posta’dır.

Elemanlar  iç içe yuvalandığında yuvalama (nesting) kurallarına uymalıdırlar. Yoksa bu bir XML belgesinin hiyerarşik ağaç yapısını bozacaktır. Aşağıda bir yanlış yuvalama örneği verilmiştir.

HTML allows <B>

                                <I> improper nesting <B>

                                                                          <I>

Aşağıda doğru bir yuvalama örneği verilmiştir.

XML requires <B>

                                <I> improper nesting <I>

                       <B>

                                                                         

 

Özellikler (Attributes)

Elemanlara eklemek istediğimiz ek bilgiler özellikler olarak ifade edilir. Özelikler başlangıç etiketi içerisinde isim ve değer ikilileri olarak geçer. Aşağıda bir özellik örneği verilmiştir:

<kitap kitap_no=”123456”>

Buradaki kitap_no kitabın bir özelliğidirr. Özellik değerleri mutlaka çift tırnak (“) veya tek tırnak (‘) içine alınmalıdır.

Karakter Veri

Bir elemanın başlangıç ve bitiş etiketleri içinde geçen metin içeriği karakter veri (character data) olarak adlandırılır. XML içinde özel amaçlı olarak kullanılan (&,<,>,”,’) karaterleri olduğu gibi bir karakater veri içerisinde geçemezler. Bu karakterler işaretleme etiketleri içinde özel amaçlarla kullanılan ayıraçlardır.

XML’de HTML’den farklı olarak etiketler içine yazılmış olan veri içerisinde geçen boşluklar (White Space) korunur ve uygulamalara iletilir. Etiket tanımları içerisinde veya özellik tanımı içerisinde geçen boşluklar ise HTML’de olduğu gibi parser tarafından yok edilir.

Karakter ve Varlık referansları

SGML ve HTML gibi ASCII karakter seti içinde karakterleri göstermek için XML iki yöntem kullanmaktadır. Birinici yöntem karater refereranslarıdır. Karater referansları gosterilecek karateri onluk bir sayının başına “&#”,  onaltılık bir sayının başına ise “&#x” ekleyerek gösterme imkanı sağlar. Örneğin copyright karateri ã ondalık olarak “&#169” veya onaltılık olarak “&#xA9” XML’de gösterlebilir.

Varlık referansları verilecek bir isim vasıtasıyla istenilen karaterleri göstermek için kullanılır. Varlık referansları bir amersend (&) karateri, bir isim ve noktalı virgülden (;) oluşur. Örneğin XML’de özel olarak kullanılan (&,<,>,’,”) karakterleri (&amp; &lt; &gt; &apos; &quot;) varlık referansları ile gösterilir. Bu referanslar XML de daha önce tanımlanmış standard referanslardır. Bu referanslar haricinde özel olarak kullanmak isteiğimiz varlık referansları DTD içinde tanımlanmalıdır.   

Açıklamalar (Comments)

Açıklamalar HTML’de olduğu gibi “<!–“ ile başlar ve “–>” ile biter. Açıklamalar bir XML belgesinin herhangi bir kısmında geçebilir ve belgenin bir parçası sayılmazlar.

İşlem Komutları (Processing Instructions)

XML belgelerini kullanan uygulamalara her hangi bir komut geçilmesi istenildiğinde bu işlem komutları ile yapılır. İşlem komutları aşağdaki yapıya sahiptir:

<?hedef …komutlar …  ?>

                                                                         

İşlem komutları XML işlemiçisi tarafından uygulamaya iletilir. İşlem komutları açıklamalar gibi bir XML belgesinin parçası sayılmazlar.

CDATA bölümleri (CDATA Sections)

CDATA bölümleri XML’de kullanılan işaretleme ifadelerinin göz ardı edilmesi gereken metinleri yazmada kullanılır. XML parsır’ı bu bölümde metin içerisinde yer alan işaretleme ayıraçlarını ve etiketlerini  normal karaterker olarak algılar. Bir CDATA bölümü şu yapıya sahiptir:

<![CDATA[  … ]]>

                                                                         

Bu yapıda “…” olarak ifade edilen kısım “]]” hariç herhangi bir metini içerebilir. Aşağıda bir CDATA bölümü örneği verilmiştir.

<![CDATA[ 

      *P = &A

       C = (i <= 5) ;       

 ]]>

                                                                         

XML Veri Tipi Tanımlamaları (DTD)

 

Belge Tipi Deklarasyonu (Document Type Declaration)

Belge tipi deklarasyonları bir XML belgesinin giriş kısmında tanımlanan belgenin gramer tanım kurallarını belirleyen hangi harici ve dahili DTD (Document Type Definiton)’yi kullandığını belirtir. Bu kısım varlık referansı tanımlamaları gibi ek bilgilerde içerebilir. Harici belge tipi deklarasyonları şu formatta olabilir:

<!DOCTYPE kök_eleman_ismi SYSTEM “sistem_tanımlayıcısı”>

<!DOCTYPE kök_eleman_ismi PUBLIC 

          “public_tanımlayıcısı””sistem_tanımlayıcısı”>

 

Bu tanımdaki kök_eleman_ismi belge DTD’sinde en üst seviyede tanımlanan kök elemanı belirtir.  Sistem_tanımlayıcısı ise harici olarak kullanılan DTD’ye URI (Uniform Resource Idenifier) bir referansı içerir. İkinci satırdaki formatta XML parser’ı ilk önce public_tanımlayıcısı’nı kullarak bir URI referansı oluşturmaya çalışır. Eğer bu mümkün olmazsa sistem_tanımlayıcısı’ndaki referansı kullanır.  Aşağıdaki Şekil 2’de verilen adres belgesinin belge tipi deklarasyonu kısmı gösterilmiştir:   

<?xml version=”1.0″?>

<!DOCTYPE addressbook SYSTEM “http://xyz.com/AddressBook.dtd” [

<!ENTITY amp “&#38;#38;”>

<!ENTITY apos “&#39;”>

]>

                                                                         

 

 

 

İlk satır adres belgesindeki kök elemanın adressbook olduğunu belirtmektedir. Belgenin DTD’si http://xyz.com/AddressBook.dtd dosyasında saklanır. Bunun haricinde köşeli parantez içinde tanımlanan kısım ise varlık referanslarını tanımlamaktadır. Bu kısımda istenirse dahili belge tipi tanımlamalarıda bulunabilir.

İyi Oluşmuş (Well-formed) ve Doğru (Valid) Belgeler

XML söz dizimi (syntax) kurallarına uyan XML belgeler iyi-oluşmuş (Well-formed) belgeler olarak adlandırılır. Eğer belge için tanımlanmış olan DTD’de geçen gramer kurallarına uyuyorsa bu durumdaki belgelerde  doğru (Valid) belgeler olarak adlandırılır.

VII. DTD (DOCUMENT TYPE DEFINITION) BELGE TİPİ TANIMLAMALARI

DTD’ler bir belgenin yapısını belirlerler. XML’in ilk harfinde geçen genişleyebilir kelimesinin (Extensible – X) anlamını ifade eden yeni yapılar tanımlamamıza imkan verir. Herhangi bir alandaki uygulamalarda kullanılacak yeni işaretleme dillerini (markup languages) DTD’ler ile geliştirebiliriz. Bu amaçla geliştirilmekte şu anda onlarca XML işaretleme dili vardır. Bu diller XML uygulaması (application) veya XML sözlüğü (vocabulary) olarak anılmaktadır. XML sözlükleri bir alandaki bilgi değişimi ortamını sağlamak için tanımlanmış işaretleme dilleridir.  Bazı XML sözlükleri  örnekleri aşağıda verilmiştir:

  • Synchonized Multimedia Integreration Language (SMIL)
  • Chemical Markup Language (CML)
  • Bioinformatic Sequence Markup Language (BSML)
  • Common Business Library (CBL)

Bu yeni diller için tanımlanan DTD’ler bu dilin hangi etiketleri içerbileceği, etiketlerin sahip olabileceği özellikleri, hangi elemanların diğer hangi elemanları içerebileceği gibi dil yapısı bilgilerini  (gramer) içerir.

Bilgisayar ortamında dillerin gramer’leri genellikle EBNF (Extended Backus-Naur Form)’da tanımlanır. XML belirtimide (XML Specification) original olarak EBNF notasyonunda belirtilmiştir. XML 1.0 belirtimi http://www.w3.org/TR/REC-xml adresinden elde edilebilir. EBNF dili yapı kurallarını içerir. Her bir yapı kuralının sol tarafı yapının ismini sağ tarafı ise yapıyı tanımlar. Bir kişinin bir isminin şart olmasının gerektiğini ve opsiyonel olarak telefon numaralarının bulunabileceğini EBNF’de şu şekilde ifade edebiliriz.

Kişi ::= (isim telefon-no*)

 

                                                                         

Aynı yapı DTD’de şu şekilde tanımlanabilir.

<!ELEMENT kişi (isim telefon-no*)>

 

                                                                         

 

Bir XML belgesinin yapısı DTD’de aşağıda verilan dört çeşit işaretleme ifadesi ile tanımlanır.

DTD ifadesi

Anlamı

ELEMENT

ATTLIST

ENTITY

NOTATION

Bir XML elemanı tanımlar.

Bir eleman tipinin alabileceği özellikleri tanımlar.

Belli bir içeriğin bir isme bağlanarak o isimle ilişkilendirilmesini sağlar.

XML hariçi içeriğin tanımlanmasını sağlar. Bu tanımlaran içerik XML belgesinin bir parçası olarak parse edilmez.

 

Elemanlar

Elemanlar bir XML belgesinin en temel yapılarıdır ve ELEMENT etiketi ile tanımlanırlar. Dört çeşit eleman tipi vardır:

·         Empty (Boş) : Eleman herhangi bir içerik içermez. Elemanın özellikleri olabilir.

·         Element Only (Yalnızca Eleman) : Eleman yalnızca alt seviye (child) elemanları içerebilir.

·         Mixed (Karışık) : Eleman alt seviye elemanlar ve karakter veri karışımını içerebilir.

·         Any : Eleman DTD’in izin verdiği içeriği içerebilir.

Boş (Empty) Elemanlar

Boş elemanlar aşağıdaki formatta tanımlanır.

<!ELEMENT Elemanİsmi EMPTY>

 

                                                                          

Örneğin

<!ELEMENT img EMPTY)>

 

                                                                         

Boş eleman XML belgesi içerisinde daha önce açıklandığı gibi eğer bir özelliği yoksa

aşağıdaki ilk iki satırdaki gibi geçecektir:

<img/>

<img></img>

<img src=”resim.gif”/>

<img src=”resim.gif”/><img>

 

 

                                                                          

 

Yukarıdaki örnekte alttaki iki satırda img elemanı src adlı bir özellik içermektedir.

 

Yalnızca Eleman İçeren (Element Only)  Elemanlar

Bu tipteki elemanlar aşağıdaki formattadır.

<!ELEMENT Elemanİsmi İçerik-Modeli>

 

                                                                         

 

Bu yapıda İçerik-Modeli yalnızca bu elemanın altında kalacak alt elemanları içerebilir.

Örneğin Şekil 4’te verilen elektronik posta kök elemanı e-posta’nın tanımı aşağıdaki gibidir.

<!ELEMENT e-posta kime kimden tarih? konu? mesaj>

 

                                                                          

Bu örnek e-posta elemanı kime, kimden ve mesaj alt elemanlarını mutlaka gösterilen sırada  XML belgesi içinde geçmesi gerektiğini göstermektedir. Tarih ve konu elemanları ise opsiyoneldir. Bu elemanların opsiyonal olduğunu (?) sembolü göstermekdedir. XML’de çeşitli amaçlarla kullanılan sembollerin anlamları aşağıda listelenmiştir:

 

 

 

Eleman

Tanımı

 

Anlamı

 

A?

 

A+

 

A*

 

A,B

 

A | B

( )

Opsiyonel; A alt elemanı bir defa veya hiç gözükmeyebilir.

A alt eleman mutlaka bir defa veya daha fazla gözükür.

A alt eleman sıfır veya daha fazla gözükebilir.

B elemanı A’dan sonra gözükmelidir.

A veya B’den bir tanesi gözkebilir.

Paratez içinde geçecek elemanları guruplar. Örneğin (A,B)+ ifadesi A ve B’nin ardışık olarak bir veya daha fazla geçeceğini götermektedir.

 

 

Aşağıdaki bu sembolleri kullanan bir özgeçmiş elemanı örneği verilmiştir:

<!ELEMENT özgeçmiş (giriş, (eğitim | deneyim+)+, hobiler?, referanslar*>

 

                                                                         

Karışık (Mixed) Elemanlar

Karışık elemanlar hem karakter veri hemde alt elemanları içerebilirler. Karakter veri #PCDATA terimi ile gösterilir ve parsed karakter veri anlamındadır. Aşağıda Karışık eleman örnekleri verilmiştir:

<!ELEMENT  konu (#PCDATA)>

<!ELEMENT not (#PCDATA | tarih | konu)*>

 

 

                                                                         

İlk satırdaki ifade konu elemanının yalnızca karakter veri içereçeğini göstermektedir. Bu tip yalnızca veri içeren eleman tanımlarında #PCDATA parantez içine alınmalıdır.

İkinci satırdaki karmaşık not elemanın karakter veri, tarih veya konu elemanlarından oluşabileceğini göstermektedir. Aşağıda buna bir örnek verilmiştir.

<not>

       <tarih> 1 Ekim 2000 </tarih>

       Okul kayıtları başlayacak.

</not>

 

 

                                                                         

ANY elemanları

ANY tanımının formatı aşağıdaki şekildedir.

<!ELEMENT  Elemanİsmi ANY>

 

                                                                         

ANY elemanları herhangi bir yapıya sahip değildir. ANY elemanı karakter veri, tanımlanmış elemanlar veya bunların bir karışımını içerebilir. ANY elemanları her hangi bir yapı belirtmediği için kullanılması tavsiye edilmez.

 

Özellikler (Attributes)

Daha öncede belirtildiği gibi özellikler elemanlar hakında ek bilgi tanımlamak için kullanılır. Bir eleman hakkındaki özellik bilgileri aşağıdaki formatta tanımlanır.

<!ATTLIST Elemanİsmi Özellikİsmi ÖzellikTipi Default>

 

                                                                         

 

Bir özellik bir isim ve tip bilgisini içerir. Default  bir değer olabilir veya özellik kullanımı hakkında bilgi verir. Dört çeşit default değer tipi aşağıda verilmiştir.

 

Default

Anlamı

#REQUIRED

#IMPLIED

 

#FIXED Değer

 

 

 

 

Değer

Özellik her zaman tanımlanmalıdır.

Özellik opsiyoneldir.

 

Özellik  sabit bir Değer’e sahiptir.  Özellik eleman içinde tanımlı olmazsa, parser bu sabit değer’in  olduğunu  varsayar.

Özellik eleman içinde tanımlı olmazsa, parser bu  değer’in  olduğunu  varsayar. Eğer tanımlı ise özellik farklı bir değer içerebilir.

 

 

Örneğin aşağıdaki örnekte Kitap elemanının BasımTarihi diye bir özelliğinin olduğu ve bu özelliğin karater veri olduğu (CDATA) belirtilmektedir.

<!ATTLIST Kitap BasımTarihi CDATA #REQUIRED>

 

                                                                         

 

Bu özellik bir XML belgesi içinde şu şekilde geçebilir:

<Kitap BasımTarihi=”1.1.2000”> …… </Kitap>

 

                                                                         

 

Aşağıdaki örnek kitap Basım-Sayısı özelliğinin opsiyonel olduğunu göstermektedir.

<!ATTLIST Kitap Basım-Sayısı CDATA #IMPLIED>

 

 

                                                                         

 

Aşağıdaki örnek  deniz elemanının renk özelliğin sabit olarak mavi değerine sahip olduğunu göstermektedir.

<!ATTLIST deniz renk #FIXED “mavi”>

 

 

                                                                         

 

Aşağıdaki örnek elma elemanının renk özelliğinin default olarak kırmızı olduğunu göstermektedir.

<!ATTLIST elma renk “kırmızı”>

 

 

                                                                          

 

XML 10 değişik özellik tipini destekler. Bu özellik tipleri şunlardır.

Özellik Tipi

Anlamı

CDATA

 

Enumarated

 

NOTATION

 

ENITITY

 

ENTITIES

 

ID

 

 

IDREF

 

IDREFS

 

NMTOKEN

 

 

NMTOKENS

Karakter veri (Unparsed)

Özelliğin sahip olabileçeği değerler kümesi

DTD’de tanımlanmış herhangi bir notation.

Harici bir varlık.

Bir den fazla boşlukla (white space) ayrılmış varlıklar.

Bir belge içerisinde geçebilecek tek tanımlayıcı bir değer (unique identifier).

DTD’te tanımlanmış olan bir ID’ye olan referans.

Boşlukla (white space) ayrılmış ID’ler serisine referans.

XML token karaklerlerinden (harf, sayı, nokta, tire, iki nokta, alt cizgi) oluşan bir isim.

XML token karakterlerinden oluşan boşlukla ayrılmış bir çok isim.

 

Enumerated özellikler bir dizi değer kümesi içerir. Özellik bunlardan bir değeri alabilir:

Aşağıdaki örnek kalem elemanının renk özeliğininin mavi, kırmızı, yeşil veya beyaz olabileceğini göstermektedir. Eğer bir renk seçilmezse default olarak kırmızı renk alınır.

<!ATTLIST kalem renk (mavi | kırmızı | yeşil | beyaz) “kırmızı”>

 

 

                                                                         

 

Aşağıdaki örnek DTD’de tanımlanmış olan notation’ları özellik olarak kullanmaktadır.

Notation XML harici veri tiplerini tanımlamakta kullanılır. Bu örnek resim formatının gif veya jpeg olabileceğini belirtmektedir.

<!ATTLIST resim format NOTATION (gif | jpeg) #REQUIRED>

 

 

                                                                         

 

 

ID tipindeki özellikler değerleri bir belge içerisinde yalnızça bir defa geçebilir. Bu bize bir elemanı unique olarak tanımlamamızı sağlar. Örnegin personel diye bir elemanımız olsun. Her personel personel-no adlı bir özellik içersin. Her personelin numarası farklı olacağından bu özellik ID olarak tanımlanır.

<!ATTLIST personel personel-no ID #REQUIRED>

 

 

                                                                         

 

IDREF, ID tipindeki elemanlara referans vermemizi sağlar. Örneğin mühendis adlı bir elemanımız olsun. Mühendis ile personel arasındaki bire bir ilişkiyi IDREF ile belirtebiliriz.

<!ELEMENT mühendis EMPTY>

<!ATTLIST mühendis per-no IDREF #REQUIRED>

 

 

                                                                         

 

Bu bize mühendisin personel bilgilerini personel elemanından elde etmemizi sağlar. Aşağıda bir XML belgesi örneği verilmiştir.

<personel personel-no=”12345”>

    <isim> Ali Veli </isim>

    …..

</personel>

 …..

 

<mühendis per-no=”12345”/>

 

 

                                                                          

 

IDREFS iki eleman arasındaki bire çoklu  ilişkileri göstermekte kullanılabilir.

Örneğin proje-gurubu adlı bir elemanımız olsun. Bir proje gurubu bir çok personel içerecektir. Bu ilişkiyi şu şekilde belirtebiliriz:

<!ELEMENT proje-gurubu EMPTY>

<!ATTLIST proje-gurubu per-no IDREFS #REQUIRED>

 

 

                                                                         

Bu yapıdaki bir XML belgesi aşağıda verilmiştir. Bu belge 12345, 67891, 23456 nolu personelin proje gurubunda yer aldığını belirtmektedir.

<proje-gurubu  per-no=”12345 67891 23456”

 

 

                                                                          

Özellik değerlerininin token olarak varsayılması gereken durumlarda NMTOKEN veya NMTOKENS tipini kullanılır. Token boşluk içermeyen bir değerdir. XML parser’ı bir özelliği token olarak işlemesi durumumda aradaki boşlukları (white space) tek boşluğa indirger ve baş ve sondaki boşlukları siler. Bu işlem özellik değeri normalizasyonu (attribute value normalization) olarak adlandırılır. Aşağıda bir çok token içeren bir NMTOKENS özellik tipi tanımı ve XML ifadesi verilmiştir.

<!ATTLIST personel eğitim NMTOKENS #IMPLIED>

 

<personel eğitim=”ilkokul  ortaokul lise 

                                                                         

 

Varlıklar (Entities)

Varlıklar herhangi bir veri parçasına bir isim vererek bu veri parçalarına referrans vermemizi sağlar. Bunu C dilindeki DEFINE fonksiyonu gibi düşünebiliriz. Varlık tanımlamaları bir defa tanıladığımız bir değeri bir çok yerde ismi ile refereans vererek tekrar kullanabiliriz. Üç çeşit varlık tanımlaması vardır:

  • Genel Varlıklar (General Entities)
  • Parametre Varlıklar (Parameter Entities)
  • Karakter Varlıklar (Character Entities)

Genel Varlıklar

Genel varlıklar bir metin parçasına bir isim vererek bu isimle metini kullanmamızı sağlar.

Örneğin aşağıda bir şirket ismi için yapılmış tanımlama gösterilmiştir.

<!ENTITY şirket “XYZ Bilgisayar Limited Şirketi A.Ş.”>

                                                                         

 

Tanımlamayı aşağıdaki gibi ismin başına (&) harfi ve sonunna (;) ekleyerek kullanabiliriz.

<reklam> Firmamız &şirket; internet danışmanlığı hizmeti sunar. </reklam>

                                                                          

 

Bu ifadedeki &şirket referansı tanımlamadaki metinle yer değiştirecektir.

Genel varlık tanımlamalarını harici bir dosyaya ulaşmak içinde kullanabiliriz. Örneğin aşağıdaki tanımlaman readme.txt dosyasına referans tanımlamaktadır.

<!ENTITY aciklama SYSTEM  “http://www.xyz.com/readme.txt”>

                                                                         

 

SYSTEM ve URL dosyanın bulunduğu yeri belirtmektedir.

 

 

Parametre Varlıklar (Parameter Entities)

Genel varlık tanımlamaları XML belgesi içinde bir metin için tanımladığımız isimle belgenin içinde yer almasını sağlar. Parametre varlık tanımlamaları aynı işlevi bize DTD’nin içinde yapmamızı sağlar. Parametre varlık tanımlamaları aşağıdaki formattadır:

<!ENTITY % Varlıkİsmi VarlıkTanımı>

                                                                         

 

 

Aşağıdaki örnekte boyut isimli bir parametre tanımı yapılmıştır.

<!ENTITY % boyut  “uzunluk genişlik yükseklik”>

                                                                         

 

Parametre varlıkları varlık ismi başına (%) sonuna (;) konarak DTD içinde referans edilir. Aşağıda boyut’a yapılmış olan referansları görmekteyiz.

<!ELEMENT tavan (%boyut;)>

<!ELEMENT çatı  (%boyut;)>

<!ELEMENT duvar (%boyut;)>

                                                                          

 

Her üç eleaman tanımındada %boyut;  isminin geçtiği yerlerde (uzunluk genişlik yükseklik) metni yer alaçaktır.

 

Karakter Varlıklar (Character Entities)

Karakter varlık referansları verilecek bir isim vasıtasıyla istenilen karaterleri göstermek için kullanılır. Karakter varlık referans tanımlamaları aşağıdaki örnekte olduğu gibi yapılır:

<!ENTITY  copyright “&#169” >

                                                                         

Bu tanımlamada ASCII kodlamada 169 copyright karakterini (ã) belirtmektedir. Karakter varlık referansları bir amersend (&) karakteri, bir isim ve noktalı virgülden (;) oluşur. XML metninde &copyright; yazdığımız yerler ã sembolü ile yer değiştirecektir.

 

Notation (Gösterim)

Notation tanımlamaları XML harici verinin ve bu harici ile ilişkindirilecek bir yardımcı uygulamanın (helper application) tanımlanmasını sağlar. XML parser XML verisi üzerinde parse işlemini yapar. XML harici verilerin işlenmesi, örneğin gif formatında tanımlanmış bir resim verisini, ancak bu veri formatları ile ilişkilendirilecek bir uygulama ile yapabilir. Aşağıdaki örnekte jpg ve gif  formatındaki tanımlanmış verileri ilgili uygulamalarla ilişkilendirmektedir.

<!NOTATION jpg SYSTEM “jpgviewer.exe”>

<!NOTATION gif SYSTEM “gifviewer.exe”>

                                                                          

Bu notation jpg dosyalarını jpgviewer.exe, gif dosyalarının gifviewer.exe uygulaması ile işlenmesi gerektiğini belirtmektedir.

 

VIII. XML ŞEMALARI (XML SCHEMAS)

XML şemaları XML belgelerinin yapısını DTD’te olduğu gibi tanımlada kullanılan yeni bir yöntemdir. World Wide Web Konsonsiyumu (W3C) DTD’nin bazı sınırlamaları nedeniyle yeni bir alternative olarak 1998 yılında XML-Data note yayınladı. XML-Data note’u belge yapılarının bir XML sözlüğü olarak tanımlanmasını önermiştir.  Bu yeni belge yapısı tanımlama yöntemi XML şema (XML Schema) olarak adlandırılmakta ve Microsoft tarafından desteklenmektedir.

W3C standardlaştırma çalışmaları aşamalarında farklı seviyelerde standard spesifikasyonları yayınlamaktadır. Bunlar şunlardır:

  • Note : Bir fikir veya açıklamayı içeren en aşağı seviyedeki spesifikasyon
  • Working Draft : Standardlaştırma çalışmalarının devam ettiğini sürede yayınlanan spesifikasyonlar.
  • Recommendation : Working Draft aşaması sonucu elde edilen en son seviye standard specifikasyonu.

                                                                         

 

XML şemaları ilgili iki tane Working Draft yayınlanmıştır. Bunlar şunlardır:

  • XML Schema Part 1 : Structures (http://www.w3.org/TR/xmlschema-1/)
  • XML Schema Part 2 : Datatypes (http://www.w3.org/TR/xmlschema-2/)

XML şemaları bir XML sözlüğü olarak tanımlandığından normal bir XML belgesi olarak işlenebilir ve parse edilebilir. Bunun yanında bir çok veri tipini desteklemesi, açık bir model olarak genişleyebilmesi, katılım (inheritance) ilişkilerini desteklemesi  gibi avantajları vardır. Bu yöntem  gelişme aşamasında olması nedeniyle henüz son şeklini (recommendation)  alamamıştır.

Şekil 5  bir adres listesi belge yapısını tanımlayan DTD’yi ve bunun altında aynı amaçla geliştirilmiş olan bir XML şemasını vermektedir. 

       Şekil 5 – Adressbook DTD ve XML şeması [4]

 

IX. CSS ve XSL ile XML sunumu

Daha önce bahs ettiğimiz gibi XML belge  içeriği ve sunumu birbirinden ayırmıştır. XML belgelerinin görsel olarak biçimlenlendirilerek sunumu CSS (Cascading Style Sheets) veya XSL (eXtensible Style Language) kullanılarak gerçekleştirilir.

CSS (Cascading Style Sheets)

CSS  HTML ve XML belgelerini görüntüleme amaçıyla kullanılan bir biçimleme dilidir.  CSS biçim sayfaları (sytle sheets) belge elemanlarına uygulanacak olan bir kurallar kümesi içerir. Her bir kural elemanların nasıl biçimlendirleceğini belirler. Biçim kuralları aşağıdaki yapıya sahiptir:

Seçiçi {özellik1: değer1;

 özellik2: değer2;

 ……

}

                                                                         

  

 

Özellikler (properties) seçicinin (selector) belirtiği elemanların nasıl formatlanaçağı konusunda biçimleme ifadeleri içerir. Aşağıdaki HTML paragrafının mavi renkte, Arial fontunda 14pt büyüklükte göstermek istediğimizi varsayalım.

<p> CSS basit bir biçimleler için kullanılır </p>

                                                                          

 Bu pararafı istediğimiz şekilde formatlayacak bir CSS kuralı örneği verilmiştir:

p {       display : block;

            color: blue;

            font-family : Arial;

            font-size: 14pt;

    }

           

                                                                         

 HTML elemanlarının nasıl biçimlendirileceğini CSS kuralları kullanarak  belirtiğimiz gibi, XML belgelerindeki elemanlarıda CSS kuralları kullanarak biçimlendiredirebiliriz.

Örneğin <isim> Selim Akyokuş </isim> elemanını kalın, 16pt ve Times font’unda biçimlendirmek için aşağıdaki CSS kuralını kullanabiliriz.

isim {  display : block;

            font-family : Times, serif;

            font-size: 16pt;

            font-weight : bold;

    }

           

                                                                         

 

 

XML belgelerini CSS kurallarını içeren CSS biçim dosyasına ilişkilendirmek için xml-stylesheet işlem komutu kullanılır. Örneğin aşağıdaki işlem komutu Şekil 4’te verilen adressbook.xml XML belgesini adressbook.css CSS kural dosyası ile ilişkilendirmektedir.

<?xml-stylesheet type=”text/css” href=”Adressbook.css”>

                                                                         

Bu işlem komutunun adresbook.xml belgesini adressbook.css teki kurallara göre biçimlendirilmesi için belgenin başlangıcına konulması gerekmektedir. Şekil 4’de verilen adressbook.xml belgesini biçimlendirmek için oluşturulan adressbook.css  CSS biçim dosyası aşağıda Şekil 6’de verilmiştir.

contact {

  display: block;

  width: 350px;

  padding: 10px;

  margin-bottom: 10px;

  border: 4px double black;

  background-color: silver;

  color: blue;

  text-align: center;

}

 

name {

  display: block;

  font-family: Times, serif;

  font-size: 16pt;

  font-weight: bold;

}

 

address {

  display: block;

  font-family: Times, serif;

  font-size: 14pt;

}

 

city, state, zip {

  display: inline;

  font-family: Times, serif;

  font-size: 14pt;

}

 

phone, email, web, company {

  display: none;

}

           

       Şekil 6 – Adresbook.css biçimleme dosyası [4]

 

 

Şekil 4’teki XML belgesinin adressbook.css dosyasındaki kurallara göre Internet Explorer 5.0’daki görüntüsü Şekil 7’de verilmiştir.

CSS basit biçimlendirme işlemleri için iyi bir yöntemdir. Karmaşık biçimlendirme işlemleri için XSL dili tercih edilir.

Şekil 7 – Adressbook XML belgesinin Adressbok.css dosyasındaki biçimleme kuralları ile oluşmuş görüntüsü

 

 

 

 

 

 

XSL (eXtensible Style Language)

XSL, XML belgelerinin biçimlendirilmesi tasarlanmış bir biçimleme dilidir. CSS’den çok daha güçlü bir yapıya sahip olmasına rağmen XSL yeni bir teknoloji olduğundan çok fazla yaygın değildir ve konudaki standardlaştırma çalışmaları henüz tamamlanamamıştır. XSL dili W3C’nin aşağıdaki spesifikayonlarını kullanır:

  • XSLT  – http://www.w3.org/TR/xslt
  • Xpath – http://www.w3.org/TR/xpath
  • XSLF – http://www.w3.org/TR/xsl

XSLT (XSLT Trasformations), XML belgelerinin bir dönüşümü için kullanılır. XSLT bir yapıdaki XML belgesini, XSL biçim dosyasındaki tanımlamalara göre başka bir yapıya dönüştür. XSLT, XML belgesini HTML diline, diğer bir XML belgesine veya XSLF formatlama nesnelerine dönüştürebilir. Bugün XSLT en yaygın olarak XML belgelerinin HTML belgelerine dönüşümünde kullanılır. Dönüşüm sonuçunda elde edilen HTML belgesi tarayıcılar ile görsel olarak gösterilebilir.

XSLT, bir XML belgesinin dönüşümü için ilk önce belgeyi parse ederek bir ağaç yapısı oluşturur. Oluşan ağaç yapısın kök elemanından başlıyarak ağaçı tarar ve XSL biçimleme dosyasında tanımlanan kalıplara göre dönüşüm işlemini gerçekleştirir. XSLT ağaç yapısını tararken Xpath ifadelerini kullarak ağaçın değişik kesimlerine erişir.

Xpath spesifikasyonu oluşan bir XML ağaçının içindeki düğümleri adreslemek için kullanılır ve  ağaçın belirli kısımlarını adresleyerek ağaç içinde dolaşmamızı sağlar.

XSLT bir XML belgesini başka bir XML belgesinede dönüştürebilir. Örneğin cep telefonlarındaki WAP uygulamalarında kullanılan WML (Wireless Markup Language) cep telefonlarındaki kısıtlamalar düşünürüklerek XML dilinde tanımlanmış bir işaretleme dilidir. XML belgeleri XSLT kullanarak WML’e dönüştürülerek cep telefonlarında görüntülenmesi sağlanabilir.

XSLF (XSL Formating), XSL teknolojisinin biçimleme kısmını içerir. XSLT , XML belgelerini XSLF biçimlendirme nesnelerine dönüştür. Biçimleme nesneleri belgelerin görsel olarak sunumu sağlar. Biçimleme nesnelerinin görüntülenmesi için tarayıcıların XSLF biçimleme yapısını desteklemesi gerekir. XSLF spesifikasyonu henüz geliştirme aşamasında olduğundan bu yapıyı destekleyen bir tarayıcı yoktur. 

XML’den HTML’e dönüşüm

Şu anda XML belgelerinin görüntülenmesi için en yaygın yöntem XML belgesinin HTML biçimleme diline dönüştütlmesidir. Dönüştürme işlemi XSL biçimleme sayfaları (style sheets) içinde tanımlamış dönüşüm kuralları ile gerçekleştirilir. Bu kurallar şablon (template) olarak adlandırılır. Şablonlar XML belgesi içindeki eleman ve özellikleri kalıplar (pattern) ile karşılaştırarak eşleştirilir. Kalıplar Xpath spesifikasyonuna göre XML belgesinin istediğimiz kısımlarına erişmemizi sağlar. Örneğin “/” kök kalıbı bütün belgeyi adresler. “isim” kalıbı XML belgesi içinde geçen bütün isim elemanlarını ifade eder. “adressbook/contact” kalıbı adressbook elemanı altındaki contact elemanını adresler. Eşleştirilen kalıplara şablonlar uygulanarak dönüştürme işlemi gerçekleşir. Örneğin aşağıdaki XML elemanına bakalım: 

<isim> Selim Akyokuş </isim>

                                                                         

İsim elemanını aşağıdaki HTML ifadesine dönüştürmek isteyelim.

<H2> Selim Akyokuş </H2>

                                                                          

 

Bu dönüştürme işlemi için aşağıdaki XSLT şablonunu kullabiliriz.

<xsl:template match=”isim”>

            <H2> <xsl:value-of/> </H2>

</xsl:template>

                                                                         

 

Bu ifade bir XML belgesi içinde geçen isim elemanlarını bularak elemanın içindeki değeri <xsl:value-of/> ifadesi ile alır ve H2 etiketi içerisinde yazar.

Aşağıda sık olarak kullanılan XSLT diğer bazı şablon yapıları verilmiştir:

  • Xsl:if
  • Xsl:apply-templates
  • Xsl:for-each

Xsl:if ifadesi şartlı eşleme işlemleri gerçekleştirilir. Örneğin  aşağıdali ifade fiyat özelliği (attribute) 1000 olan ürünler için  urun sablonunu uygulayacaktır.

<xsl:template match=”@fiyat=1000”>

             <xsl:apply-templates select=”urun” />

</xsl:template>

                                                                         

 Xsl:apply-templates XSL biçim sayfası içinde tanımlanmış şablonları uygulamamızı sağlar.

Xsl:for-each ifadesi bir XML belgesi içindeki elemanlara bir döngü içerisinde erişmemizi sağlar.  Örneğin aşağıdaki ifade vehicles elemanı içindeki vehicle elemanlarına price elemanına göre sıralayarak erişmemizi sağlar.

<xsl:for-each order-by=”+ price” select=”vehicles/vehicle”>

            <tr>

              <td><xsl:value-of select=”@year”/></td>

              <td><xsl:value-of select=”@make”/></td>

              <td><xsl:value-of select=”@model”/></td>

              <td><xsl:value-of select=”mileage”/></td>

              <td><xsl:value-of select=”color”/></td>

              <td><xsl:value-of select=”price”/></td>

            </tr>

 </xsl:for-each>                                                                         

 

Şekil 4’te verilen adressbook.xml belgesini Internet Explorer 5.0’da Şekil 8’deki gibi görüntülenmesini sağlayan bir XSL biçimleme sayfası Şekil 9’de gösterilmiştir.

Şekil 8 – Adressbook.xsl biçimleme sayfasıdaki (style sheet) şablonlara göre Internet Explorer 5.0’da oluşan görüntü

Adressbook.xsl biçimleme sayfasına göre adressbook.xml belgesini biçimlendirmek için aşağıdaki işlem komutunun XML belgesinin başlagıçına konulması gerekir. Internet Explorer 5.0 bu komutu kullanarak belge ile biçimleme sayfasını eşleştirir ve XML belgesinin HTML formatına dönüşümünü sağlar.

<?xml-stylesheet href=”AddressBook.xsl” type=”text/xsl”?>

                                                                         

 

XML belgelerinin  XSL biçimleme sayfaları ile HTML’e dönüşüm işlemi isternirse Javascript kullanılarakta yapılabilir. Dönüştürme işlemi XMLDOM COM nesnesi ile yapılır. Şekil 10’da Addressbook.xml belgesini Addressbook.xsl biçimleme sayfasını kullarak HTML’e dönşümünü sağlayan Javascript kodu verilmiştir.

XML belgelerinin HTML’e dönüştürme işlemi isternirse Web sunucusu makinasınada yapılabilir. Bu yapıda sunucu tarafında XML belgeleri HTML’e dönüştürülerek tarayıcılara gönrilir. Böylece XSL’i desteklemeyen tarayıcılardada XML belgelerinin görüntülenmesi sağlanır.  Şekil 11’da Addressbook.xml belgesini Addressbook.xsl biçimleme sayfasını kullarak HTML’e Web sunucusunda dönüşümünü sağlayan ASP kodu verilmiştir.

Şekil 10 – Addressbook.xml belgesini Addressbook.xsl biçimleme sayfasını kullarak HTML’e dönşümünü sağlayan Javascript kodu

Şekil 11 – Addressbook.xml belgesini Addressbook.xsl biçimleme sayfasını kullarak HTML’e Web sunucusunda dönşümünü sağlayan ASP kodu

 X. XML BELGELERİNİN İŞLENMESİ

XML belgelerinin uygulama yazılımları işlenmesi için bir çok yazılım paketi geliştirilmiştir. Bu yazılımlar XML processor veya XML parser olarak adlandırılmaktadır. Değişik firmalarca geliştirilen XML parser yazılımlarından bazıları şunlardır:

  • Sun X package
  • IBM XML4J package
  • Oracle XML package
  • Microsoft MSXML parser
  • Open/XML parser
  • Lark/Larval XML parser

XML parser’ları veya işlemcileri üç değişik model üzerine inşa edilmiştir. Bunlar şunlardır:

  • Bildiri-tabanlı İşlem modeli (Declaretive processing model)
  • Olay-tabanlı İşlem Modeli (Event-Based Processing model)
  • Ağaç-tabanlı İşlem Modeli (Tree-based processing model

Bildiri-tabanlı işlem modelinde hangi işlemlerin gerçekleştirileçeğini belirtiriz. İşlemin nasıl gerçekleştileceğini sistem belirler. Örneğin ilişkisel veritabanlarında kullanılan SQL sorgulamama dili bildiri-tabanlı işlem modeline dayanan bir dildir. Bir SQL sorgu ifadesi hangi sonuçların elde edileceğini tanımlanır. İşlemin nasıl gerçekleşeceğini belirtilmez. XML için geliştirilen XQL gibi sorgulama dilleri ve XSLT bildiri-tabanlı işlem modeline  dayanır.  Bir önceki bölümde gördümüz XSLT  dönüşüm örneklerinde  dönüşüm işlemi XSL biçimleme dosyasında tanımlanmış olan kurallara gerçekleştirilir. Bu kuralların nasıl geçekleşeğini XML işlemcisi belirler. XSLT bildiri-tabanlı işlem modelinde oluşturulmuş bir yapıdır.

Olay-tabanlı işlem modelinde XML parser’ı XML belgesini okur iken bulmuş olduğu nesneleri uygulama programına olay (event) olarak bildirir. Örneğin bir başlangıç etiketi, karaketer veri  veya bitiş etiketi okuduğunda bunu bir olay olarak uygulama programına iletir. Örneğin aşağıdaki XML belgesinin okunduğunu varsayalım:

<example>

<line>&quo;Hello,

world!&quo;</line>

</example>

 

XML parser’ı okuma işlemi esnasında aşağıdaki olayları türetir.

Ø       start document

Ø       start element: example

Ø       start element: line

Ø       text: “Hello, World!”

Ø       end element: line

Ø       end element: example

Ø       end document

 

Uygulama programı XML parser’nın bildirdiği olay tiplerine göre XML belgesini işler ve uygulama amaçına göre bir çıktı üretir. Bu amaçla geliştirilmiş olan yaygın yazılım standardı SAX (Simple API for XML) arayüzüdür. SAX arayüzü basit uygulamalar için geliştirilmiştir. SAX arayüzünü bir çok XML parser paketi desteklemektedir.

Ağaç-tabanlı işlem modelinde XML parser ilk önce XML belgesini okuyarak belge yapısına göre sistem belleğinde bir ağaç oluşturur. Uygulama progamı bu ağaç yapısı içinde dolaşarak gerekli işlemleri yapar. Ağaç-tabanlı işlem modeli için kullanılan model

DOM (Document Object Model) dir. DOM , XML ve HTML belgerinin işlemesi için W3C konsorsiyumu tarafından geliştirilmiştir. Hiyerarşik bir yapıda olan XML belgeleri DOM modelinde bir ağaç yapısında temsil edilir. Örneğin aşağıda bir  yazarlar XML belgesi verilmiştir:

<?xml version=”1.0”>

<!—Parse ağaçı örneği –>

<yazarlar>

     <yazar>

        <ad> Ali </ad>

        <soyad> Demir </ad>

     </yazar>

</ornek>

 

Bu belge aşağıdaki ağaç yapısında temsil edilir.

 

DOM (Document Object Model) API

Ağaç-tabanlı işlem modeli için gelişirilmiş olan arayüz DOM (Document Object Model) API (Application Programming Interface) olarak adladırılır. DOM API dil ve platformdan bağımsız W3C’nin önerdiği bir arayüz spesifikasyonudur. Geliştirilen XML parser’larının büyük çoğunluğu bu arayüz spesifikasyonuna göre inşa edilmiştir. Bu kısımda Microsoft MSXML parser kullarak bazı örnekler vereceğiz. MSXML parser bir COM nesnesi olarak yazıldığından hem istemci tarayıcı tarafında hemde sunucu makinalarda çalışabilmektedir.

Ağaç yapısındaki XML belgelerini işlemek için DOM API bir çok nesne, yöntem ve özellik içerir. Aşağıda DOM’da kullanılan önemli nesneler  listelenmiştir.

Nesne

Tanım

Document

Element

Attribute veya Attr

Node

NodeList

Text

Comment

ProcessingInstruction

XML belgesinin kök nesnesi

XML Elemanı

XML özelliği

XML ağaçındaki bir düğüm

Düğümler Kümesi

Bir eleman veya özellik içindeki metin

XML açıklaması

XML işlem komutu

MSXML parser’nın  Document  nesnesinin önemli olan özellik ve method’ları aşağıda verilmiştir.

Özellik/Method

Tanım

Doctype

DocumentElement

ChildNodes

FirstChild

LastChild

Text

Async

ValidateOnParse

Load()

LoadXML()

GetElementsByTagName()

Document DTD

Kök eleman

Alt düğüm listesi

İlk düğüm

Son Düğüm

Belgede geçen tüm metinler

False ise belge tamamen yüklediğin de cağıran method’a kontrolu devr eder. True ise yükleme esnasında devr eder.

Beglenin DTD göre doğrulanması

Bir XML belgesinin URL’le belirtiği dosyadan yükler

XML belgesini direct metinden yükler

Belirli bir tipteki elemanlar kümesini getirir

Aşağıda MSXML parser’nın  Node  nesnesinin önemli olan özellik ve methodları verilmiştir.

Özellik/Method

Tanım

ChildNodes

FirstChild

LastChild

ParentNode

previousSibling

nextSibling

NodeName

NodeValue

TransformNode()

Alt düğüm listesi

İlk düğüm

Son düğüm

Üst seviye düğüm

Aynı seviye önceki düğüm

Aynı seviye sonraki düğüm

Düğüm ismi

Düğüm değeri

Belirtilen XSL dosyasına göre dönüşüm yapar

Aşağıda MSXML parser’nın  NodeList  nesnesinin önemli olan  methodları verilmiştir.

Method

Tanım

item()

nextNode()

reset()

Düğüm listesinden istenilen düğümü getirir.

Düğüm listesinden istenilen bir sonraki düğümü getirir.

Liste imini başa döndürür.

Şekil 12’de bu kısımdaki MSXML parser örneklerinde kullanağımız movies.xml belgesi verilmiştir. Movies.xml dosyası bir film hakındaki film tipini, adını, yazarlarını, aktör gibi bilgileri içerir. Şekil 13 ve Şekil 15’te Internet Explorer 5.0 ile çalışan MSXML parser örneklerinin kodu listelenmiştir. Bu örneklerde Javascript kullanılmıştır.

Şekil 13’teki XML parser uygulaması Şekil 14’te görülen film adı ve açıklamalarını listeler. Bu uygulamada LoadDoc() fonksiyonu XML belgesini yükleyerek belgeyi ağaç yapısında bellekte oluşturur. Bu örnekteki aşağıdaki satır bir COM nesnesi olan  MSXML parser’nı çağırır.

xmldoc = new ActiveXObject(“microsoft.xmldom”);

 

 Aşağıdaki satır Movies.xml dosyasını yükler ve XML ağaçını oluşturur.

xmldoc.load(“Movies.xml”);

Aşağıdaki satır belgenin kök elemanına erişir.

root = xmldoc.documentElement;

 

 Aşağıdaki ifade kök elemanın altında bulunan elemanların adeti kadar bir döngü oluşturur. Bu döngü içinde alt elemanlara erişiriz.

 for (i = 0; i < root.childNodes.length; i++)

 Aşağıdaki kod kök elemanın (movies) altındaki movie elemanının ilk elemanının (title) içeriğini getirir. ChildNodes.Item(i) alt düğümlerdeki her hangi bir eleman indeks’le ulaşmamızı sağlar.

 root.childNodes.item(i).firstChild.text

 Aşağıdaki kod kök elemanın (movies) altındaki movie elemanının son elemanının (comments) içeriğini getirir.

 root.childNodes.item(i).lastChild.text

 Şekil 15’te görülen XML parser uygulaması movies.xml dosyasında bulunan filimlerdeki aktorleri listeler. Programın üretiği çıktı Şekil 16’da listelenmiştir. Bu programdaki aşağıda verilen kod belge içinde geçen bütün actor elemanların bir listesini oluşturur. Oluşan aktörler listesindeki elemanlar bir döngü içerisinde taranarak aktör isimleri actors(i).text ifadesi ile listelenir.

actors = xmldoc.getElementsByTagName(“actor”);

XI. SONUÇ

Önümündeki aylar ve yıllar XML ve XML’in bir çok alandaki uygulamaları hakkında yapılan daha çok araştırma, geliştirme, yazılım  ve yayın çalışmalarına sahne olacak. Şu anda olduğu gibi XML hakında daha çok işteceğiz. Bir çok araştırmacı ve yazılım geliştiricisi XML’in yazılım endüstirisinde radikal değişiklilere sebeb olacağına inanmakta ve XML’i elektronik veri değişiminin yeni ASCII standardı olarak kabül etmektedir. Microsoft, IBM, Sun ve Oracle gibi birçok teknoloji lideri  firma XML ve XML uygulamala standardlarını desteklemekte ve XML tabanlı yeni ürünlerini bilgi teknolojisi uygulamalarının kullanımına sunmaktadır. 

 

Bu yazıdada gördümüz gibi XML dili, XML söz dizimi kuralları, XML DTD, XML Schema, XML Namespaces, Xpath, Xpointer, XSL, XSLT, XSLF, SAX ve DOM gibi bir çok belirtim ve teknolojinin birleşiminden oluşmaktadır.   Bu yazıda yalnızca temel XML teknolojilerini tanıtmaya çalıştık.

Bunların yanında XML’in veri tabanı sistemlerinde kullanımı; bir çok alandaki bilgi paylaşımını kolaylaştıracak  XML sözlükleri (vocabularies);  bu sözlüklerin standard bir şekilde tasarlanması, kayıt ve saklanması için Microsoft firmasının desteklediği BizTalk Framework’u; XML-RPC ve SOAP gibi XML mesaj protokolleri; elektronik ticaret alanında kullanılacak olan birlemiş milletler destekli ebXML çalışmaları; elektronik veri değişimi standardı XML/EDI  gibi daha bir çok XML ile ilgili konu vardır. Bu konularda bilgi almak isteyenler aşağıda verdiğimiz kaynaklardan ve internetteki diğer kaynaklardan yaralanabilirler. Bu kaynaklardan özellikle http://www.oasis-open.org/cover/ sitesindeki XML cover pages XML konusunda geniş bir yayın listesi içermektedir.

  

KAYNAKLAR:

 

1.      A Brief History of the Development of SGML, http://www.sgmlsource.com/history/sgmlhist.htm

2.      Mark Johnson, XML for  the absolute beginner, http://www.javaworld.com/javaworld/jw-04-1999/jw-04-xml.html

3.      Ralf I. Pfeiffer, Tutorial 1: Overview of XML, http://www4.ibm.com/software/developer/education/tutorial-prog/overview.html

4.      Micheal Morrison et al.,XML Unleashed, Sams Publishing, 1999.

5.      Richard Anderson et al., Professional XML, Wrox Press Ltd., 2000.

6.      Portable Data/Portable Code: XML & Java Technologies, http://java.sun.com/xml/ncfocus.html

7.      Alex Homer et al, Active Server Pages 3.0, Wrox Press Ltd., 2000.

8.      Danny Ayers et al, Professinal Java Server Programming, Wrox Press Ltd., 2000.

9.      http://www.ibm.com/developer/xml/

10.  http://msdn.microsoft.com/xml/default.asp

11.  http://www.oracle.com/xml/

12.  http://www.oasis-open.org/cover/

13.  http://www.xml.org/

14.  http://www.xml101.com

15.  http://www.sun.com/software/xml/

16.  http://ebxml.org

17.  http://www.w3.org/XML/

18.  http://www.xml.com/

19.  http://www.xml.org/

20.  http://www.xmlinfo.com/

21.  http://www.geocities.com/SiliconValley/Peaks/5957/xml.html

 

Doç. Dr. Selim Akyokuş

Bilgisayar Mühendisliği Bölümü

Doğuş Üniversitesi

sakyokus@dogus.edu.tr